''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

24 Temmuz 2017 Pazartesi

İzledim: My Secret Romance

my secret romance ile ilgili görsel sonucu

Cha Jin Wook ve Lee Yoo Mi tek gecelik bir aşk yaşadıktan sonra bir daha görüşmemişlerdir. 3 yıl sonra Lee Yoo Mi, Cha Jin Wook'un müdür olduğu şirkette çalışmaya başlayınca yolları tekrar kesişir ve tekrar birbirlerine bağlanmaya başlarlar. 

İlgili resim

Cha Jin Wook rolünde Sung Hoon'u izledik. Karakteri bana kalırsa oynadığı eski mini dizi Noble, My Love'daki ile tıpatıp aynıydı. Aynı adamı izliyo hissiyatına kapıldım. O yüzden bence başrol olarak oynayacağı ilk uzun drama için iyi bir seçim olmamış gibi.

Ayrıca böyle nerde akşam orda sabah, her gün başka bi kızla eğlenen zengin züppe şımarık bir çocuğun birden tek gecelik bir kıza kafayı takıp, 3 sene boyunca kimseyle görüşmeyip hep onu düşünmesi çok saçmaydı. Böyle büyük bir hissiyatın seyirciye geçmesi için ilk tanıştıklarında daha çok şey paylaşmaları gerekiyordu.

my secret romance yoo mi ile ilgili görsel sonucu

Lee Yoo Mi rolünde ise Song Ji Eun vardı. Emin olmamakla birlikte daha önce hiç izlemediğim bir oyuncu gibi geliyor. Hakkında söyleyebileceğim ilk şey aşırı güzel olduğu. Gerçekten çok güzel.

Ama karakterin devamlı asık suratlı, kaşları düşük, bıdık bıdık adımlarla neredeyse uyuşuk ve şaşkın balık gibi etrafına bakınarak gezmesine çok gıcık oldum. Ayrıca işi yemek yapmak ama her zaman mutsuz halinden, güzel yemek yapamamasına rağmen! Şirketteyen devamlı söylenerek çalıştı, okula geçti orayı da sevmedi haspam! Sevemedim...

my secret romance ile ilgili görsel sonucu

İkiliye gelince... İki güzel insanı heba etmişler gibi bir his... Birisi o kadar güzel diğeri de o kadar yakışıklı ki, kimle olsa kimyaları tutar da birbirleriyle tutmamış gibi...

Daha ilk bölümden ateşli bir sahneyle şaşırtıyor dizi, aralarda da serpiştirilmiş öpüşme sahneleri var ama hepsi o kadar duygusuz ki... Bunca 'aşk' dolu sahne bile bu çifti kurtaramamış sanki..

my secret romance side cast ile ilgili görsel sonucu

Zengin oğlan fakir kız hikayeleri en bi sevdiğim aslında. Ama dizi benim için büyük hayal kırıklığı oldu maalesef. Konu yok gibi bişey... Olanlar da toplasan 2-3 bölüme sığdırılırdı. Zaten 16 bölüme tamamlayamadan 13 gibi saçma bi yerde bitirmek zorunda kalmışlar belli (öyle değilmiş de bendeki his o). O son 3 bölümün de yarısından fazlası eskiyi hatırlatan flashback lerle geçiyor. Madem böyle konusuzsunuz mini dizi yada film falan yapın yahu! 13 bölüme harcadığım zamanda yazık, gerçi çocuğunu atlaya atlaya geçtim ama neyse...

Yalnız bende sorun belli ki... Herkes bi ayılmış bayılmış diziye, bırakın uzun gelmesini 'Neden 13 bölüm bu dizi, yetmedi bize!!!' falan diyolar -_-
Gel de anla!!!

my secret romance ile ilgili görsel sonucu

Her şeye rağmen bence dizinin çok güzel bir yan kadrosu vardı, hatta en güzel yanı oydu. Ama şu iki sıkıcı insanın hatrına onların üzerine gidilmedi, ayrıntı verilmedi, yazık oldu...

my secret romance ile ilgili görsel sonucu

Bi de şu resimdeki böyle sanki rüya/hayalmişçesine gösteren parlak-beyaz efekti farkediyorsunuz değil mi? Bütün dizi bu efektle çekilmişti sanki. Ekranın köşeleri devamlı beyazımsı ortaları da parlaktı. Başlarda anlamadım bu hayal mi falan diye düşündüm, sonra gıcık olmakla beraber alıştım mecbur...

Görsel sonucu

Sizin de anlayacağınız kadarıyla olumsuz yorum yaparken durduramıyorum kendimi, daha devam edersem ipi ucu kaçacak^^

Maalesef benim sınavımdan geçemedi bu dizi. Büyük hayal kırıklığı! Özellikle Sung Hoon için..
Umarım bir sonraki dizisini daha enine boyuna düşünerek seçer..



17 Temmuz 2017 Pazartesi

Kalp Atışı'nda Kafa Karıştıran Sahneler

İlgili resim
Bu resimlerin sahibi dizituyo sitesidir.
Kalp Atışı diye yeni bir dizi çıktı duymayan kalmamıştır zannedersem. Başrollerinde Gökhan Alkan ve Öykü Karayel'in olduğu dizi Park Shin Hye ve Kim Rae Won'lu Doctors'un birebir uyarlaması. Hatta senaryonun yayın haklarını aldıklarından dizinin başında bilgilendirme yazısı bile geçiyor. Yani başlığa bakıp senaryoyu çalmışlar falan zannetmeyin diye belirteyim dedim!

doctors kdrama box ring scene ile ilgili görsel sonucu
Doctors
kalp atışı 2. bölüm sahneleri ile ilgili görsel sonucu
Kalp Atışı
Ben şahsen diziyi çok beğendim. Zaten Doctors'u da severek izlemiştim, bi de Gökhan Alkan'ı da çok severim. Hevesli başladım yani.

Dediğim gibi birebir uyarlamışlar. Karakterler aynıyken mekanlar ve sahneler de neredeyse aynı.

doctors yoo hye jung and chun soon hee in cafe ile ilgili görsel sonucu
Doctors
show tv
Kalp Atışı
Özellikle 1. bölümü, Doctors'un ilk 3 bölümünü birebir kapsıyordu. Gerçi o an bir korktum. Çünkü Doctors 20 bölümlük bir diziydi. Ortalama bir Türk dizisi de en az 50 bölüm olur. E sen hazır senaryonun ilk 3 bölümünü 1 bölümde yedin zaten. Geriye kaldı 17 bölüm. Diziyi 50 bölüme uzatmak için dünyalar kadar saçmalamazlar inşallah diye umuyorum.

kalp atışı 2. bölüm sahneleri ile ilgili görsel sonucu

Derken 2. bölümde şu yukardaki hasta göründü. "Ya ben bu hastayı biyerden hatırlıyorum biyerden hatırlıyorum ama bu diziden değiiiiiil" diye düşün düşüüüüün tam çatlarken buldum!

romantic teacher doctor kim emergency patient ile ilgili görsel sonucu

Bilmem izleyen veya hatırlayan var mı ama bu dizi Romantic Teacher Doctor Kim. Yani Doctors'un senaryosunu alıp, birebir uyarlayıp araya da başka medikal dizilerden ayrıntılar koymuşlar. Ben şok oldum tabi bu duruma! Milyon çeşit hastalık, kaza var dünyada, adını vermediğiniz dizideki sahneyi bire bir çalmanız gerekmiyor değil mi ama???

Diziyi uzatmak için yerleştirilmiş bir saçmalık diyemem zira gayet güzel yedirilmişti ve izleyen tanıdıklarım çok beğendi o sahneyi özellikle. Ay çok ayıp çalmışlar daha da izlemem de diyemem çünkü ne kadar gıcık olsam da dizi hala çok güzel. Ama kimse bilmese de ben anladım ya o sahnenin başka diziden olduğunu, içim bu huzursuzlandı. Böle Romantic Teacher, Doctor Kim'in hakkı yeniliş gibi hissettim. 

Başka medikal dizilerden de tıbbi vakaları falan kesin alacaklar diye düşünüyorum artık ister istemez. 

kalp atışı dizisi ile ilgili görsel sonucu

Ama yapacak bir şey yok. Dizi çok güzel olmuş. Başroller, onların uyumu şahane! Şimdilik büyük zevkle izliyorum ve inşallah bozmaz.

İşte bu gördüğüm şey içimi kemirince burdaki bir avuç güzel okuyucumla paylaşayım dedim. Belki benim gibi Romantic Teacher, Doctor Kim'i izleyip, bu sahneyi farkeden vardır. 

Bil ki yalnız değilsin güzel okuyucum hihihiih^^





6 Temmuz 2017 Perşembe

İzledim: Chicago Typewriter





1930'larda, Japon sömürgesi altındaki Joseon'u (eski Kore) bağımsızlığına kavuşturmak için kurulan Bağımsızlık Örgütü'ndeki 3 yoldaşın ömürlerine sığmayan dostluk ve aşk hikayelerini izliyoruz. Bu 3 kişi 80 yıl sonra 2'si reenkarne olmuş 1'i ise hayalet olarak bir daktilonun içine sıkışmış şekilde tekrar karşılaşırlar. Önceki hayatlarından hafızalarında kalan hikayeleri ortaya dökerek, her birisinin sonu ne olmuş, nasıl ölmüşler, birisi neden daktiloya bir hayalet olarak sıkışmış çözmeye çalışırlar.

İlgili resim

Kadrosunu ilk duyduğumdan beri heyecanla beklediğim dizinin afişini görünce azıcık hevesim kırılmıştı açıkçası, konusunu okumama gerizekalılığında bulunduğum için! Çok mu tarihi, çok mu sıkıcı acaba dedim. Sonra mükemmel yorumlar duydum ve bir başladım ki, 2 günde bitirdim!

Ne kadar beğendiğimi anlatmaya kelimeler yetmez! O yüzden belki şu cümle azıcık anlamanıza yardımcı olur: Goblin ve Moon Lovers'dan beri en etkilendiğim dizi ve senaryo oldu! 



Geçmiş ve gelecek arasında zaman atlamalar, fantastik bir konu, mükemmel dostluklar, büyük aşklar... Ve bunların hepsi bağımsızlık uğruna savaşan vatanperverlerin hikayesinin içerisine yedirilmiş. Bir diziyi sevmek için gereken her şey ve çok daha fazlası var burda! 

chicago typewriter yoo ah in ile ilgili görsel sonucu

Yoo Ah In'i çok büyük sabırsızlıkla bekliyordum açıkçası ve beklediğim her saniyeye değdi!!! Bu adama nasıl bayılıyorum belli değil (hafiften So Ji Sub esintileri alıyorum bu kadar bayılmama sebep bu da olabilir aslında). Ses tonu, erkeksi mimikleri, yer yer çocuksu halleri, o insanın içini titreten bakışları... Geçmişteki bağımsızlık için savaşan vatansever yoldaş Seo Hwi Young ile günümüzdeki bencil yazar Han Se Joo'yu mükemmel bir şekilde bütünleştirdi. Özellikle 1930lardaki oyunculuk akıl almazdı benim için! Ne kadar övgü dolu laf etsem az geliyor sanki şu an...



Go Kyung Pyo, Jealousy Incarnate'den sonra da yine böyle ponçik bir rolde oynarsa biz bu adama nasıl hayran kalmayalım??? Gerçekten mükemmel bir karakterdi Yoo Shin yada Yoo Jin Oh. Mükemmel bir dost, fedakar bir aşık... 

Ve Im Soo Jung: bu kadın yaşlanmıyor mu yaa? I'm Sorry I Love You'dan beri aynı yüz. Yoo In Ah'dan 7, Go Kyung Pyo'dan 11 yaş büyük!!! Bi gıcık olmaya başladım hahaha.. Şaka bir yana, bu kadının dahil olduğu kötü bir senaryo bulmak neredeyse imkansız. Zaten I'm Sorry I Love You'dan sonra ilk dizisi! Düşünün nasıl ince eleyip sık dokuyor, düşünün bu senaryo nasıl içine sindiyse artık, düşünün bu ne kadar güzel bir dizi...

chicago typewriter ile ilgili görsel sonucu

Öncelikle mükemmel bir bromance izledik. Öyle böyle değil hem de... Tek bir ömre sığmayan, öldükleri anda bile, başka bir hayatta tekrar tekrar karşılaşmayı isteyen, her hayatta birbirlerini bulmaya söz veren cinsten... Omuz omuza savaşan, birbirleri için canını veren, aşktan vazgeçen ve hatta dostuna yaptığı hata için kendini en büyük cezayla cezalandıran cinsten... 

İlgili resim

Çok büyük bir aşk izledik bir de. Bağımsızlık mücadelesi uğruna birbirinden vazgeçip başka bir hayatta karşılaşmak isteyen 2 kocaman yürek. Ama öyle böyle değil... Çok kocaman!

Ayrıca bu dizi, 16 bölüm boyunca 2 tanecik öpüşme sahnesi de olsa bir aşkın nasıl efsaneleştirilebileceğini gösterdi sanırım. Beni bilen bilir, severim aşkın ifade edildiği sahneleri. Burda yok denecek kadar azdı ama öyle bakışlar vardı ki kalbimde hissettim aşklarını. Dev oyuncular mı dersiniz, ustaca yazılmış senaryo mu bilemiyorum artık...

İlgili resim

Mükemmel bi hikaye, yan rollerden köpeğe kadar mükemmel bir kadro, büyüleyici mekanlar ve süper bir atmosfer. Zamanda yolculuk mu desem ne dese bilemedim, zaman atlayan bir hikaye ama gereksiz flashback lerle boğmuyor izleyiciyi. Bol güldürüyor, bol ağlatıyor, her şey tadında. Sırf dram, sırf komedi, sırf aksiyon değil yani.

Sonu ise olabilecek en anlamlı sonlardan. 

Keşke daha uzun olsaydı dizi. Keşke Ha Se Joonun yazdığı kitap gerçekten olsaydı da alıp okuyabilseydim. Öyle keşkeler kaldı geriye işte...

İlgili resim

Ben, bu üçlü kendilerinden vazgeçip, kendilerini feda edip bağımsızlık için savaşırken çok ağladım. Yıllar sonra tekrar birbirlerini bulup sanki 80 yıl geçmemiş gibi didişip eğlenirken çok güldüm. Onlar savaşırken ben de heyecanlandım, onlar dans ederken benim de içim kıpırdadı. 

Ben bu üçlüyle çok şey paylaştım sanki. Biliyorum bi garip, fazla duygusal bir yorum oldu ama hala etkisinden çıkamadım. Ne kadar tavsiye etsem az gibi. Hakettiği değeri görmemiş gibi. 

Bu arada ufak bir not olarak:

Diziye adını veren silah
chicago typewriter ile ilgili görsel sonucu
Dizide de bahsedildiği gibi, sesi daktilo sesine benzediğinden adı Chicago Typewriter koyulmuş. Typewriter anlayacağınız üzre daktilo demek.

Herhangi bir daktilo değil ama. Aynı dönem Chicago'da üretilen ve adı The Chicago olan bir daktilo!

Bu silah dizide kullanılan silah. Ayrıca Resident Evil gibi pek çok ünlü oyunda da yer alıyormuş.




Aslında bana kalsa daha neler neler yazarım. Yazarlardan yapılan alıntılardan, tarihi mekanlardan, gerçekten olan sömürge olaylarının tarihi akışına kadar... Ama can sıkasım yok merak etmeyin^^

Daha nasıl övebilirim bilmediğim için yazımı burda bırakıp beni etkileyen bazı sahneleri koymak istiyorum en sona. Kendim de kendi yazımı açıp okuyunca aklıma o sahneler gelsin diye..



Dizinin en güldüren hayalet sahnelerinden^^


Böyle bi aşkla bakmak var mı yaaa -_-


Mükemmel mekanlar: büyüleyici 1930 Joseon'u, Han Se Joo'nun kitapseverler için mabed olabilecek evi ve tabii ki biricik Carpe Diem... Orda her şey çok güzeldi!
chicago typewriter carpe diem ile ilgili görsel sonucu

Ve asla aklımdan çıkmayacak o insanlar:



İlgili resim

Resimde çıkmayacağını bilmesine rağmen...
İlgili resim

Ama o resim çıktı^^




chicago typewriter yoo ah in and im soo young ile ilgili görsel sonucu

-SON-




1 Temmuz 2017 Cumartesi

Mimlendim: Elimin Gitmediği Kitaplar

En sevdiğim blog yazarlarından ve ennn sevdiiğim okuyucularımdan Bir Lahzanın Aksi beni çok hassas bir mevzuda mimlemiş: kitaplar!

Gururla söylüyorum (normal şartlar altında herkes için mütevazi bir alışkanlık olması gerekirken, bu devirde imrendirmek adına azıcık böbürlenmenin zararı yok diye düşünüyorum) iyi bir okuyucuyum. Son zamanlarda rutinim azıcık aksamış olsa da kitap kurdu sıfatını kaybettirecek kadar değil diye umuyorum^^

İşin kötü tarafı, iyi de bir alıcıyım! Merak edip okumak için aldığım kitaplar, edebi değerinden ötürü mutlaka okunmalı diye düşünüp aldığım kitaplar, koleksiyon değeri olduğu için aldığım kitaplar, 'aaa bu çok ucuzmuş ya belki bir gün okurum' diye aldığım kitaplar yada direk kendi zevkime uyduğundan okumak için aldığım kitaplar gibi gibi gibi sonu gelmeyen bir listem var. E tabi bunca kitabın içinde alınmasına rağmen el gitmeyen kitaplar da oluyor. Çünkü pis bi huyum var; kitaptır, dizidir, filmdir farketmez, ne kadar kötü olursa olsun bi başlayınca asla bırakmam. İhanet etmişim gibi hissederim. O yüzden de el gitmedi mi gitmiyor işte napalım 
-_-

1) Margaret Mitchell-Rüzgar Gibi Geçti
Resmi gittigidiyor'dan aldım kusura bakmayın, fotoğraf işimde cidden kötü ve hevessizim.
Kütüphanemde, halamın koleksiyonundan gelen, benden yaşlı 1988 basım mükemmel bir Rüzgar Gibi Geçti var. Filmine hayran kaldığım, defalarca izlediğim bu hikayenin kitabına elim bir türlü gitmiyor nedense! Bir de 654 sayfa yahu! Kalın kapak, sarı sayfalı, böyle sayfaları tatlı tatlı kokan cinsten ama yok yani, okuyamadım gitti. Böyle ilk kitabı okuyup sonra filmi izlersem hep kitabı severim de, ilk filmi izleyip gözüme ordaki karakterler falan oturursa kitabı sevmeyebilirim korkusu var sanırım. Bilemiyorum cidden. 

2) Alexandra Ripley-Scarlett
alexandra ripley scarlett simavi roman ile ilgili görsel sonucu

Yine halamdan gelen 1991 basımı Scarlett. Bu da Rüzgar Gibi Geçti'nin devamı olacak şekilde yazılmış bir roman ve duyduğum kadarıyla mükemmelmiş. E Rüzgar Gibi Geçti okunmayınca buna da sıra gelmiyor, bir de caydırıcı bi yanı daha var: 927 sayfa yahu!!!

3) Georges Politzer-Felsefenin Temel İlkeleri
georges politzer - felsefenin temel ilkeleri ile ilgili görsel sonucu

Bu da herkes mutlaka okumalı diye düşünüp aldığım ama elimin asla gitmediği kitaplardan maalesef. Böyle Konfüçyüs, Aristotales, Descartes, Platon falan okumayı severim aslında ama böyle temel ilkeler falan çok bayık geldi aldıktan sonra. Koydum kenara kaldı. Ayıp ettiğimi biliyorum, azcık daha büyüyünce mutlaka okuyacağım!!!! ^-^


Aslında kütüphanemde okunmayan onlarca kitap var ama bi göz gezdirdim de elim gitmiyor değil aslında sıralarını bekliyor gibiler. Tam sıra gelmişken onlardan daha çok heveslendiğim yeni bir kitap çıkıyor, çıkmasa okuyacağım aslında gibi^^ Yoksa kendimi mi kandırıyorum bilemiyorum artık^^


Benim listem de böyle. Biraz sıkıcı fakındayım ama eğlenceli olsaydı okurdum zaten di mi^^ 
Mimi beğenen herkesi davet ediyorum, ben mimleyen Bir Lahzanın Aksi'ni de kocaman öpüyorum^!