''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

22 Ocak 2022 Cumartesi

[YORUM] İzledim: The Red Sleeve

 


Hain ilan edilip idam edilen babasının gölgesinden kurtularak kral olmak isteyen prens Yi San, kral olan dedesiyle ve onu tahttan etmek isteyen tüm düşmanlarla cebelleşirken sarayda çalışan Sung Deok Im isminde bir kadınla tanışır ve ona aşık olur. Kendisinin cariyesi olmasını istese de Deok Im prensin kadını olmak istemez. Prense bağlanmasa da onu kral oluncaya kadar korumaya söz veren Deok Im ve onu sevmekten asla vaz geçmeyip son ana kadar onu ikna etmeye çalışan Yi San'ın hikayesini izliyoruz.


Yi San rolünde Lee Jun Ho vardı. Just Between Lovers'ı kaç kere izledim anlatamam. Orda başladı Jun Ho hayranlığım. Her bir bakışı, jesti, mimiği mest ediyor beni. Özellikle gülüşüne hayranım. Gerçek hayatta da kelime olarak okunduğu şekilde HA-HA-HA diye kahkaha atıyor ve ben buna bayılıyorum. Sırf onun gülüşü için derlenmiş youtube videoları var yani o derece. Kaşına gözüne de hayranım tabi. Kocaman bi gülümsemesi, sıcacık bakan gözleri, insanın içini dağlayan bi ağlaması var. Çok geç keşfedildi bence. Yaşları yakın olsa da oyunculuğa sonradan başladığı için yeni nesil Ji Chang Wook diyorum ben ona(onun da hahaha kahkahası vardır hatta). İnsanda bıraktıkları imaj tamamen aynı bence. Çok beğeniyorum ya ne kadar övsem az...

Yi San dizilerde izlemekten en çok zevk aldığım tipte bir erkekti: çok güzel seven erkek. Ama çok da zavallı bi adamdı... O nasıl aşık olmak öyle??? Böyle bir adam olabilir mi ya allaşkına? Nasıl saf bi sevgi, bağlılık, sadakat... Gerçekten her bir bölüm geçtikçe daha da hayran kaldım, içim acıdı, sarılmak istedim. Bi insan hem çok iyi bir evlat, hem çok iyi bir aşık, hem çok iyi bir baba, hem çok iyi bir arkadaş, hem de çok iyi bir kral olabilir mi? Bir insan mükemmel olabilir mi? Bu adam mükemmeldi işte. Vicdanıyla ve duygularıyla birlikte verdiği her kararda hem merhametli, hem adil hem de sevgi doluydu. Uzun zamandır izlediğim en kusursuz karakteri gözüm yaşlı arkada bıraktım sanırım bu diziyle.


Deok Im rolünde ise Lee Se Young vardı. 2-3 dizisini anca izlemişimdir, öyle çok gözüme çarpan bir oyuncu değildi, hala değil maalesef. Kadının her hali bana aşırı donuk geldi. Karakter öyle bile olsa ağlamalarında, gülmelerinde o samimiyeti ve coşkuyu hissetmek isterdim, o da olmadı açıkçası. Ama sonra baktım ki kamera arkasında kız acayip neşeli, komik, hareketli bi tip. Sanki bu rolü oynayan kadınla kamera arkasındaki kadın bambaşka insanlar. Dedim ki 'evet sorun karakterdeymiş kız öyle değil demek ki normalde'. Bi de şimdi yok güzel kız çirkin kız diye kadına şaapmak istemem ama yukarıda 'of bayılıyorum taş gibi çocuk kaşı gözü maşallah' minvalinde erkeği metalaştıran bir yorum yapmışken, cennetin yedinci katından da düşmemişken affınıza sığınarak eklemek isterim ki; ağzı gözü bi kocaman töbe töbe gülerken bile insanın içini ürpertiyor yani... Jun Ho gibi kahkahasıyla güneşi doğuran, kocaman gülümsemesi ardında gözleri kaybolan bi adamın karşısına bu kadını koymaları biraz tezat olmuş. Yerinde harikalar yaratabilecek hiç yoktan 5-6 kişi geliyor aklıma mesela.

Deok Im'den bahsedesim bile yok!!! Yi Sun'ın duygularından o kadar emindi ki sonuna kadar kullandı onları. Yeri geldi herkesin karşısında titrediği kral nasıl olsa kendine bişey yapmaz diye ağzından çıkanı kulağı duymadan konuştu, yeri geldi yalan söyledi, arkasını dönüp gitti. Adamın tüm duygularını hiçe sayıp kaç kere tersledi, reddetti, aşağıladı onları saymıyorum bile. Kendisini küçük, önemsiz ve sevgisiz hissettirdi. Çok sinirlendim, çok kızdım. Yahu son bölüme kadar mı bi insanın duygularıyla oynanır? Asla sevgisini söylemedi, adamın içini huzura kavuşturmadı. O kadar sinir oldum ki... Kendi canını riske atarak kızı koruyan bi prens karşısında bi kere bile prense öncelik tanımadı hayatında. Çok sevgisiz bi kadındı bence. Tercih yapabilme özgürlüğüne kafayı takmıştı ki son ana kadar Yi San onun önüne tüm özgürlükleri ve tercihleri sundu, asla kısıtlamadı. Yediği önünde yemediği arkasında, kendisini seven kral kapısında köle neredeyse devlet işlerini unutacak hale gelmişken bile pikniğe gidemedi diye gözü yaşlı bi drama kraliçesi hallerindeydi. Off öyle bi gaza geldim ki bahsedesim yok demiştim başta ama 5 paragraf daha yazarım bu kıza saydırarak!


Çift olarak elimizde ne varsa Yi San sayesindeydi tabii ki... Her bir duygusal anı o yarattı. Sevgi dolu cümleler sadece onun ağzından çıktı, sadece o öptü o sevdi. Bu ilişkide Yi San çok yalnız göründü bana. Oyuncu olarak uyumlulardı ama ben bu diziyi gerçek bi hikaye, bu ikiliyi de gerçek bi çift olarak düşünürsem bu çifti hiç sevmedim. Bir tarafta dibine kadar seven, kral olarak bile gurunu ayaklar altına alarak köle olan bir adam, diğer tarafta adamın duygularından emin olduğu için sonuna kadar sömürüp bir damla sevgiyi esirgeyen cani bir kadın vardı. Maalesef çok üzülerek izledim.

Ammaaaaa, kamera arkası görüntüleri izledikten sonra söylemeliyim ki; bu ikili kamera arkasında bambaşka bişeydi. O hallerini alın dizi yapın 70 bölüm sürsün. Bi kahkahalar, şakalar, sarılmalar, eğlenmeler inanamazsınız. Kız zaten dedim ya iyi oyuncuymuş demek ki, bambaşka bi karakter gerçekte. Jun Ho desen meşhur HAHAHAları birlikte mutlular falan... Yani bu donuk ilişki de, o donuk kız da tamamen senaristin suçu -_-


Dizinin akışından ciddi anlamda Moon Lovers vaybı aldım. Saraydaki hayat dolu haylaz kızla taht savaşı içindeki prensin aşkından tutun, kral olup hayati kararlar almak zorunda kaldığındaki ikili arasındaki ilişkinin gerilimi yada cıvıl cıvıl kızın dizinin ilerleyen bölümlerinde iyice donuklaşmasına kadar çok benzer bir patern vardı. Bu açıdan (bilen bilir Moon Lovers ennn sevdiğim dizidir) izlerken zevk aldım. Tabii ki ufak bir çakmalık hissettim ama bu beni soğutmadı aksine sanki eski bi dostumu görmüşüm gibi hissettim, hoşuma gitti. Akışta çok büyük benzerlik vardı.


Özellikle ilk yarıda bu hissiyatı aldığım için çok büyük heyecanla başladım her bölüme. Gerçekten çok güzel aktı dizi. Hatta keşke dedim daha erken izleseymişim belki 2021'in en iyi dizileri listesine alırdım. Ama sona doğru işler bi minik değişti. Bi kere dizi çok sık zaman atlamaya başladı. Sonra taht kavgaları bitti, düşmanlar gitti geriye sadece aşkından köpek olmuş bi kralla ona yüz vermeyen hizmetli kız hikayesi kaldı. Ben ki sageuk (Kore tarihi dizisi) izlemeyi çok sevsem de taht kavgası hikayelerinden hiç hoşlanmam, bi düşman gelsin birisi tahtı tehdit etsin falan istedim. O kadar hikaye yoktu ki... Kıza zaten gıcık olmuşum. Hayır bu kral bunca yıl kendisine yüz vermeyen bu hizmetli kızın neyine bu kadar aşık oldu bi anlasam??? Tamam başlarda o cıvıl cıvıl halleri prensi için bi kaçış yeri, bi vaha gibiydi ama sonraları hayatındaki en suratsız en mutsuz en depresif karaktere dönüştü. Sanki yanında kelepçeyle, halatla bağlanmış da zorla oturuyor gibi davranıyordu. Kralın böyle bir kıza olan bağlılığını bölümler boyu başka olay olmaksızın neden izledik hiç anlayamadım gerçekten.
(Çaktırmayın bi ufaktan da kıskandım galiba böyle meymenetsiz kızı böyle bi adamın sevmesini)


Son bölüm ise tamamen bi kafa karışıklığı oldu diyebilirim. Bi bölüm içinde defalarca zaman atladı, adam akıllı bi hikaye göstermedi, ciğerimizi parçaladı sonra sanki tüm olanlar distopik bi gelecekten bi parçaymış gibimsi bir an oldu. Zannediyorum ki yazar dizinin sonunu bizim inancımıza bıraktı. İstersek kötü sona istersek de rüyaya inanabilmemizi istedi. Üzülerek söylüyorum ki gerçek olan kötü gelecekti, kamera arkasını izlerken açıkça gösterildi bunlar. Ama zaten kral sevgi dolu kıza anca öldükten sonra hayalinde ulaşır, kızın gerçekte o kadarcık bir sevgiyi bile vermesi imkansızdı zaten -_- Yine de internette gördüğüm kadarıyla iyi sona inanıp kötü geleceği rüya olarak yorumlayanlar da epey fazla. Umarım siz de öyle yorumlarsınız.


Bu arada dizi isimlerine olan takıntımdan dolayı bu noktaya da bi değinmek istiyorum. Neyse ki bu sefer çeviride bi sorun yok. Kırmızı kol ucu gibi bi anlamı var dizinin adının. Anlamı dizinin ilk bölümünde açıklandı aslında. Ama o kadar. Dizide Deok Im veya bir başkasının kol uçlarının rengine, renk değişimine, kırmızı veya herhangi bir başka renk olmasına dair hiçbir vurgulama yapılmadı. Diziye ismini koyacak kadar mühim bir mevzuysa azıcık gönderme, göze sokma da bekliyor insan yani..


Sabahtan beri epey bi sövdüm diziyi, ama size enteresan bişey söyleyeyim mi? Ben diziyi sevdim... Yani şöyle ki benim konfor alanımın tamamen içinde bir dizi. Olaylar, hikayenin gidişi, sageuk olması, Lee Jun Ho!! Lee Se Young'a bile okeyim ama benim en büyük sorunum Deok Im karakterinin kendisi. Yani daha farklı bi kadın olsaymış Deok Im, mesela madem diziyi o kadar Moon Lovers-varı yapmışlar Deok Im de daha çok Hae Soo gibi bir kadın olsaymış o zaman gerçekten çok güzel olurmuş her şey. Şikayet ettiğim ve bana diziyi olumsuz gösteren her şey bu kadın yüzündendi. Dolayısıyla onu yok saydığım ve kendimi Deok Im'in ağzına kürekle vurduğumu hayal ettiğim her an diziyi çok severek izledim. Garip ama gerçek. The Red Sleeve gerçekten güzel bir dizi.






4 yorum:

  1. Bir ara verdikten sonra geri gelmissinnn sevindimm :)) . Hemen hemen her gün kontrol ediyordum aslında yeni yazı var mı diye dün atlamışım demek ki bugün gördüm. Ama yine tarihi bir dizi :/ ben çok sevmiyorum o drami kaldıramıyorum Aslında taht kavgaları falan azaldı deyince bir izlesem mi çok dram olmayacak gibi dedim bir. Kiza takıldım ben, sen onsuz güzel demişsin ama şimdi kız basrol ben nasıl yok sayacağım onu 😅. Neyse bloğa yeni yazı eklediğini görmek güzell ne yazarsan zevkle okuyorum çünkü ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa çok teşekkür ederim çok motivasyon oluyor böyle yorumlar gerçekten. artık blog okuyucusu yok denecek kadar az. kendi kendime konuşuyor gibi hissediyorum çoğu zaman ama olsun yazmaya devam :)) çok yazı girmediğim için belli olmasa da çok dizi izliyorum. özellikle yılın en iyi dizileri yazısını yayınlamak için göz çıkaran bi maraton yapmıştım. o yazıyı ay başında yayınlayınca da ufak bi nefes aldım açıkçası :)) tarihi dizi deyince taht kavgası farz maalesef. burda da var tabii ama yokluğu da sona doğru aranıyor garip bi şekilde. ben kızın karakterine katlanamadım ama seven de çok olmuş. dizi iyi yani hatta bu senenin en çok reyting alan dizilerinden. kore'de tatil için kamera arkası görüntülerinin, oyuncu röportajlarının falan olduğu özel bölüm çekiyorlarmış yoğun talep üzerine. uzun lafın kısası demem o ki bence izle yani çok popüler bi dizi belki de seversin :)

      Sil
  2. Deok im e bazı konularda haksızlık ettiğini düşündüm yazını okurken.Junho için aynı şeyleri hissediyoruz tabii :))
    Deok im bence krala bir çok şey verdi, kaç kere hayatını hiçe sayarak kral olmasına yardım etti ,küçüklüğünden beri ona karşı inanılmaz bir bağlılığı vardı. Bunu atladığını düşünüyorum .Kızın cariye olmamak istememesini ben anlayabildim evet biraz bencildi ama düşününce o kadar tarihi izleyen biri olarak cariyelerin hayatı gerçekten zor sevdiğini paylaşmak sadece onun gelmesini beklemek çocuğunun başkasına anne demek zorunda kalması seçme hakkinin olmaması...Evet yi san çok güzel sevdi böyle bir aşk adamı yok dizi boyunca kendime hatırlattım durdum ama deok im de bu saydığım şeylerden vazgeçti belki de o küçücük dünyasındaki en büyük mutlulukari bunlardı ama o yine de sonunda yi san i seçti.Moonlovers benim de en sevdiğim tarihi dizidir bu diziden de o havayı tekrar aldım senin gibi, uzun zamandır gelmemişti bu kalitede tarihi dizi.Neyse dizi yorumunu okuduğum için mutluyum ,çok fazla yorum göremedim red sleeve hakkında yazını beğendim takipte kalacağım ����

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biraz yüklendim dimi? haklı olabilirsin aslında çünkü o kadar gıcık oldum ki bi noktadan sonra burnunu kaşısa sinirime dokunmaya başladı. deok im kendini hayatını hiçe sayarak prensi/kralı her zaman korudu elbet ama bu bana seven bir kadın değil de sadakatli bi askerin davranışı da olabilirmiş gibi geldi. önemli olan o noktada, mevkisini bile yeri geldiğinde hiçe sayabilecek kadar çok seven bir adama sevgisinin karşılığını vermekti. belki o da çok seviyodu hatta daha bile çok seviyor olabilir ama benim şahsi fikrim severken önemli olan senin ne hissettiğin değil karşındakine ne hissettirdiğindir. insanın sevdiği kadar sevildiğini hissedememesi çok kötü bişey bence o yüzden yi san'ın içi hiç rahat olamadı. huzura kavuşamadı. son anda bile deok im'in arkadaşlarını daha çok sevdiğini düşündü. bir ömrü böyle geçirmek çok büyük haksızlık bence... deok im belki çok şeyden vazgeçti ama o kararı verdikten sonra arkasına bakmamalı, yi san'a hakettiği sıcaklığı ve sevgiyi vermeliydi, yoksa yaptığı fedakarlığın ne manası var ki? yarım mutluluk ikisi için de üzücü bişey. sevdiğimiz bi dizi üzerinde böyle karşı fikirleri konuşabilmeye bayıldım bu arada. farklı bakış açıları beni çok mutlu ediyor. umarım blogtaki tüm yazıları beğenirsin. hep beklerim :)))

      Sil

Sen de izledin mi? İzlemedin mi? Peki şimdi izlemeyi düşünüyor musun? Bekliyorum yorumlarını^^