''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

26 Şubat 2015 Perşembe

Haftanın Şarkısı / Song of the Week (12)

Bu aralar şarkı seçmek çok kolay değil mi benim için =) Zira Vampire Knight serisiyle devam ediyorum.

Merak etmeyin haftaya da bi şarkı veriyorum sonra bitti.

Gerçi benim gibiyseniz bitsin istemeyeceksinizdir ama neyse =)

Bu hafta On/Off tan gelsin. Acayip garip görünüşlü kardeşler gerçek değilmişler gibi geliyor insana. Yani klibi izlerken sanki bir anime izliyormuş gibi hissedebilirsiniz, tipleri cidden enteresan =) Ama şarkı mükemmel: Futatsu no Kodou to Akai Tsumi


Dediğim gibi gerçek olamayacak kadar tasarlanmış ve çizilmiş tipler değil mi =) Ağızları burunları bile animasyon sanki =)

Neyse keyifli dinlemeler diyorum daha fazla saçmalamadan =)

Neler Oluyor Hayatta?

Çok fazla blogumu takip eden yok biliyorum, o yüzden nerelerdeyim neler yapıyorum pek merak eden var mı emin değilim.

Ama blogumu açtığımdan beri kendimce en pasif dönemimi yaşıyorum. Çok yazı yazamıyorum. O yüzden beni gözü az çok arayan 3-5 kişiye neler yapıyorum söyleyeyim dedim.

Kendimle ilgili pek bilgi vermediğimin farkındayım. O yüzden şu anda hayatımdan bahsetmek biraz garip gelecek =)

Bahsetmekten pek de haz almadığım, ciddi denilebilecek ve henüz tedavisi bulunamamış kronik bir hastalığım var. Bu sebeple iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünden mezun olmama rağmen aktif çalışma hayatına henüz giremedim. Aynı sebeple kendimi oyalamak amacıyla da blog açtım =)
Neyse bundan başka bir zaman bahsederiz =) Bu aralar hastalığın dönemsel tedavilerinden birisi geldiği için ufak bir hastane ziyareti gerçekleştirdim.


Wreck This Journal denen inanılmaz birşey var arkadaşlar! Ona sardım. Bu, her sayfasında farklı komutlar bulunan bir çeşit yaratıcılığı geliştirme günlüğü. Amaç içerisindeki komutları kendinizce takip ederek veya hiç sallamayarak her sayfada farklı materyaller kullanarak yaratıcılığınızı patlatmak =) Acayip tavsiye ediyorum. Ben D&R da indirimden aldım. Başka yerde sanırım satılmıyor.


Haftada bir gün Korece kursuna gidiyorum. 3 hafta oldu henüz. O kadar seviyorum o kadar mutluyum ki anlatamam. Hem kafamı dağıtmamı sağlıyor, vaktimi faydalı geçiriyorum hem de çok hoş insanlarla tanıştım.

Hama boncuklarına sardım. İKEA'dan kutu halinde almıştım ama şu anda renkleri yetersiz geliyor internetten farklı renkler sipariş vermeyi düşünüyorum. Sanırım level atlıyorum =) Eğer kendimi geliştirirsem burda da paylaşasım var yani =)


Küçüklüğümden beri hayatımdaki olumsuzluklardan uzaklaşmak için hep masallara, fantastik diyarlara kaçtım. Şu yaşıma geldim hala deniz kızlarına, vampirlere inanırım, masal kahramanlarıyla yaşarım. Nasıl bu diziyi keşfetmemişim, izlememişim aklım almıyor. Şu an koptum gidiyorum mükemmel bir dizi. En sevdiğim tüm masal kahramanları bir araya gelmiş. Cennette gibiyim =)


Arkadaşlar sizin de hayatımı daha verimli geçirebilmem için tavsiye edebileceğiniz bir mecra varsa çok mutlu olurum. Yani dediğim gibi haftanın 5 günü çalışamıyorum ama home-office şeklinde yada part-time ama verimli çalışabileceğim herhangi bir platform varsa aklınızda ve beni yönlendirirseniz yanacıklarınızdan öperim =)

Ay çok acındırak oldu bu yazı =) Neyse öpenzi kukiler =)



20 Şubat 2015 Cuma

Haftanın Şarkısı / Song of the Week (11)

Arkadaşlar bilmiyorum bu seriyi okuyan var mı ama ben hevesle yazıyorum.

Dün yeni post girmeyi unutmuşum diye resmen utançtan öldüm.

Farketmeyenler olabilir ama haftanın şarkısı postlarını her perşembe giriyorum ^^

Geçen hafta Vampire Knight şarkılarını paylaşacağımdan bahsetmiştim.

O zaman gelsin yine bi Kanon Wakeshima dan Suna no Oshiro.


19 Şubat 2015 Perşembe

Happy Seolnal!!!


Seolnal Kore'nin en önemli bayramlarından birisidir.

Ay takvimine göre yeni yılın gelişinin kutlandığı bir bayram (yılbaşı) da diyebiliriz aslında.

Genelde Çin ve Vietnam yeni yılları da Kore'yle aynı güne denk geliyor ama ben sadece Kore'yle ilgileniyorum malum ^^

Seolnal döneminde ziyafet sofraları kurulur, vefat eden yakınları mezarları ziyaret edilir, aile büyüklerine saygılar sunulur. Aslında burda da Kore'yle kültürümüzün ne kadar yakın olduğunu görüyoruz. Bizim dini bayramlarımız da neredeyse aynı şekilde kutlanıyor. Hep birlikte yemekler yer, kabristan ziyaretleri yapar büyüklerimizin ellerini öperiz.


12 hayvanlı Çin takvimine göre At yılından Koyun yılına geçmiş bulunuyoruz. Uzakdoğu'da her sene bir hayvanla ifade ediliyor, doğduğumuz sene hangi hayvansa o ayrıca burcumuz oluyor. Yani burçlar bizdeki gibi doğum gününe göre değil yılına göre belirleniyor.

Ben bir 91'li olarak şu an içinde bulunduğumuz koyun yılının/burcunun insanıyım. Siz de yukarıdaki tabloda doğum yılınızı takip ederek Çin burcunuzu bulabilirsiniz.

Tekrardan herkese mutlu yıllar ^^
새해 복 많이 받으세요!


18 Şubat 2015 Çarşamba

Benim İçin Sevgililer Gününün Anlamı: Christian Grey

Utanmadan, göğsümü gere gere söylüyorum ki Grinin 50 Tonu serisine bayılıyorum!

İlk çıktığı dönemde arka arkaya okudum ve şimdi notlarıma bakıyorum da 1.5 sene önce heyecanla filmin 2015'de çıkacağını yazmışım =) İşte o gün geldi çattı.


Filme ellerim heyecandan titreye titreye gittim diyebilirim. Biliyorum çok komik ana ne yapayım her zaman sevdiği şeylerle ilgili aşırı heyecan gösteren salak bir tip oldum ^^

Filme bayıldım arkadaşlar, cidden yani çok sevdim. Ana'nın tipi, Christian'ın mimikler falan resmen gözümde canlandırdığımla birebirdi. Daha da enteresanı Escala! Yahu mutfak, salon falan tam hayalimdeki gibiydi. Yani ben mi çok ustaca hayal ediyorum yoksa yazar mı şahane betimlemiş bilemem =P (tabii ki dalga geçiyorum gençler tamamı yazarın marifeti)


Arkadaşlar Grey'e bakın bi ya!!! Bi bakın! Şimdi kafanızı başka yöne çevirin sonra hoop bidaha bakın. Ay bakmalara doyamıyorum.
İtiraf etmeliyim ki kitabı okurken bu adamı hiç tanımıyordum ve hayalimdeki Grey Ian Somerhalder'dı. Kendisi uzun zamandır hayali haremimin bir parçasıdır. Bu adamın Grey olduğunu duyunca pek anlam vermemiştim. Ama filmi izleyince Cast yapan şahsiyeti gidip alnından öpmek istedim.


Filmde bence cinsellik tam dozunda verilmişti. Kitaptaki kadar çok olsaydı 18+ herhangi bir film olmaktan çıkıp porno olurdu. O yüzden şu anki hali çok çok iyi.

Filmden çıkınca bazı insanların yorumlarını duydum. Filmin çok abuk bittiğini falan söylüyorlardı. Objektif olarak düşündüm, haklısınız arkadaşlar. Ama kitap öyle! Cidden kitap öyle bitiyor, dolayısıyla orası da gayet güzeldi. 

Kitabı okumayan birisi filmi nasıl değerlendirir bilemiyorum ama bana gayet iyi kotarmış gibi geldi. 


Filmi uzun uzun anlatmayı çok istiyorum ama sıkıcı olmamak adına pas geçeceğim. Keza biliyorum ki herkesin önlenemez önyargıları var ve kimse sırf ben anlatıyorum diye bu filmi gidip izlemeyecek!

Ben size kendi gözümden kitabın anlamından birazcık bahsetmek istiyorum. Nedense kitabı okuyanlara bir sapık gözüyle bakıldı, kadınların falan toplu taşımada okuması garipsendi vs. Tamam kabul ediyorum kitap pornografik denilecek seviyede betimlemeler içeriyor. Ama kitaba sadece o gözle bakarsanız asla içine inemezsiniz. Ben bu kitapta bu cinsel hikayeyi, karakterler arasındaki ilişkinin ilerleyişini ve derinliğini ifade ederken kullanılan bir araç gibi gördüm. Karakterlerin huyu, geçmiş hikayeleri gibi aynen. 

Neden mi? Şöyle ki ben bu kitabı okurken Christian Grey gibi 'sapıkça' cinsel saplantıları olan bir adamın bir kadına aşık olup onun uğrunda kendini, kimliğini, saplantılarını, hatta bu cinsel kimlik onu o kadar tanımlıyor ki, temelde kim olduğunu değiştirdiğini gördüm. Benim için bu gerçek bir aşk hikayesi. Arkada ilerleyen cinsellik ise bu hikayeyi destekleyen bir karakter tanımlamasından başka bir şey değil.


Ben neden böyle azimle bu filmi ve kitap serisin savunuyorum? Çünkü okuduğum dönem toplum baskısıyla utandım, kimseye okuduğum kitabın bu seriden birisi olduğunu söylemedim. Şimdi tabii ki öyle değil, kitaplığımın en önünde tutuyorum =) Ama kitabın değerinin düşürüldüğünü hissettiğimden bir şövalyelik yapayım dedim =)

Neyse... Filmden çıktığımda ilk düşündüğüm şey 'Allahım ikinci film için 1 yıl nasıl bekleyeceğim' oldu. Çok heyecanlandım. Bir an önce izlemek istiyorum yeni filmi.

Son olarak da tek bir eleştirim var. Yaa herşey çok güzel hoştu da arkadaşlar o Elliot neydi? Hayallerimle uymayan tek şey oydu. Ben daha cillop bir sarışın bekliyordum bu yamuk adam da kim ki???

Siz izlediniz mi? Okudunuz mu? Neler düşünüyorsunuz bu filmle ilgili anlatın kukiler.

Kendinize iyi bakın... Görüşürüz^^




17 Şubat 2015 Salı

Sevgililer Günü Alışverişim

Siz sevgililer gününü nasıl değerlendirenlerdensiniz? Sevgilinizle yemeğe çıkan, muç muç gezen, karnında kelebek uçuşanlardan mı?

Ben sevgililer gününü kozmetik indiriminden faydalanıp en yakın kız arkadaşıyla aşk filmine giderek geçiren eziklerdenim ^^ 

Yılbaşı indirimini dolu dolu değerlendirdiğim için, ayrıca da çiftlerin arasında en ezik halime tek başıma alışveriş merkezinde uzuuuun uzun dolaşmak istemediğim için önceden belirlediğim, ihtiyacım olan 2-3 şey alıp kaçtım =)


Bu sefer Gratis'e uğramadım bile zira %30-40 lık Balm indirimlerinden bıktım. Wet'n Wild indirime tenezzül bile etmemişti. İşim olmaz dedim daldım Watson's a.

Öncelikle kupkuru cildimi ışıl ışıl ve nemli göstereceğine inandığım için Rimmel in Wake Me Up serisinin fondöten ve concealerını aldım. Günlük hayatımda fondöten hiç kullanmıyorum ama zaman zaman lazım olduğu da bir gerçek.

Daha sonra pek çok kişide duyduğum Loreal'in CC kremlerinden yeşil olanından aldım. Cildimin en büyük sorunu kıpkırmızı olması. Biraz tereddütlü aldım ama aldığımdan beri 2 kere denedim ve sanırım sihirli bir ürün bu! Çok ciddiyim. Vaktim olursa yorum yazmak istiyorum ama kafamı şimdiden taşlara vuruyorum neden şimdiye kadar almamışım diye.

Loreal ve Rimmel ürünlerinde %30-40 gibi bir indirim vardı.

BB kremimi devamlı süngerle uyguladığım için Watson's makyaj süngeri aldım.

Son olarak da H&M'den bu 3 adet minnak ruju aldım. ^ü aynı kutuda geliyor. Birisi nar çiçeği, birisi açık pembe, diğeri ise nude tonlarda. Çok yumuşak, nemlendiricili ve ayrıca döndürülerek açılıyor. Gerçekten bayıldım. H&M'in her şubesinde farklı ürünler var ve bir gördüğünüzü o an almazsanız bir daha bulmanız neredeyse imkansız oluyor, özellikle kozmetikte. O yüzden ilgimi çeken şeyleri o an almaya çalışıyorum. Bunları da iyi ki almışım.

Rossmann'dan da birkaç bişey almak istiyordum ama yolum düşmedi. Böyle çok ufak bir alışverişim oldu.
Sizler de neler aldığınızı paylaşın. İnsanların paralarını nelere harcamaya değer gördüğünü merak ediyorum ^^
Kendinize iyi bakın ^^

14 Şubat 2015 Cumartesi

İzledim: Pinocchio

Evet geç kaldım ama izledim değil mi?
Eleştirmeyin lütfen ^^


Dizi, geçmişleri de gelecekleri de kesişen iki genç muhabirin, adaletli birer muhabir olma ve geçmişteki olayların üzerindeki sırrı kaldırma yolundaki hikayelerini anlatıyor (vuhuu nasıl özet çıkardım ama).


Dizinin başrol ve yan rolleri pançik pançik parlayan hem genç hem sevimli hem de güzel/yakışıklı karakterler. Tamam itiraf ediyorum diziyi Lee Jong Suk için izlemiş olabilirim ama Kim Young Kwang da en sevdiğim yardımcı oyuncu ve onun da hiçbir dizisini kaçırmamaya çalışıyorum.

Ve ayrıca bu dizide Young Kwang çok daha mükemmeldi ve ben olsam kesin onu seçerdim ^^



Dizinin ilk birkaç bölümünde, Lee Jong Suk'un karakteri olan Dal Po un bu paçoz hallerini izlemeye bayıldım. Dizi mükemmel bir başlangıç yaptı diyebilirim. 

Yani arkadaşlar tipe bi bakın. Bi daha bi bakın ^^



Düşünün ki Jong Suk var, paçoz saçlarla dolaşıyor, birkaç bölüm sonra Young Kwang'ın dahil olacağını biliyorsunuz, komikli sahneler var ve çok önemli bir sebep olmasa da Park Shin Hye başrolde. İşte böyle bir dizi... Ağzımın suları akarak 3-5 bölüm izledim ama malesef devamı öyle olmadı.

Birkaç bölüm sonra diziden çok ama çok sıkıldım. 'Bu diziyi mutlaka izlemeliyim' düşüncesi ve Lee Jong Suk'un gülyüzü hatrına ittire ittire izledim ama Allahtan 12. bölümden sonra falan biraz açıldı da nefes aldım.



Bir kere dizide henüz muhabir bile diyemeyeceğimiz 4 tane stajyerin kendini yiyip bitirmelerini izliyoruz. Arkadaşım polis polislik yapmıyor, dedektif desen hak getire. Bu 4 arkadaş adli tıp, karakol, hastane koşuşturuyor, tanıklarla röportaj yapıp kamera kayıtlarını araştırıyor. Hayır olacak iş mi allasen??? Size mi kaldı bu?




Sonra Park Shin Hye ve Lee Jong Suk un karakterleri olan Dal Po ve In Ha arasındaki ilişkiden bahsetmek istiyorum. Dal Po bence tam bir dallama. Hayır anlıyorum acılı bir geçmişi falan var ama kızın suçu ne. Zavallım kız gel dese geliyor git dese gidiyor, her dakka bir suçluluk hissi falan. Dallama Dal Po (nasıl da yakıştı adına) kızı pohpohlayacağı, bir dediğini iki etmeyip el üstünde tutacağı yerde köpek gibi azarlıyor, gel-git oynatıyor kızı. Kız hasta olsa anlamazzz, istifa etse farketmezz, kendisi için ne hallere düşüyor adamın ruhu duymuyor! Ayyyy uyuz oldum yeminle!!!

Ayrıca pek çok dizide bahsettiğim o başroller arasındaki elektrik, çekim malesef ikisi arasında yoktu. Hem de hiç!


Choi In Ha'nın saflıktan ve iyilikten eriyip biten temiz kız hallerine de bir süre sonra gıcık olmaya başladım. Kendini feda etmeye hazır, her dakka ota b.ka özür dileyerek etrafta dolanan, kendini herşey içi heba edip suçlu hisseden, insanı artık öffleten bir tip yani!


Choi Dal Po ya gelince... Tamam çok sevimli falan ama Doctor Stranger'daki Lee Jong Suk'u arattı diyebilirim. Ordaki eğlenceli halleri, sempatik tavırları ve binbir surat halini özledim.



Dizide anlayabileceğiniz üzre Dal Po (Lee Jong Suk) ve Kim Young Kwang'ın karakteri Seo Beom Jo, In Ha'ya (Park Shin Hye) aşık. Ben şahsen tatlı tatlı kıskançlık sahnelerini, bu sahnelerdeki komiklikleri izlemeye bayılıyorum. Şahsi fikrim çok yetersizdi.





Seo Beom Jo ya gelince...
Ay ne diyebilirim ki mükemmeldi, kusursuzdu.
Şirinlik muskası, karizma abidesiydi.
Süper ağlayan, süper gülen bir adam.
Bu dizide Lee Young Kwang, Lee Jong Suk u cidden sollamıştı benim fikrimce.




Şimdi gelelim müjdeli haberimize.
Arkadaşlar Park Shin Hye uzun uğraşlar ve birbirinden yakışıklı/karizmatik başrol oyuncuları sonrası öpüşmeyi öğrenmiş! Evet ciddiyim! Tamam çok iyi değil belki ama öğrenmiş ve bu da Lee Jong Suk'a kısmet olmuş.

Haa karşısındaki sayesinde öğrenmiştir diyeceğim ama şimdiye kadar Lee Min Ho, Jung Yong Hwa, Jang Keun Suk gibi adamlarla oynadı, boru değil!!! Yaşına ve acemiliğine veriyor, hayırlı olsun diyorum. (bu arada içimden aptal kız şimdiye kadarki güzelim adamları değerlendiremedi diye geçirip sapık mıyım lan diye de bi utandım^^)

Pinocchio hakkındaki uzuuuun bitmez tükenmez yazımı dizideki en sevdiğim karakterden bahsederek sonlandırmak istiyorum.


Haber kanallarından birisinin şefi olan Hwang Gyo Dong rolünde Lee Pil Mo. 
Bence aşırı sempatik, içten içe esprili, düşünceli ve duygularını belli etmekte zorlanan çok tatlı bir karakterdi.
Lee Pil Mo, Emergency Couple'da da çok benzer bir karakteri canlandırmıştı ve orda da çok sevmiştim. Burda da bayıldım tatlişkoya ^^
Ama dizinin sonunda onunla çaylak arasında bişey oldu mu anlamadım, olsun istedim, merak ettim.


Çook uzun ve bol fotoğraflı bir yazı oldu. Aslında bunca lafı hakedecek mükemmel bir dizi değildi bence ama dizide oynayan sayısız harika oyuncu, ve kötü senaryoya rağmen güzel karakterler olunca uzun uzun anlatmadan olmazdı.

Hem de ne kadar eleştirilecek şey, o kadar uzun yazı değil mi? ^^





12 Şubat 2015 Perşembe

Haftanın Şarkısı / Song of the Week (10)

Bu haftanın şarkısı benim için çok özel.

Sanırım birkaç hafta sürecek bir seri olacak bu.

En en en sevdiğim anime olan Vampire Knight ın başlangıç ve bitiş şarkılarını paylaşmak istiyorum.

Böyle bir görkem yok diyorum.

Susuyorum.

Karşınızda Kanon Wakeshima dan Still Doll.

PS. Klibi de fenaaaaaa!!!!


10 Şubat 2015 Salı

Korea-Fans İstanbul 8. Yıldönümü Kutlamaları İzlenimlerim


Bunca zaman geçti üzerinden yazsam mıııı yazmasam mı kararsız kaldığımdan sessiz kaldım. Ama evet yazıyorum.

Öncelikle etkinlik öncesi muhtemel programla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı. Yani ne olacak ne bitecek haberimiz yok. Sadece Limonian ürünlerinin güzel bir indirimle satılacağı bildirildi ki zaten hiçbir şey olmasa da sanırım sırf o indirim için giderdim ^^

Etkinlik yeri birkaç katlı bir dil kursu. İlk katı kantin/cafe tarzı biyer. Ben önce oraya gittim baktım etkinlik dha başlamamış ve 2. kattaymış. Herkes bekliyor. Kafamı bir çevirdim o da ne! Limonian standı kurulmuş bile. Millet doluşmadan dedim ben ganimetleri toplayayım. Oseque in cushion unda gözüm vardı ama kapatıcılığı az da değil bildiğin yoktu o yüzden almadım. Ben de gözüme kestirdiğim diğer iki ürünü kaptım. Kiwi Squuez Up Mask ve SecretA çilekli kurabiyeli el kremi (allam tam magnolia tatlısı gibi kokuyor ağzıma sıkmamak için zor tutuyorum kendimi^^).



Neyse efendim yukarı çıktım baktım salona almıyorlar prova varmış. Kenarda Kore yapımı cüzdanlari Kpop albümleri falan satan bir stant vardı. Daha önce internette gördüğüm chopsticklerden bir set kaptım. 


Sonra arkadaşımla iletişime geçtim. Ben kendimi alışverişe kaptırmışken salonun kapısı açılmış meğersem ^^ Etkinlik yine neredeyse 1.5 saat geç başladı. Geçen sefer de böyle bir durum olmuştu ve benim gibi beklemekten ve bekletmekten nefret eden bir insan emin olun uyuz oluyor! 

Malum etkinlik başladı. Arkadaşlar üzülerek söylüyorum sadece amatör dans gruplarını ve kim olduğunu benim henüz tanımadığım onlarca insanın plaket alma törenin izledik. Bir arkadaş şarkı da söyledi, sesi de güzeldi ama ses sistemi o kadar kötüydü ki tam duyamadık. Sonuç olarak ödül kazananlar kendi kendilerine almasınlar diye bizi sadece kalabalık olarak çağırmışlardı bence. Gerçekne hiç zevk almadım. 

En son bir pasta kesimi oldu. Ordan da kafeye inip pasta, kanepe, içecek servisi... O kadar. Benim orada buluştuğum arkadaşım ve onun arkadaşları pasta kısmına bile kalmayıp yemek yemek için gittiler. Ben kaldım ama pek de birşey anlamadım.

Bu etkinlik benim güzel bişeyler aldığım ve arkadaşımın yüzünü görme fırsatı bulduğum bir aktiviteden öteye geçemedi. İnşallah bir dahaki beklentilerimizi karşılar ve hatta daha da üstüne geçer ^^


Fotoğrafları K-F İstanbul Facebook sayfasından aldım.

Ayrıca toplu fotoğraf çekilirken ben lavaboya gittiğim için yokum ^^ Evet günün tek hatıra fotoğrafı ama ben yokum. Hayatımın özeti!



7 Şubat 2015 Cumartesi

Once Upon a Time in Wonderland


Çocukluğumun klasik hikayelerini ne kadar sevdiğimden bahsetmişimdir sanırım.
Peter Pan
Little Mermaid

ve favorim
Alice in Wonderland.
Gerçekten ama gerçekten takıntılıyım.
Benim gibi kafayı bozmuş bir Alice manyağı Once Upon a Time in Wonderland denilen bu 13 bölümlük kısa diziyi keşfederse ne olur =) 
Bir günde izler bitirir, sonra size yazmak için vakit kollar. Sonra da ne yazacağını, hayranlığını nasıl anlatacağını bilemez =)


Lambadan çıkan cine aşık olan bir Alice, dizinin sonunda şekerpare gibi bir White Queen e dönüşen bir Red Queen, Alice e kankito olan Knave of Hearts (ayrıcana White King oluyor), canavardan bozma bir Cheshire Cat, korkunç bir kadın formunda Jabberwocky ve daha pek çoğunu bu dizide izlemek mümkün.

Evet, anlayabileceğiniz üzre pek de alışılagelmiş bir Alice in Wonderland değil bu. Ama gerçekten enteresan bir uyarlama ve çok ama çok güzel!

Dizide Caterpillar


Cheshire Cat


Ve özellikle White Rabbit görem fırsatını bulduğunuz klasik karakterler arasında.


En sevdiğim karakter olan Mad Hatter ı ise gözlerim her daim aradı. Yokluğunun sebebini cidden ama cidden anlayamadım. Her an çıktı çıkacak beklentisiyle izledim.

Tweedle Dee ve Tweedle Dum ise bambaşka şekilde ele alınmış.
Cidden bayaa bayaa başka =)


Çılgın bir aksiyon, engellenemez bir aşk hikayesi ve Alice'in Wonderland'deki akıl almaz macerası sonrasında Alice'i bizim dünyamızda lambanın ciniyle evlenirken görebilirsiniz hazır olun =))

Hem de nikahlarını White Rabbit kılıyor =)


Dizinin sonunu söyleyerek oyun bozanlık yapmış olabilirim ama siz de nasıl olsa mutsuz bir son beklememiştiniz değil mi? ^^

İzleyin efendim, bayılacaksınız...

Jack of all trades, master of none!




5 Şubat 2015 Perşembe

Haftanın Şarkısı / Song of the Week (9)

Tamam tembel bir hafta geçiriyor olabilirim ama yine de müzik dinliyorum değil mi?

Sizinle dinlediklerimi her perşembe paylaşmayacağım da ne yapacağım acaba!!!

Bu haftanın şarkısı grup olarak pek de hazzetmediğim 2NE1 dan geliyor.

Ne demişler?
Come back home...


2 Şubat 2015 Pazartesi

İzledim: Birth of a Beauty

Biliyorum biraz geç kaldım bu diziyi izlemek için. Ama dizilerin bitmesini bekleyip sonra topluca maraton halinde izliyorum.

Dizimiz başlıkta da gördüğünüz üzre Birth of a Beauty =)


Tamam arkadaşlar açıkça itiraf ediyorum ki bu diziyi izlememin en önemli sebebi Joo Sang Wook. Evet ufaktan bir takıntı başlıyor diyebiliriz. Adama Good Doctor da bayılmıştım ama esas hayranlığım Cunning Single Lady ile başladı. Benim için çok geç bir keşif olduğu için ufaktan utanmıyor değilim, görmezden geliniz =(


Şimdi efendim dizide Sa Geum Ran adında tontiş, saf ve temiz bir kızımız var. Kendisini aldatan, çıkarları için onu kullanan, ailesine resmen hizmetçilik yaptıran rezil rüsva bir adamla evli ama ona kör kütük aşık. Kocasının kendisini aldattığını, boşanmak istediğini öğrenince onu kaybetmemek adına kendisini baştan yaratacak bir dehadan yardım almak ister. O deha Han Tae Hee rolünde Sang Wook oluyor tabi =) Dizi ilerledikçe onun kocasını baştan çıkarma hikayesi bir intikam savaşına ve kızımızla dehamız arasındaki bir aşk hikayesine dönüşür.


Diziyle ilgili çok birşey anlatasım yok. Mutlaka izleyin ve görün demek istiyorum. Ama tabii bikaç noktaya değinmek lazım, görev bilinci =)

Öncelikle arkadaşlar çok uzun zamandır bu dizideki kadar kimyası tutan mükemmel bir çift izlememiştim sanırım. Nasıll tatlılar nasıllll şimşirikler anlatamam.


Sonra efendim Han Tae Hee, sen nesin öyle yahu! Daha doğrusu Sang Wook! Adam mimik kralı, şirinlik abidesi, adeta bir tatlılık muskası. 

Bu adam kadar mahçubiyeti, ufaktan utanmayı, alttan alttan gülümsemeyi güzel yapan birisi görmedim. Hani böyle iltifat edilmesine bayılıyor ama edilince de olgunlukla 'yok efendim her zamanki halim' derken alttan alttan sevinçle ve utangaçlıkla gülümsüyor sahneleri var ya... Ahahaha çok uzun ve garip bir sahne tarifi olabilir ama izlerseniz söz veriyorum ne dediğimi anlayacaksınız =)



Ama diziyle ilgili ufak bir maruzatım var. Şimdi mükemmel çiftten, pançik pançik parlayan aşk hikayesinden bahsettim değil mi? Tam bir sapık olarak adledilmek istemem arkadaşlar ama bu dizide öpüşme sahnesi eksik. Ya bildiğin eksik. Böyle güzel bir aşkı izlerken onları aşklarını ifade ederken, yaşarken de görmek istiyor insan. Yoksa sadece ben mi istiyorum? Yok yok herkes istiyor.

Tek bir öpüşme sahnesi vardı, ona da öpüşme denemez, dudak değdirme denir. Üzüldüm valla =)

Bir de kilolu bir kızın güzelleşince hayatının yoluna girmesi, herkes ona değersiz gibi davranırken birden en değer verilen insan olması hikayesi bi ufaktan dokundu ama boşveriyorum orayı.


Efendim dediğim gibi kız güzel, oğlan yakışıklı.
Yan karakterler kafi miktarda kötü kalpli ve gıcık =)
Aksiyon var, entrika var, aşk paçalarından akıyor dizinin =)
E daha ne olsun izlemeyen pişman olur.

Bu yazıma son verirken sizi Sang Wook'umun tatlış pozlarıyla baş başa bırakıyorum.

Kendinize iyi bakın kukiler ^^