''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

19 Haziran 2020 Cuma

İzledim: The King Eternal Monarch

Merhaba sevgili okur. 3 ay sonra yine yeniden ben. Başta hevesimin kaçtığı dizi izleyemediğim, sonra izlesem de yazamadığım kısır bir döneme girmiştim. Çıktım da diyemem o dönemden ama bu diziyi bitirir bitirmez yazmak geldi içimden. 

Bu dönemde başka diziler de izledim tabi, mesela: Catch the Ghost, Chocolate, Love Alarm, ANgel's Last Mission ve tabii ki Crash Landing on You...
İçlerinden özellikle yorumunu okumak istediğiniz varsa söyleyin bana, itici bir güç olsun bana da yazmak için^^


Kore Krallığı'nın kralı Lee Gon, paralel evrendeki Kore Cumhuriyeti'ne gider ve orada polis Jong Tae Eul ile karşılaşır. Lee Gon, çocukken ayaklanma yapıp babasını öldüren amcasının iki evren arasında gidip gelerek gücünü toparlamaya çalıştığını anlar. Bir yandan amcasını yakalamaya çalışırken diğer yanda da paralel evrende aşık olduğu kızla sonsuza kadar ayrılmamak için bir yol bulmaya çalışır.


Fantastik-Romantik
Ennn en en sevdiğim dizi tarzı. Benim için yazılmış diyebiliriz.

Ben imkansız aşklar için yaratılmışım sevgili okur. İmkansız aşkları izlemek için... 
Geçmişten-gelecekten birisine aşık olmayı izledik, kurtadama vampire yaratığa aşık olmayı izledik, uzaylı izledik, robot izledik, hayalete ruha aşık olmayı izledik, melek izledik, azrail izledik, tanrıya aşık olmayı izledik. Sonunda da paralel evrenden birisine aşık olmayı izledik çok şükür. Hayal gücü nerelere gidecek, ben daha ne kadar mükemmel bişey izleyebileceğim bilemiyorum gerçekten...


Başrolde Jung Tae Eul rolünde Kim Go Eun var. Ben bu kızı çok seviyorum yahu. 3 dizisi var hepi topu ama hepsi şahane. Bikaç filmini de izledim kötüsü yok. Güzellik abidesi desen değil. Oyunculuğuna laf yok ama oscarlık iş çıkardığı da söylenemez hani. Ama bayılıyorum napayım. Çok doğal bikere. Estetiği var mı bilmem ama yok gibi göründüğü kesin. Vücut dili, her bir mimiği çok hoşuma gidiyor. Şu anda piyasadaki en sevdiğim aktrislerden birisi diyebilirim açık ara.


Jung Tae Eul ise çook sevdiğim bir kadın karakter oldu. Güçlü, kendi ayakları üzerinde duran, kurtarılmayı beklemeyip başının çaresine bakan. Dizilerde özellikle nefret ettiğim 2 tip kadın var: birisi aşırı nazlanıp kendisini aşırı ağırdan satan ve erkeğin aşkına değer vermeyen, diğeri de aşırı gurursuz olup kendisini erkeğin üzerine atıp erkeği kovalayan. Bu iki uç karakteri sevmiyorum. Jung Tae Eul tam ortada mükemmel bir noktadaydı. Olan bitene şaşırsa da işaretleri görmezden gelmedi, kaderi göz ardı etmedi, aşkına değer verdi. Çok sevdim!


Lee Min Ho...
Ahhhh Lee Min Ho, Min Ho, Min Ho...
Boys Over Flowers'tan beri çok severim. İzleyip de sevmediğim tek bir dizisi yok. Hep şahane bir oyuncu ve çok yakışıklı bir adam.
Ama bu sefer düştüm sevgili okur. Cidden düştüm bu adama ben. Gülerken, ağlarken, dövüşürken, günlük hayatta, sarayda, en çok da severken... Çok fena düştüm birisi çıkarsın beni burdan. Acil So Ji Sub, Gong Yoo falan izleyip bunun etkisinden kurtarmam lazım kendimi.


Lee Gon mükemmel erkeğin vücut bulmuş haliydi arkadaşlar. Aman şöyle yapsaydı, yok niye böyle yapmadı, ay şunu yapsaydı daha iyi olurdu falan diyecek hiçbir şey yok! Her duyguyu bize şakır şakır aktaran, hem güçlü hem duygusal hem kararlı ve iradeli mükemmel adam. Vay efendim mükemmel adam nasıl oluyormuş ben çok merak ediyorum diyorsanız açın izleyin ne diyeyim yani.


Çift olarak BA-YIL-DIM! Yani hissiyat azıcık Goblin'den Kim Shin ve Ji Eun Tak azıcık da Heirs'tan Kim Tan ve Cha Eun Sang hissiyatıydı. (arkadaşlar oha şu an size yazarken farkettim, her iki dizideki erkeklerin adında da 'kim' kadınların adında da 'eun' geçiyor. bu bir tesadüf mü?) 

Gereksiz kaçıp kovalamacalar, yalanlar, sırlar yoktu. Bam bam bam her şey ortada çatır çatır bir aşk izledik ve ben çok sevdim bu ikiliyi. Çok yakıştırdım enerjilerini. Umarım gerçekten paralel evrende böyle bi çift vardır hahaha


Gelelim dizinin parlayan yıldızı, jokeri ve 'bahsetmezsem ayıp olur'u Woo Do Hwan'a.
Yan rolleri topluca değerlendirir tek tek ele almam bilirsiniz ama bu nedir çocuklar? Bu neydi böyle? Birbirinden zıt her iki karakteri de canlandırışıyla resmen Lee Min Ho kadar parladı bu çocuk. Minnacık gözlü olup bu kadar tatlı, bu kadar karizmatik, bu kadar seksi olmak yasaklanmalı. Yeni gözdem oldu takipteyim.


Hem Lee Min Ho hem de Woo Do Hwan olur da dillere destan bir bromance olmaz mı? Sırf bu bromance için bile izlenir bence bu dizi. Ben mesela bu ikili büyürken nasıldı, neler yaşadılar, sarayda askerde nasıl vakit geçirdiler çok merak ettim. O ekran fotoğrafının çekilme anını görmek istedim. İkisine dizi yapsınlar izleyelim o derece!


Bu arada dizi yakışıklı geçidi. İzlemelere doyulmuyor yani. Hepsi de birbirinden iyi, sevilesi tipler. Sırf bu çocuklar bile izlemek için bir sebep olmaya yeter ama ben yine de azcık bi bahsedeyim:


Öncelikle dizi kelimenin tam anlamıyla mükemmel yazılmıştı. Senaryo, oyuncular, mekanlar, görüntüler hepsi çok çok iyiydi. Diziyi bir izleseniz tanınmamış yan rol yok. Herkes ünlü, herkes şahane. 

Sonra akış hiç sıkmıyor, 2 günde bitirdim diziyi o da yani zorla yattım gece yoksa uyumayıp silip süpürecektim. Çok heyecanlı. Hemen her bölüm sonunda oha neler oluyor dedirtti. Bu da mı? Bu kimmiş? Neler oluyo lan? Şeklinde izledim. Nefessiz soluksuz bi çırpıda bi baktım ki dizi bitmiş ben arkasından bakıyorum...


Hiç mi sorun yok? Yok yahu.
Ama kafama takılan 1-2 şey var. Burası ağır spoiler içerir ona göre:
  • Her şey bittiğinde herkes aynı hayatına dönmüşken Luna neden aynı hayatına dönmedi? Ne alaka başbakanın annesinin yanında büyüyüp kanser olmadan polis olması? Başbakanla kardeş gibi büyümeleri için bir nokta yoktu ki onların hikayesinde.
  • 1994'ün Lee Lim'i, kendisini uyarmaya gelen 2020'nin Lee Lim'ini öldürdü. Ama sonra her şey aynen devam etti. Yani aynı mantıkla Lee Gon da 2020'de ölseydi sorun olmadan devam edecek miydi her şey? 1994'ten 2020'ye bir sürü planlar yapıp bir sürü insanla iş çevirmişti Lee Lim, onların hepsini unutması ve ortada şabalak kalmış olması gerekmiyor muydu? Aynen kaldığı yerden devam etti her şey anlamadım orasını.
  • Lee Gon'un amcasını Lee Lim öldürmüştü. Lee Lim erkenden ölüp onun yaptığı her şey yok olduğunda amcası da geri gelmiş olmalı. Amcasını neden farklı bir evrende görmeye gittiler?
  • Başbakanın hikayesi neydi öyle? Hiçbir çıkarı yokken neden öteki taraftaki benzerini öldürtmek istedi? O tarafa gitmek istemiyor ki neden dokundu o kıza? Sanki daha büyük bir sorun çıkartacak, kötülüğün daha çok parçası olacakmış gibiydi de yarım kaldı sanki onun hikayesi.
  • Neden herkes her şeyi unuttu da Jung Tae Eul unutmadı? Bununla ilgili bir ipucu verselerdi güzel olurdu.

Sonu da mutlu olmasına rağmen biraz üzdü beni.
Spoiler yemek istemeyen diğer resme devam!
Yani ne olacak? Sonsuza kadar hafta sonundan hafta sonuna başka evrenlere geçerek geze toza mı yaşayacaksınız? Öyle mi yaşlanacaksınız? Madem evrenler arası geçiş serbest, ozaman e be akıllı kızım gidip adamla yaşasana. Hafta sonları sevgilinle buluşup 2 gün geçireceğine gider babanı arkadaşlarını ziyaret edersin. Başka şehirdeyim ülkedeyim dersin ama sevdiğin adamla birlikte olursun. Koskoca kral evlenmeden varis yapmadan hafta sonları seninle buluşarak mı geçirecek hayatını? Töbe töbe kızdım vallahi. 

Mutlu son olsa da bulup da bunayan yazardan seçmeler...


Ayrıca arkadaşlar ortada sihirli bir obje olacaksa bu bir flüt/kaval olamaz. Sihirli bir kaval varsa bu ancak ve ancak fareli köyün kavalcısınındır!!!

Hahahaahha şaka şaka iyice suyunu çıkarmayayım işin.

Her zamanki gibi diziyi 8 gözüyle izleyen ben, kafasına takacak garip noktalar bulsam da onları asla düşünmeyin. Dizi mükemmeldi. Bayılarak izledim. Henüz hiç yorumlarına bakmadan yazdım buraya, genel olarak sevildi mi bilemiyorum ama sevmeyen de varsa gitsin odasında ağlayarak günlüğüne yazsın yani... Bunu da sevmeyen yani ne bileyim... (çocuklar şaka yapıyorum aman diyim!)

Tam benlikti! Paralel evrenler ve aşk. İkisi de fantastik bence^^ En sevdiğim.


Peki sevgili okur sana bir soru:

Aynı şey senin başına gelse ne yapardın? Başka evrenden bir adam geldi ama adam da adam yani: Lee Min Ho. Ben diyo kendi evrenimin diyo kralıyım diyo. Sana acayip aşığım gel seni kıraliçam yapayım diyo. Ama diyo kavalım çalışmıyor kapı kapanacak buraya bidaha dönemezsin her şeyden vazgeçip bana gelmen lazım diyo. Ne yapardın?

Benim cevabıma gelecek olursak... Dediğim gibi ben aşka pek inanmıyorum. Yani şöyle, inanmamaktan ziyade çok fantastik geliyor bana. Paralel evrenden bir kapı açılması ve ordan bir adamın çıkma ihtimali neyse gerçek aşkı bulma ihtimalimiz de o bence. Böyle her evlenenin her 'aşığım' diyenin aşk olduğuna inanmıyorum. Okuyanlar arasında 'ben aşığım' diyen varsa şimdiden özür dilerim bu benim kişisel düşüncem. Bana kalırsa insanlar sevebiliyor, çok sevebiliyor, sevdikleri içinde kendisine en uygun gördüğüyle, hayatı birlikte geçirebileceğine inandığıyla evlenmeye karar veriyor. Aşk ise sanki birlikte olamayacağını bile bile duyulan daha karmaşık ve zorlu bir durum. Ne demiş şair: Seversin, kavuşamazsın aşk olur. Sevdim deyip hemen kavuşunca da aşk oluyor mu acaba? Bilemiyorum...
Yani demem o ki bence aşk: İmkansız değil ama imkansıza yakın. Paralel evren de bilimce var denilen bir şey. İmkansız değil. O yüzden ikisinin de karşıma çıkma ihtimali aynı gibi. Yani uzun lafın kısası, bu kadar milyorda bir ihtimalli bişey başıma gelecek olsa, Allah benim karşıma ne biçim bi fırsat çıkarmış bu nasıl şans der atlar beyaz atının arkasına giderim net. 

Bilmem benim cevabım pek umrunda mıydı ama uzun uzun yazdım işte. Kendi kendime sorup burada da anlatmazsam kim bana soracaaak ben kime anlatıcam sonuçta dimi ama?