''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

24 Aralık 2021 Cuma

[YORUM] İzledim: Lovers of the Red Sky


Hong Chun Ki akli dengesi bozuk ressam babasına bakmaya çalışan gözleri görmeyen küçük bi kızdır. Ha Ram isminde bi çocukla tanışır ve aralarında güzel bir bağ olur. Başlarına gelen doğa üstü bir olay sonucunda Chun Ki'nin gözleri açılırken Ha Ram gözlerini kaybeder. Yıllar sonra karşılaşan bu ikili birbirlerini hemen tanırlar. Ama bu ikili saray olayları ve taht kavgalarından kendi paylarına düşenler yüzünden bir türlü bir araya gelemezler.


Hong Chun Ki rolünde Kim Yoo Jung vardı. Ben bu kıza bayılıyorum kelimenin tek anlamıyla. Böyle bir güzellik, masumiyet, sevimlilik yok. Gülünce herkesin içini ısıtan, ufak ama etkili, şirinlik abidesi bi kız. Nerde izlesem çok sevdim, sevmediğim bi yer yok. Sanki asla yaşlanmayacak ve hiçbir zaman kötü karakterde olmayacak gibi geliyor. Bu kız umarım gerçekte de iyi kalpli bi insandır aksini düşünemiyorum çünkü.

Hon Chun Ki de çok sevdiğim bi karakter oldu. Asla vazgeçmeyen, korkmasına rağmen geri durmayan, sevdiklerini koruyabilmek için canını dişine takan inanılmaz güçlü bir kızdı. Sevdiği adamı korumak, onun yanında durmak için hep adım attı asla kaçmadı. Böyle güçsüz görünmesine rağmen güçlü olan kadınları çok seviyorum.


Ha Ram rolünde ise Ahn Hyo Seop vardı. Bir mini dizi dışında ilk defa izledim. Bi kere çok güzel çocuk maşallah ama oyunculuk konusunda woaaa diyemeyeceğim. Biraz durgun geldi bana, biraz mimiksiz. Ama sanırım karaktere uygundu o hali. Emin değilim.

Ha Ram gerçekten vah zavallım bi çocuktu. Vatana millete faydası olsun derken lanetlendi resmen. Ama kendisini o yıllar içinde nasıl geliştirmiş, gören nice insandan nasıl da daha üstün hale getirmiş, bravo çocuğum sana.


Çift olarak ben bu ikiliyi çok sevdim. Joseon döneminde geçen bir dizide bir çift ne kadar olabilirse o kadarlardı. Ama bu ikilinin mutluluğu için kızın elinin öpülmesi lazım ne uğraştı garibim. Çocuğa kalsaydı bi halt olmazdı bunlardan kabul edelim.


Bir de prensimiz vardı tabi. Prens Yang Myung rolünde Gong Myung vardı. Bu çocuk da aslında Kim Yoo Jung'ın erkek hali desem yeridir. Hep bir masumiyet suratında hep bi gülümseme bi sevimlilik. Te yıllar önce bu çocuk bu kadar popüler değilken We Got Married diye bi şovda yer almıştı orda izleyip bayılmıştım bebeksiliğine, bugün dizilerde hala bayılıyorum. 

Yang Myung her an kötü olacak diye hop oturdum hop kalktım ama şükür düzgün bi adam olarak kaldı hep. Hani böyle 'başrol kız ikinci erkeği de seçse gam yemezdim' denir ya o tiplerdendi.


Dizi benim en sevdiğim fantastik romantik formatta. Şeytan mı desem iblis mi desem o tip bi varlığı dünyadan def etme veya onu hapsetme çabalıyor herkes. Bu çabanın içinde birbirlerine tutunmaya çalışan ama birbirlerinin yanında oldukça her şeyin daha da b.ka sardığı bir çift var ortada. Tam anlatamadım mevzu da karışık malum ama uzun lafın kısası güzel bir hikaye var genel olarak. 


Diziyle ilgili anlamadığım ve kafamı karıştıran tek bişey oldu izlerken, ağır spoiler içerdiğinden direk diğer resme atlasın izlemeyenler.

Ha Ram'ın içindeki şeytan çocukken bi ortaya çıkmış babasına karşı. Sonra yıllarca ses çıkarmamış, sonra kızla karşılaşınca yine çıktı. Tamam kızla karşılaştığında tetiklendiğini anladık ama çocukken neden çıkmış ozaman? Yada kızla da karşılaştıktan sonra neden her zaman çıkmadı ortaya? Arada geldi arada gitti... Kelebek dövmesinin koruması vardı ama bazen korudu bazen yok oldu... Olay örgüsündeki o dengesizliği çözemedim sorun bendedir belki de bilemiyorum..

Bir de Ha Ram'ı yıllarca destekleyen ekip kimdi? O kadın ne yaptı? Prense destek çıkıp isyan başlattıktan sonra ne oldu? O konuyla ilgili komple kafam karışık kaldı hatta bi ara manyadım  'sonunda ne oldu' diye bloglarda teori yazıları bile okudum. Ama yok yani yine anlamadım.


Dizinin konusu, oyuncuları ve mekanları gayet güzeldi. Sonu da gayet güzeldi bence. Yani güzel derken havada kalan yeri vardı elbet biraz da sinir bozdu ama yine de olayların gidişatı güzeldi. 

Dünyanın en iyi dizisi diyemem belki ama benim gibi fantastik romantik severler için kaçmaması gereken bi dizi diyebilirim. Neticede bu temada iyi dizi bulmak kolay değil. 














 

18 Aralık 2021 Cumartesi

[Yorum] İzledim: Dali and the Cocky Prince

Son zamanlarda dizileri süzgeçten geçiren beğeni kriterlerimden şüphelenmeye başladım. Zira izlediğim tüm dizileri beğeniyorum. Ya bende bir sorun var yada Hometown Cha Cha Cha’da yaşadığım hayal kırıklığı sonrası tanrı bana acıdı ve arka arkaya mikemmel diziler gönderdi. Çünkü yine bir jackpot arkadaşlar! 


Mahalledeki küçük restoranlarından tırnaklarıyla kazıyarak zengin olmuş, sonradan görme, görgüsüz ve dini imanı para olmuş Moo Hak ve çocukluğundan beri zenginlik içinde büyüyüp hayatını sanata adamış olan Da Li’nin yolları borç veren ve borçlu olarak kesişir. Hayata başlangıç noktalarından bulundukları yere, kültürlerinden hayat tarzlarına kadar tamamen zıt olan bu iki insan hem birbirlerine tutunmak hem de Da Li’nin babasından kalan ve para babalarının yok etmek için uğraştığı sanat galerisini kurtarmak için uğraşırlar. 


Kim Da Li deyince akla gelen şeyler: zerafet, asalet, nezaket, letafet ve benim kelime dağarcığımın yetersiz kaldığı bilumum asil sıfat. Ben parmağını kaldırmasından oturmasına, sinirlenmesinden gülmesine, baştan aşağı ve hatta ses tonuna kadar bu kadar zarif bir kadın görmedim hayatımda. O saç kesimini bile en feminen ve asil şekilde taşıyabilecek başka birisini bilmiyorum. İnanılmaz iyi niyetli ve iyi kalpli, yaşadığı dünyanın baş döndürücülüğüne kendisini kaptırmamış, saf, dünyanın kötülüğünden bi haber mükemmel bi kızcağızdı. Kendisinin ne kadar aciz olduğunu, nasıl da pamuklara sarılarak büyüdüğünü ve gerçek hayattan ne kadar kopuk olduğunu anladığında da asla pes etmeden dişini tırnağına katarak çalıştı çabaladı, son ana kadar uğraştı. Sızlanmadı, nazlanmadı. Prenses gibi yetişmiş bi kız için ayakları yere basan, kırılgan görüntüsünün altında oldukça güçlü bir kadındı. Çok sevdim. 

Park Gyu Young izlemeye alışkın olduğumuz bir kadın değil, şimdiye kadar sadece yan rollerde görmüştük. Bu zarafet kendinden mi geliyor (çünkü bildiğim kadarıyla balerinmiş) yoksa rol mü emin değilim. Bikaç dizide daha izleyip emin olmam lazım. Ama eğer rolsa yeni kadın oyuncu favorimi buldum. Durumdan emin olana kadar şunu söyleyebilirim ki bayıldım kendisine! 


Jin Moo Hak ise bebek gibi bi adamdı. Başlarda sevilecek yanı yoktu ne yalan söyleyeyim. Kendini beğenmiş, görgüsüz, aklı paradan başka bişeye çalışmayan sonradan görmenin tekiydi. Ama sonradan çok değişti. Gördüklerine anlam yüklemeye, değerini bilmeye başladı. Paradan daha önemli şeylerin olduğunu keşfetti, daha iyi bir insan olmaya çalıştı. Gerçek anlamda o yaşından sonra her şeyin tek tek öğretilmesi gerekiyordu, sanki şimdiye kadar yanlış eğitim almış ama içi saf ve temiz olduğu için güzellikleri öğrenmeye hazır bi bebek gibiydi.  Bölümler ilerledikçe o kadar sevdim ki bu adamı. Belki kültürsüz, usturupsuz ve şapşal olabilir ama çok düşünceli, adaletli, kocaman kalbi olan gerçekten herkesin hayatında isteyeceği bir adamdı. 

Kim Min Jae’de bu dizinin diğer sürpriziydi bence. Başrolde olduğu çok dizi var biliyorum ama ben hiçbirisini izlemedim henüz, aynı Park Gyu Young gibi sadece yan rollerde izlemiş olduğum bir oyuncu. Ses tonunun şahane olduğunun hep farkındaydım ama karizmasına ilk defa düştüm diyebilirim. Şiveli konuşması, mimiklerini kontrol edişi mükemmeldi. Kaşı gözü ayrı oynayan, sinirli hali, utangaç hali, mutlu hali, ağlaması... Kısacası her duyguyu ayrı ayrı farklı mimiklerle seyirciye geçirebilen mükemmel bir oyunculuk sergiledi bence. Gerçekten hayran kaldım. Bu role veteran oyunculardan hangisini koyarsanız koyun bu çocuk kadar iyi iş çıkaramazdı bence. Son popüler dizisi Do You Like Brahms’ı izlemeyi düşündürdü bana açıkçası.


Bu ikili bir çift olarak mükemmellerdi. Puzzle gibi oturdular birbirlerine. Kızın sessiz ve çekingen olduğu zamanlarda çocuğun cesur olup ilk adımı atması ve kıza hislerini belli edip peşinden gitmesi, çocuğun pasif kaldığı zamanlarda kız kendinde asla beklenmeyecek şekilde adım atması ve çocukla birlikte seyirciyi de şaşırtması... Her halleri birbirlerine uyumluydu. Bu iki farklı kültürden gelen insanlar birbirleriyle sohbet edebilecek tek bir konu bile bulamaz derken birbirlerine hayatla ilgili farklı şeyler öğretebilmeleri çok güzeldi. Ayrıca son ana kadar karşılarına hangi zorluk çıkarsa çıksın birbirlerinden asla vaz geçmediler. Ki bilirisiniz bu dizilerde çiftleri ayıran ilk sebeptir, birbirlerinden sır saklayıp ayrılırlar, başka bi sebeple vaz geçeler, ‘onun iyiliği için’ bahanesiyle çekip giderler falan... O saçmalıkların hiçbirisi olmadı. Kız diğer çocukla olursa galerinin kurtulacağını düşünmesine rağmen, Moo Hak’ın babasına rağmen Moo Hak’tan vazgeçmedi. Moo Hak’da kendi şirketinden, kendi babasından bile vazgeçmeyi göze aldı, kızın kendi ailesi yüzünden zarar görebileceğini düşünse bile Da Li’den vazgeçmek yerine ona kalkan olmaya çalıştı. İşte aradığımız aşk! 


Dizinin ikinci çifti ise özlediğimiz bromance sahneleri gösteren Moo Hak ve Won Tak oldu. Bu ikinin sahneleri ciddi anlamda mükemmeldi. O kavgalar, dövüş sahneleri, kızı arada bırakan yemekler falan acayip eğlenceliydi. Baş rollerdeki romantik çiftin yanına bu tarzda eşleşmeler koyunca tadından yenmiyor. 


İkinci çift olur da üçüncü çift olmaz mı? Moo Hak genel olarak sevilesi ve herkesle anlaşabilen bi karakter olunca eşi de çok oluyor malum. Jin Moo Hak ve sekreteri Yeo Mi Ri de kimyaları mükemmel tutan bi ikiliydi. Dizinin komediyi veren ana damarlarından birisiydi bu ikilinin sahneleri. Ayrıca oyuncu Hwang Bo Ra’dan da burda bahsetmem lazım kadın tam bi joker. Nereye koysan oluyor hangi rolü yapsa tutuyor gerçekten inanılmaz. Oynayamadığı rol, içine giremediği karakter yok maşallah.  



‘Çiftler toplumun aynı kesiminden, aynı ekonomik sınıftan ve yaşam tarzlarından, aynı ailevi yapılardan gelirse mutlu olabilirler.’ diye bir laf vardır. Kulağa mantıklı geliyor. Ama bu dizi tam tersini kanıtlamak için çekilmiş gibi sanki. İki kişi birbirini sevdikten sonra ne ailelerin ne kültürlerin hiçbir şeyin önemi olmaz diyor bize bağıra bağıra. Adeta ‘iki gönül bir olursa samanlık seyran olur’ diyen atalarımızın imzası gibi. Kendim bir love expert değilim, hangi sav doğru bilmiyorum ama bu dizi farklılıkların engel olmadığını, aşkın her haliyle aşk olduğunu çok güzel bi şekilde gösterdi bana da. 


Beni tanıyanlar dizilerin isimlerindeki çevirilere takık olduğumu bilir. Bu durumu da düzeltmek istiyorum izninizle. Dali and the Cocky Prince ismindeki Dali elbette ki kızımız Da Li’yi kast ediyor. Tabi bir yandan da sanatın içinde yetişen kızımızdan ressam Dali'ye de selam çakıyor.  Ama cocky prince ne allaşkına? Dizinin Korece adı 달리와 감자탕 yani Dali and Gamjatang diye çevrilir. Gamjatang patates yahnisi diye çevrilebilir kabaca. Moo Hak’ın sahip olduğu Dondon, patates yahnisi dükkanından büyümüş, hala ana yemekleri patates yahnisi olan bi şirket. Hatta Moo Hak’ın ilk sahnesi patates yahnisinin ne kadar önemli olduğunu anlatarak geçiyor. Dali'yi seven ikinci çocuğumuz Tae Jin de Moo Hak’a defalarca ‘sen tam da bir patates yahnisi gibisin, onun gibi ucuz ve kokuyorsun’ dedi. Yani demem o ki dizinin gerçek adındaki Dali direk kızı, gamjatang da Moo Hak’ı temsil ediyor. Cocky prince (kendini beğenmiş prens) ise diziyle tamamen alakasız bi kelime. Ne alaka neden böyle saçma sapan isim değişiklikleri yapıyorlar gerçekten aklım almıyor, çok da sinir oluyorum.  


Ve akıllarda hep aynı soru: Zeki Müren de bizi görecek mi? Şaka şaka: sonu güzel miydi
(Aman çok komiksin Melly) Sonu çok güzeldi arkadaşlar. Sırf bu bile, mutlu yada mutsuz güzel yazılmış bir son bile bu diziyi izletmeye yeter bence.  

Bi de dizilerin teması fark etmeksizin dizilerde sanat, kitap, resim, yazar vb bir konu olduğu zaman farklı bi atmosferi bi huzuru oluyor sanki. Bilmiyorum benim için mi geçerli bu durum sadece ama ne zaman bu minvalde konusu olan bi dizi izlesem ağzım açık ekrana baktığımı fark ediyorum. 


Zıt kutuplar birbirini çeker temalı büyük bir romantik komedi çatısı altında biraz gerilim, biraz dram, biraz aksiyon, bolca komedi izledik. Tam kıvamında tatlandırılmış, her taşı yerine cuk oturmuş mükemmel senaryo ve mükemmel oyuncuları birleştirmiş çok iyi bir diziydi. Ne kadar tavsiye etsem az.