''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

28 Temmuz 2016 Perşembe

İzledim: Another Miss Oh / Another Oh Hae Young Yorumu

Epeydir yokum, biliyorum. Kusuruma bakmayın lütfen. Başta 2-3 haftalık uzuuunca bir tatil yapmıştım. Tam döndüm 'meraba ben geldim' yazısı yazıcam malum olaylar oldu memlekette. Böyle konularda yazmayı da sevmem, sivriyimdir. Bekleyeyim dedim. Sonra bir ara yine yazayım diye klaveyi elime aldım ama ne yazıcam döneli de bi zaman geçmiş meraba yazısı olmaz ki... Bir şeyler izlemeli de öyle yazmalı. Bu arada 3 haftalık tatil tabi en sevdiğim showların yeni bölümleri gelmiş, izleyip yetişmem lazım: Running Man, We Got Married, Infinity Challenge. Önceliği onlara verdim. 

Sonra ne izlesem diye bakınırken tüm bloglardaki Oh Hae Young çılgınlığı gözüme çarptı, çarpmaması elde mi? Herkes aynı diziyi yazmış, bi Hae Young furyası almış başını gidiyor. O zaman ben de oturdum ekran başına ve bir çırpıda bitiriverdim.

Bol spoiler dolu ve uzun bir yazıya hazır ol sevgili okur. 

dizinin posteri çok çirkin değil mi? insanı 'izlesem mi izlemesem mi' diye bi düşündürüyo yani...

Dizinin konusunu nasıl anlatsam??? Aynı isimdeki iki kadın ile geçmişini ve geleceğini oluşturan adam? İki Oh Hae Young'un hayatlarının kesişmesi? Birden bire küçük kesitler halinde geleceği görme yeteneği kazanan bir adamın kendi kaderini değiştirmesi? Bilemiyorum siz seçin içinden.


Dizi bu kadar popüler olmadan ve hatta çıkmadan önce listeme alma sebebim, başrol Eric Mun, Park Do Kyung rolünde. 2 yıl olmuş son dizisinden beri, özlemişim. 

Eric Mun her zamanki gibi karizmatik, soğuk, mesafeli... Başka dizilerini izleyenler bilir, klasik bir duruşu vardır onun her zaman. Ama bu sefer biraz canımı sıktı...


Herkes beğenmiş bu durumu sanırım ama ben devamlı kendini naza çekip ağırdan satan, mesafeli adamı sevmedim. Tamam, yapış yapış olmasın zaten biliyoruz adamı, olamaz da o tiple ama bu karakter cidden sinirlerimi bozdu. Son birkaç bölüm azıcık açıldı allahtan da biraz yüzümü güldürdü. Bütün dizi onun ağır hareketleri cidden nefesimi daralttı yoksa.


Diziye ismini veren Oh Hae Young rolünde ise Seo Hyun Jin vardı. Let's Eat'leri izlemediğim için ilk defa izledim bir dizisini. Bayıldım kadına!!! Mükemmel bir oyunculuk sergiledi diyebilirim tek kelimeyle. Ağlaması, üzülmesi, sevinmesi, nazlanması her hali o kadar gerçekti ki...

Ama karakterle ilgili sorunlarım... Tabii ki var!!!


Yine herkes sevmiş gibi duruyor ama ben bu gurursuzca devamlı adamın peşinden koşan, kendini sevdirene kadar yapışan kadın karakterlerini sevmiyorum. Tamam aşkı için gururunu hiçe sayıp cesurca adım atması güzel! Pek çok sahnede hoşuma da gitti ama yalvardığı, kıskançlıktan abuk subuk hareketler yaptığı ve hatta artık mutlulular, birlikteler dediğimizde bile bu sefer de adamla yatmak için çaba harcadığı sahneler beni cidden gıcık etti. Bu kadar da olmaz ki canım dedirtti bana!


Bir de ismi yüzünden yıllarca çektiği sıkıntıların tüm suçunu diğer Oh Hae Young'a atması vardı ki, cidden sinirlendim. Evet son bölümlerde hatalı olduğunu anladı ama çok geçti, o zamana kadar zavallı kızcağızı dövmeye bile kalkıştı. Ayrıca o kız eminim ki bu Oh Hae Young'dan çok daha iyi kalpliydi. Aralarına girmeye kalkmadı, iyi olsunlar diye uğraşıp çocuğun işini bile kurtarmaya çabaladı. 

Ha bir de üzüldüğü zamanlarda 'keşke dünyadaki tek kadın ben olsam' yada 'keşke beni sevmeyen herkes ölse' gibi söylemleri var ki... Samimi, samimi ama yok artık yani! Sevimli gelmiş izleyenlere. Neresi sevimli ya bayaa kötü kalpli insan lafı yani... 

Bir de sevgilimle yaşamak istiyorum diye annesine hıçkırarak ağlaması, kendisinden başka düşünmesi gereken bir de ailesi olduğunu farketmeden mahallede, iş yerinde ve hatta radyoda ne söylediğine dikkat bile etmeden şuursuzca konuşup herkesi utandırması... Hahahaha nasıl gıcık olduysam kıza şu an kusuyorum resmen!!!


Ama çift olarak diyecek söz bulamıyorum! Çok ama çok yakışmışlardı. Mükemmellerdi yaa!!! tvN dizilerine bayılırım, öpüşme sahneleri falan daha fazla olur diğer kanallara göre ama sevgiyi, aşkı da daha net gösterirler (bence tabii). Burda da ikisinin arasındaki kimyayı, fiziksel çekimi bol bol gösterdiler ama o kadar yakışıyorlar ve birbirlerine uyuyolardı ki bunca öpüşme sahnesinin boşa gittiğini, fazla olduğunu falan söyleyemicem. Cuk oturmuşlardı. Uzun zaman sonra bir çifti doya doya, sırıtarak izledim. 


Dizide en üzüldüğüm zavallı karakter Lee Jae Yoon'un oynadığı Han Tae Jin oldu. Zavallım hiçbir suçu yokken hem işini gücünü kaybetti hem de sevdiği kadını... Bir de hapse girdi. Bunlardan dolayı kötü olacağını sandık ama onu da olmadı, vicdanlı çıktı. Sarılasım geldi.

Lee Jae Yoon zaten önce Cruel City sonra da Heart to Heart'da kalbimi kazanmıştı, burda da çok beğendim açıkçası. 


Do Kyung'un ablası Park Soo Kyung'a da bayıldım! Yazılmış en iyi karakterlerden birisiydi bence. Aşırı hoş, başarılı, disiplinli bir kadının hayatın gerçeklerinden ve acılardan kaçmak için içip içip kafayı yemesi çok güzeldi. O kendi kendine fransızca konuşmaları, saçlarını cadı gibi açıp şuursuzca gezmeleri, sokaklarda gönlünden geldiğinde dans ederek, şarkı söyleyerek, gülerek, ağlayarak dolanmaları... Hem özgüvenine hayran kaldım hem de çılgınlığına. 


Tabii onunla birlikte uslanmaz çapkın, muzur ve hınzır adam Lee Jin Sang'ı da sevmemek olmazdı. Jin Sang'ı canlandıran Kim Ji Seok yine özellikle sevdiğim aktörlerden birisidir. Personal Taste ile hayatıma girip I Need Romance ile kendine hayran bırakmıştı. 

Lee Jin Sang ise 'gel bi sarılayım sana kerata' dedirten tipten bi karakterdi. Mübarek şeytan tüyü var adamda. Çok iyi bir dost, kardeş, arkadaş, yoldaş olması beni çok etkiledi. Park Soo Kyung içip sarhoş olup etrafta fransızca konuşarak dolanırken onu anlayan tek kişi olup onunla konuşması çok güzeldi. Gerçi Soo Kyung'la aralarında olanları hiç beklememiştim. Hatta ailenin genişliğine de şaşırıp kaldım. Yine de daha güzel tomurcuklanan bir aşk olsun istedim ama olmadı gibi... Çok zorlama oldular, aralarında elektrik olmadı, sevemedim, üzüldüm yani onlar için. Birbirlerine dokunamadılar, konuşamadılar, sadece sorumluluk duygusu ve pişmanlık vardı aralarında. Bu büyük hatadan güzel bir aşk doğmasını isterdim halbuki.


Dizide elini sallasan çatlak bir çifte çarptığından saymakla bitmiyo tabi, bitmesin de^^ Do Kyung'un kardeşi Park Hoon ve Ahn Na (Anna) da bir diğer çiftti. Başrol dahil olmak üzere en güzel çift onlardı bence. Pançik pançik parladılar birlikte oldukları her sahnede. Onların sahnesi gelsin diye bekledim hep. Dur durak bilmeyen, çılgın, heyecanlı, sadık bir aşk. Nerde ne durumda olursa olsun birbirlerine olan aşklarını özgürce göstermekten çekinmeyen 2 aşık. Aralarındaki yaş farkına rağmen Park Hoon'un Anna'nın tüm çocukça davranışlarına ayak uydurması, Anna'nın her adımında bir nefes gibi Park Hoon'u takip edip desteklemesi... Gerçekten çok güzeldi. Tam gerçek aşktı.


Ayrıca Kara grubunun üyesi Ho Young Ji'nin canlandırdığı Anna'dan özellikle bahsetmek istiyorum. Park Soo Kyung'dan sonra dizide imrendiğim ikinci karakterdi. İstediği yerde istediği gibi davranan, aşkını dibine kadar korkusuzca yaşayan, sevgi dolu, iyi kalpli, yardım sever, özgür...  Sayamayacağım kadar özelliği olan çok güzel yazılmış bir karakterdi. Bayıldım!!! Birbirinden güzel saç renklerine ve giydiği birbirinden sevimli kıyafetlere başlamıyorum bile^^


İzlerken hayran kaldığım pek çok sahne Oh Hae Young'un ailesinin olduklarıydı. Başlarda kızlarını evden kovduklarında, olduk olmadık birilerine yamamaya çalışıp evlensin diye çaba harcadıklarında gıcık olmadım değil tabi. Ama bir ailenin evlatlarının mutluluğu için ne kadar ileri gidebileceklerini gösterdiler bize. Kızlarının sevdiği adama yemek hazırlamasına hep birlikte yardım etmeleri, kendi elleriyle adama götürmeleri beni çok etkiledi. Bize göre bi abartı tabi ama yine de etkiledi işte. Özellikle annenin Do Kyung'un yemek yemesini takip edip sevdiği yemekleri onun için yapıp göndermesi, babanın Do Kyung'u hasta zannedip onun için sağlıklı yiyecekleri not alarak arayıp ona söylemesi gözlerimi dolduran iki sahne oldu. 


Diziyi izleyenler bilir, dizi boyunca Do Kyung ve kardeşlerinin kaldığı o mükemmel evde takıldılar devamlı. Herkes eve girdi çıktı, orda yemek yediler, sarhoş oldular, eğlendiler, orda uyudular. Hep birlikte takıldıkları o ortama bayıldım, aile-dost-yoldaş halini çok kıskandım. Bir de Do Kyung'u bir an bile yalnız bırakmayan iş arkadaşlarıyla birlikte geçirdiği anları... O sahnelerin güzel fotoğraflarını bulamadığım için ekibin yemekte birlikte çekilmiş bu fotoğraflarını koymak istedim. 


Bu fotoğraflarda o sahnelerde olmayan kişiler olsa da, o dostluğu, o ortamı az da olsa hatırlattı bana. Çok hoşuma gitti yaaa <3<3<3


Neyse koptuk diziden, geri dönelim. 
Evet, mutlu sonlar severiz! Bunu da çok sevdik di mi? Açıkçası benim gözümde az buçuk çirkin ama aşırı karizmatik olan Eric Mun, çok yakışıklı bir damat olmuştu. Bayıldım. 
Bu son düğün sahnesi beni diziye daha çok bağladı, mutsuz bir son olsaydı bayaa sövebilirdim diziye.

The second hug! Another OH Hae Young.:

Şimdi bu 'geleceği görme' olayından bahsetmek istiyorum. Do Kyung'un ufak kesitler halinde geleceği görmesini nası yorumlamalıyız? Kaderini değiştirdi? Hayatta ikinci bir şans yakaladı? Bilemiyorum... Gerekli miydi? Emin değilim. Hikaye zaten yeteri kadar güzel ve enteresandı, bu ayrıntı olmasa da yürürdü, daha da güzel yürüyebilirdi belki... Mesela o şarkıcıyla kaderlerinin neden bağlı olduğunu anlamadım ben, ikisi de ölebilirdi ikisi de ölmedi. Anlayan varsa açıklasın lütfen... Çok karıştım orda.


Son ana kadar Park Do Kyung kazadan ve ölümden kurtuldu diye düşündük ama yine de o kazadan kaçamadı. Bu ayrıntıyı sevdim aslında. Kaza yine de oldu ama ölmedi. Kaza olduğu andaki duyguları, görülerinden daha farklıydı. Yani başarılı oldu bu sınavda değil mi? Geleceği görme yeteneğini doğru kullanmış oldu? Ama neden oldu ne oldu anlamadım yani. O yüzden diyorum ya bu gelecek görme olayı biraz kafamı yordu diye.


Sonuç olarak ben diziyi çok sevdim ve bir çırpıda izledim. Başroldeki karakterlere çift olarak bayıldım ama ayrı ayrı gıcık oldum. Yan rollerin ise çoğuna bayıldım. Kardeşler, arkadaşlar, onların ilişkileri benim için çok daha eğlenceliydi. Ama bloglarda okuduğum kadar çıldırdım, hayran kaldım, 'bu kesin 2016'nın en iyi dizisi' falan dedim mi? Hayır! Ama çok sevdim, Eric Mun'u da özlemişim gözlerim bayram etti. Zaten dediğim gibi tvN dizilerini genelde çok seviyorum tam benim zevkime göre diziler yapıyolar. Bu da öyleydi. İlk birkaç bölümde sıkıldım gerçi ama sona doğru açıldı, yüzümüzü güldürdü, başa sarıp sarıp izlenecek sahneler verdi, daha da çok sevdim. Siz de bunu izleyin mutlaka, çok güzel bir dizi ama öldüm bittim değil yani. Ona göre!!! ^-^

Not: Amma 'çok sevdim' demişim. Düzeltmiyorum ama, çok eleştirdim ama çok sevdim çünkü hihihihi^_^