''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

18 Temmuz 2018 Çarşamba

İzledim: Kimi Wa Petto-You're My Pet (2017)

Normalde Japon dizileri çok izlemiyorum. İzlediklerimin de çoğunu yazmıyorum. Ama bu dizinin hem 2011 yapımlı Jang Keun Seuk'lu film versiyonunu,


Hem de 2003 yapımlı meşhuuuuur Matsumoto Jun'lu dizi versiyonunu izlemiştim.


O zaman 2017 versiyonunu neden izlemeyeyim dedim.


Dizinin konusu malum, bilmeyen yoktur sanıyorum. Kızımız bir gün sokakta genç bir çocuk bulur ve onu kaybettiği köpeğine çok benzeterek acıyarak eve alır. Genç çocuğun da işine gelir bu durum ve kızımız bu çocuğa evcil hayvanı olarak bakmaya başlar.


Bir insanı evcil hayvanına benzetip evinde büyütmeye karar verme temasının ne kadar saçma olduğundan bahsetmeyelim lütfen çünkü bu izlediğim üçüncü versiyon artık onu düşünecek hal kalmadı.

Dizinin her iki versiyonunu da izlediğimde az çok hoşuma gitmişti, özellikle film olanı. Sevimli gelmişti durum bana. Sanırım yaşlanıyorum ki bu dizi bana hiç sevimli gelmediği gibi aşırı gıcık olarak izledim. Hem de zannediyorum ki (ve başkalarının yaptığı yorumları da okuyarak söylüyorum bunu) en iyi versiyonu buydu.

Bu yazının her zamanki dizi yorumlarımdan farklı olacağını bildirmek isterim. Bol spoilerlı ve nefret kusmalı mesela...

Yazacaklarımı izlemeyenler anlamayacak olabilir, şimdiden üzgünüm ama bu duygularımı paylaşmak zorundaydım!


Genç yaşımda izlediklerimden anlamamışım sanırım, şimdi anlıyorum ama bence Iwaya Sumire karakterinin ciddi psikolojik sorunları vardı. Yani mevzu evdeki evcil hayvanı olarak her dakika birlikte olduğu adama aşık olma mevzusu değildi (ki bi kadınla erkek aynı ortamda olduğunda eninde sonunda aşık olurlar, Kore dizilerinin de oldukça bilindik bir konusudur bu malum). Bence bu kadın öyle katı, gergin ve gereksiz-ayarsız bir gurura sahipti ki sadece kendisinden daha düşük gördüğü, kendisiyle rekabet edemeyeceğini düşündüğü insanlara karşı rahat cümleler kurabiliyor, kendisiyle aynı seviyede olan ve/veya eğitimli insanlara karşı gerildiğinden ve kendisini küçük hissettiğinden iletişim sorunu yaşıyordu. 

Ofisteki kızları yazım yanlışları yüzünden gayet sert bir dille ve üstten eleştirebilmesi, dans stüdyosundaki kızı yukarıdan bir tavırla düzeltmesi, arkadaşıyla çata çat kavga etmesi; ama bilmemne elektroniğin sahibi adamla çıkarken yada sevgilisini elinden alabilecek bir rekabet yeteneğine sahip olan resepsiyonist kızla konuşurken sus pus kalması tamamen bunun kanıtı bence.

Hasumi'nin yanında gerilip Momo'nun yanında rahat olması da tamamen bundandı. Yoksa Momo'yla daha iyi anlaşmaları, birbirlerini daha çok sevmeleri, uyumları vb. gibi aralarındaki sevginin Hasumi'den büyük olduğunu gösterebilecek herhangi bir şey yoktu, hatta Hasumi'yle daha uyumlulardı.


Hasumi gibi mükemmel bir sevgilisi var. Oldukça 'elit' birisi olmasına rağmen hiç kasıntı değil. Her daim kızı rahat ettirmek için elinden geleni yapıyor, yakın davranıyor, şakalar yapıyor ama kızın aklı evdeki 20lik çocukta mı? Hayır adamla yatıyor kalkıyor hala mı aklı çocukta? Mantıklı değil. 

Ayrıca ilk bölümden son bölümde kadar Sumire ve Momo'nun ilişkisi anne-oğul, abla-kardeş gibiydi resmen. Yemek yap, kafasını okşa falan, kesinlikle bir çekim yoktu aralarında. Tamam Momo hoşlanıyordu, bir ara "Sumire de mi hoşlanıyor?" diye düşündük ama Hasumi iş gezisine gidince perişan oldun ya sen kızım? O neydi o zaman? Üzüntüden Momo'yu bile görmedi gözün ya? Bir şeyi kaybedince değerini anlama durumu mu?

Bir de, Hasumi'nin de evcil hayvanının bir insan olduğunu öğrendiğinde aldatıldığını hissetmesi? Çüş derler adama, destur derler!


Hadi Sumire ile ilgili mevzuları geçtim diyelim, "Sumire aslında bu adamla olmalı" diyip beğendiğimiz Hasumi'ye ne demeli? Önce bir tarafta uzun zamandır birlikte olduğu sevgilisi varken 2-3 aydır yanında olan ve hepimizin kötü olduğunu bildiği ama bitek o salağın bilmediği kıza kayıyor gönlü. Sonra hooooop ayrılıveriyor Sumire'yle. Sonra bir bakıyoruz hüngür hüngür ağlıyo pişmanlıktan neden ayrıldım çok mutusuzm diye. Tam "aferin ya adama en azından hatasını anladı" diyoruz diğer sahnede pislik kızla evlenmiş. Allahım gel de çıldırma şimdi... Bu dizilerin sonunda 'kimse yalnız kalmasın, herkesi birbiriyle eşleştirelim' mantığına gıcık oluyorum.

Bir de Sumire ayrılmış dimi adamdan, Momo da ilan-ı aşk etmiş... Ulan bi iletişim kurun, görüşün bişey yapın. Bu ne coolluk? Bu ne özgüven? İkisinde de özgüven tavan, 3 sene boyunca nasıl olsa beni bekler diye düşünüp görüşmüyorlar. 

Offf daha yazsam ne söverim var ya!!!! Yani demem o ki, çocukluk aklımla şimdiki halim ne kadar da farklı... Düşüncelerim çok değişmiş. Eskiden severek 2 versiyonunu izlediğim bir şeyi şimdi bitirene kadar canım çıktı. Aşırı sinir oldum. Dizinin tamamının çok gıcık ve manasız olduğuna, başroldeki kızın durumunun da psikolojik bir sorun olduğuna karar verdim. Yani bana kalırsa Momo olmasa da o kız eninde sonunda kendinden daha düşük mertebeli, küçük veya zayıf karakterli birisiyle birlikte olacaktı. 

Ay döktüm içimi. Buraya kadar okuyanın da gözlerine sağlık vallahi^^

Bundan sonra gerçek bir yorum gelicek söz! Hem de güzel bir Kore dizisi ^-^







7 Temmuz 2018 Cumartesi

İzledim: My Husband Oh Jak Doo


Han Seung Joo hayatında aşka yer olmayan, işine ve kariyerine odaklanmış yalnız bir kadındır. Aşık olmaya asla niyeti olmayan şehir kadını Seung Joo, hayati bir tehlike yaşayınca birden bire yalnız yaşamaktan korkmaya başlar ve köyde hayatını sürdüren Oh Jak Doo ile anlaşmalı bir evlilik yapar.


Başrollerde UEE ve Kim Kang Woo vardı. Kim Kang Woo'yu hiç tanımıyordum. Ama böyle tanımadığınız birisini ilk defa izlersiniz ve "WOWWW" olup "Bu adamın olduğu her şeyi izlemeliyim!" dersiniz yaa, hah işte hiç öyle olmadım. Bayaa etkilenmedim adamdan.

UEE ise ezelden beri sevmem zaten. Nasıl oyuncu olmuş anlamıyorum. Hayatımda gördüğüm en oyunculuk yapamayan insan. Bayaa bildiğiniz duvar yani. 


Dizi aslında benim ennnnn sevdiğim anlaşmalı evlilik konusuna sahip. Bayılıyorum böyle anlaşmalı evlenip sonradan aşık olanlara. Aşık olup sonradan hayata bakış açının ve çıkarlarının uyuşmamasındansa, önce hayattan beklentilerinin ve çıkarlarının uyuşup sonradan aşık olman çok daha gerçekçi ve samimi bence. 

Neyse efendim, bu kadar en sevdiğim konunun böyle soluk işlenmesi üzdü beni birazcık tabiiki de.


Dizideki oyuncuları hemen hiç sevmedim. 


Özellikle tüm dizilerde insanı gülümseten, içini yumuşatan karakterler olan yaşlı insanlar kategorisinde bu dizide yer alan bu teyzelere gıcık oldum.

Ayrıca yine kötü aile konusunda çığır açan bir diziydi. Öyle berbat bir anne ve kardeş vardı ki sinirlerime hakim olamadım yani. Gıcık oluyorum böyle karakterler izlemeye.


Dizideki ennnnnn sevdiğim kişi Eric Jo rolündeki Jung Sang Hoon oldu. Kendisine bayıldım! Resmen onun için izledim diyebilirim. 


Açık konuşmak gerekirse diziyi izleyeli 2 hafta kadar oluyor. Yazma şevkim gelmemişti bloga o yüzden yazmadım. İzlerken de epey not aldım (her zaman yaparım). Şimdi notlara dönüp bakıyorum da hiç birisini anımsayamıyorum. o kadar aklımda kalmamış ki dizi, kendi notlarımı anlayamıyorum. Üzücü.

O yüzden aklımda kalan birkaç şeyi söylemek istiyorum size.
  • Dizinin en güzel sahnesi 'seni seviyorum' sahnesiydi sanırım. Sadece o aklımda kalmış çünkü.
  • Sondaki 7 yıl atlamanın manasızlığı neydi? Yani sanki bir şey değişmiş bi olay olmuş gibi...
  • Dizide sadece çift köydeyken geçirdikleri zamanı izlerken keyif aldım. Onu da izlerken "ayy şimdi yaz çok mutlular da kışın ne b.k yiyecekler burda hayatları mahvolur" diye gerçekçi gerçekçi düşünmekten alamadım kendimi.... Umutsuz vakayım!

Anladığınız üzere benim için hayal kırıklığı bir diziydi. "E oyuncuları da sevmiyormuşsun neden başladın Melly?" derseniz, aslına bakarsanız bu diziyle ilgili acayip güzel yorumlar okudum da ondan başladım. Ama bir kez daha anladım ki kimse kötü dedi diye bir diziden vazgeçmemeli iyi dedi diye de hemen başlamamalıyım. Benim zevkim belli ki epey farklı...

Siz de artık izler misinizzzzz yoksa benim yazımı okuyup vaz mı geçersiniz bilemem...Karar verirken kolay gelsin^^