''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

29 Nisan 2021 Perşembe

İzledim: Find Me In Your Memory


Size tam kapanmaya girmeden bu ayın dizisini bırakayım dedim. Bu aralar bir süredir izleyemediğim, tüm dizilerden üstün, kalbimin can paresi Running Man'de eksik kalan bölümleri bitirmeye çalışıyorum. İnşallah bi dizi sıkıştırabilirsem araya bi yazı daha girerim belkims...

Her şeyi unuttuğu için acı çeken Yeo Ha Jin ile her şeyi hatırlamak zorunda olduğu için acı çeken Lee Jung Hoon'un hayatları kesiştiğinde, geçmişten gelen acılarının sebebinin aynı olduğunu öğrenirler. Tüm bu sebeplere rağmen birlikte olmayı başarabilecekler midir?

Başrolde Kim Dong Wook vardı. 2007'deki meşhur Coffee Prince dizisinden sonra ilk defa bir dizide izledim kendisini. Açıkçası şok oldum değişimine. Hatırlamayanlar için alttaki resme bakmak hafızasını yenileyebilir. Bilmeyenler için gerçekten çok üzgünüm hemen bu yorumu kapatıp gidip Coffee Prince dizisini izlemeniz lazım!

En arkadaki baby face bebiş kendisi oluyor. Değişime ben bile inanamıyorum onu söylemem lazım. Diziyi izlemeyenler için soldaki delikanlının Gong Yoo, sağdan ikinci delikanlının Kim Jae Wook olduğunu söylemem diziyi izlemek için bir sebep daha olabilir sanırım. Hatta ortadaki delikanlı da Yoon Eun Hye hahaha^^

Dediğim gibi en son CP'de izlediğim için kendisini dizide uzun bir süre ciddiye alamadım maalesef. Karakter ve görsel gözüme oturduktan sonra sevdim sevmesine (bu arada sesi efso) ama oyunculuk mu kötü karakter mi öyle bilemiyorum bana sıkıcı bi tip gibi geldi. Aşırı donuk, hissiz, konuşmayan birisi. Hani karizmatik ve az konuşan karakterler olur yaa, öyle değil sanki daha çok duvar gibi. Eski sevgilisiyle hayatının en mutlu dönemindeki sahnelerinde de, yeni sahnelerinde de karşısındaki konuştukça konuşuyor bu adam 'evet, haklısın, yapacağım, anladım' gibi robotik kelimelerden başka pek cevap vermiyor. Sıkıcı buldum kendisini maalesef.

Yeo Ha Jin rolünce ise Moon Ga Young vardı. Yazılarımı takip edenler en son True Beauty dizisinde izleyip liseli kız rolündeki o 7 yaş hareketlerine ne kadar gıcık olduğumu okumuştur sanırım. Burda koskocaman bir kadın olarak hala ağzını büze büze, sesini bebişlete bebişlete konuştuğunu görünce oyuncunun kendi karakterinin böyle olduğuna, ve kendisini -üzülerek söylüyorum ki- hiçbir zaman sevemeyeceğime kanaat getirdim.

Karakteri ama öte yandan, sevdim aslında. Sadece ilk bölümlerde yazılan karakterin bölümler ilerledikçe çok değişmesi hoşuma gitmedi. Bu karakterin olaylarla birlikte değişmiş olması gibi değil de resmen başka bir karaktermiş gibi göründü gözüme. Tutarsız geldi maalesef. 

Çift olarak genel fikrim aşşşşşırı sıkıcı oldukları yönünde. Aralarındaki inanılmaz yaş farkı (1983-1996) beni hiç rahatsız etmedi, ama jenerasyon farkı göze çarpıyordu sanırım. Adam zaten sıkıcı, kız ya çok yılışık ya çok bebek gibi... İlişkilerine ne bi kimya bi çekim, ne de izlemeye değer bir yakınlık yoktu. Maalesef hiç bir zevk alamadım bu çiftten.

Ayrıca başlarda kızın hangi sebeple o kadar çabuk kendisini devamlı reddedip tersleyen bir adama aşık olduğunu, daha sonrasında da adamın ne oldu da kendisinden o kadar farklı bir kıza aşık olduğunu anlayamadım. Dizi bu ilişki gelişimini iyi aktaramadı bence. Yada basitçe kimyalarının hiç olmayışı duyguları izleyiciye geçiremedi.

Aslında diziyle ilgili yorumumu en kısa şekilde şöyle yapabilirim: Ortada gerçekten çok kaliteli ve güzel bir senaryo var, ama oyuncular çok iyi seçilmemiş. Bu rolü canlandırıp diziyi 10 level atlatacak 8 tane erkek 5 tane kadın oyuncu geliyor aklıma. Onlar içinden seçilmiş bir ikili olsaydı eminim ki dizinin seyir zevki çok daha başka olurdu.

Oyunculara kötü demek istemem, ama rollerle uyuşmamışlar sanki, bir de birbirleriyle uyum sağlayamamışlar. Bir damla aşk hissetmedim bakışmalarından mesela. Üzüldüklerine sahneleri atlayasım geldi ki ben direk oyuncularla birlikte gözleri dolan bi sulugözümdür. 

Ama başroller haricinde yan roller şahaneydi onu da söylemeden geçemem. Mesela benim ennnnn şirin bulduğum, komedi üstadı Kim Seul Gi vardı. Bana komedi deyin, Kim Seul Gi deyin yeter, mutlaka izlerim. Burda da en tatlı karakter oydu. Hatta kimi zaman üzüldüm ne kadar tatlı, ne kadar fedakar diye. Kendi hayatını ablası için resmen feda etmişti. Bunun konusu bi kaç kez geçse de dizide maalesef ona pek dokunmadı hikaye. 

Dizinin senaryosu, konusu çoook güzeldi. Akış da şahaneydi bence. Hiç atlamadan, sıkmadan aktı ve zevk verdi. İlginç bir hikaye, bikaç kötü adam, mini aksiyon sahneleri, güzel bir aşk hikayesi, komedi desteği sağlayan şahane yan roller derken her şey vardı aslında, tek bişey hariç: rolleriyle ve birbirleriyle uyumlu bir çift başrol. Bu pastanın en büyük dilimi dizinin seyir zevkinden epey bir şey alıp götürse de genel fikrim şudur ki, dizi gerçekten güzel bir diziydi. Çok daha farklı bir ikiliyle çok daha efsane bir dizi olabilirdi rahatlıkla. 

Uzun lafın kısası benim için başrollerde Coffee Prince'deki çocuğun evrimleşmiş hali ve devamlı 12 yaşında gibi davranan yeni bir aktrisin olduğu güzel bir diziydi. Umarım oyunculara benden daha farklı bir gözle bakabilir ve daha çok seversiniz diziyi^^