''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

18 Mayıs 2019 Cumartesi

İzledim: Touch Your Heart

Çok dizi izledim, izleyeli çok da zaman geçti ama yazamıyorum. İşim başımdan aşkın. Umarım bir an önce daha çok vakit ayırabilirim buralara.


Bir skandal yüzünden kariyeri mahvolan ünlü oyuncu Oh Jin Shim'in yıllar sonra karşısına bir fırsat çıkar. Çok beğenerek okuduğu senaryonun dizisinde yer alabilmesi için tek bir şart vardır: gerçek bir avukatın yanında 3 ay çalışarak deneyim edinmesi. Burnu havada Oh Jin Shim en az kendi kadar burnu havada olan ve onun ünlü olmasıyla hiç ilgilenmeyen avukat Kwon Jung Rok ile çalışmak zorunda kalır.


Oh Jin Shim rolünde Yoo In Na'yı izledik. Biraz estetik harikası olsa da gerçekten harika bir kadın ya, çok güzel yani. İnsanın baktıkça bakası geliyor. 

Burda kötü rol yapan bir oyuncu rolündeydi, ve çok iyi canlandırdı karakterini. Oh Jin Shim'in kötü oyunculuk yaptığı sahneleri çok iyi oynamıştı yani kötü oyunculuğu iyi oynadı hahaha. Anladınız siz bu durumu dimi^^


Kwon Jung Rok rolünde ise canımız ciğerimiz Lee Dong Wook vardı. Herkesin kalbine Goblin ile giren bu adam benim çok uzun zamandır sevdiğim bir oyuncu. Çok kemikli, erkeksi hatları var tam benlik. Ayrıca ister soğuk ister şebek istediği hale girebiliyor.

Ama sanırım sert yüz hatları, kalın kaşları ve uzun boyu yüzünden hep ciddi ve soğuk karakterleri veriyorlar ona. Keza bu dizideki rolü de öyleydi. Halbuki azıcık variety showları yada kamera arkalarını izlerseniz göreceksiniz ki gerçekten çok sempatik, şakacı ve güler yüzlü bir adam. 


Çift olarak bu ikisinin kimyasına laf etmek bize düşmemiş heralde. Goblin'de öyle bir kimyaları vardı ki kendi dizilerini yaptılar. Gerçekten inanılmaz bir uyumları ve gözle görülür çekimleri var. Çok yakıştırıyorum ne kadar bahsetsem az.

Amaaaaaa....

Goblin çiftinin büyüsü kaçtı gibi oldu, üzdü beni. Hani bazı karakterler veya bazı çiftler bir dizideki haliyle hafızanızda kalır da dizi bitse bile sanki paralel evrende onlar hala birlikteler, yaşıyorlar, bir şeyler yapıyorlar gibi gelir ya insana, Goblin de o büyüyü yaşatan dizilerden birisiydi. Orda yaşattığım çifti farklı karakterlerle bile olsa başka bir atmosferde görmek azıcık koydu bana. Gerçi orda da dizinin sonunda bir sonraki hayatlarına bir dizi setindeydiler ve kız oyuncuydu ama olsun. Ben bazı şeylerin büyüsünün bozulmamasını istiyorum.

Mesela IU ve Lee Joon Gi başka dizi çekseler fena bozulurum çünkü benim için paralel evrende biyerlerde Wang So ve Hae Soo kavuştu. Aksini iddia edene fena takarım ona göre!


Dizi daha ilk dakikadan Descendants of the Sun göndermeli şöyle mükemmel bir sahneyle başlayarak gönülleri fethediyor zaten. Bir de üstüne bu sahnelerde Jang Ki Yong gibi bir afet vardı.

Bakar mısınız karizmaya???


Sonrasında diziye kaptırıp gidiyorsunuz. Bölümler ne zaman başladı ne zaman bitti anlaşılmıyor. 
Goblin çiftinin büyüsü kaçtı diye zannetmeyin ki bu çiftin kendine ait bir büyüsü yok. Başlarda Goblin çiftinin etkisinden çıkamayacağım için bunlara alışamayacağımı ve kendimi diziye kaptıramayacağımı düşündüm ama 3 bölüm civarında çoktan yok olmuştu o hisler. 


Bu arada dizide sürekli olarak bir dizi çekiminde başrol oynayan iki kişinin aşk yaşaması üzerine konular dönüyordu. Biri güzel biri yakışıklı iki insan bu kadar birlikte zaman geçirip, öpüşme sahneleri yapıp nasıl aşk yaşamaz diyordu birileri. Merak ediyorum iki dizi ve iki aşk hikayesi sonrası bu ikilinin arasında da bir şeyler oldu mu, kıvılcımlar var mı?

3 ay sonra Song Song couple gibi 'merhaba biz evleniyoruz' diye çıkarlarsa fena bozulurum -_-


Bu arada devamlı çiftten bahsedip onların fotolarını koyuyorum diye sanmayın ki dizinin tek albenisi bu. Mükemmel bir yan kadro var dizide. aşırı komik bir ofis ekibi, çok güzel çiftler. Senaryo, oyuncular, karakterler her şey çok güzeldi gerçekten.

Sadece bir noktada pek anlam vermediğim bir stalker olayı oldu, sanki biraz daha uzamalıydı o kadar geçmiş hikayesine göre çok havada kaldı işlenmedi gibi geldi bana ama bunu da görmezden geliyorum, gülün dikeni diyorum.

Çok gülerek ve çok severek izlediğim yan kadronun hatrına onların da olduğu bir posterle yazımı kapatıyorum. Umarım çok zaman geçmeden diğer dizileri de yazabilirim. Çok güzel şeyler geliyor beklemede kalın^^








10 Mayıs 2019 Cuma

İzledim: Romance is a Bonus Book Dizi Yorumu


Cha Eun Ho ve Kang Dani 20 yıllık dostlukları ve abla-kardeş ilişkileri olan ayrılmaz bir ikilidir. Son yıllarda Kang Dani'nin hayatında her şeyin ters gitmesi ve Eun Ho'nun şirketinde işe başlamasıyla birlikte Dani'nin gözleri Eun Ho'nun duygularına ve kendi duygularına karşı açılmaya başlar. 


Sonunda ben de izledim!!!

Kang Dani rolünde Lee Na Young'u izledik. 9 yıl sonra ilk dizisini çekmiş bu kadın. Benim de izlediğim ilk dizisi. Hakkında sadece Won Bin'le evlenen şanslı kadın olduğunu biliyordum şimdiye kadar. Sadece şanslı olmadığını iyi de bir oyuncu olduğunu öğrenmiş oldum böylece.

Dani çok bizden, çok içimizden bir kadın aslında. Evlenip çocuk yapınca kariyerini zirvede bırakıp ev hanımı olmuş. Yemek, temizlik, çocuk bakmak derken kendini ailesine adamış ama sonuç? Kocası aldatıyor ve kadın ortada kalıyor. Evsiz, parasız, işsiz... 7 sene ara verdiği kariyerine dönmek de hiç kolay olmıyor. Yaşı çok büyük, sektör çok değişmiş, rekabet çok... Bu hikaye size de tanıdık gelmedi mi? Her kadının başına gelen bir şey değil mi? Çok dokundu bana Dani'nin hayatı. Bunları yaşamış olmasam da çok rahat empati yaptım ve hayatın peşini bırakmayan, sıkı sıkı tutunup çabalayan bu kadınla gurur duydum izlerken.

Özellikle bir sahne vardı ki... Dani'ye şimdiye kadar herkes birisinin annesi, birisinin karısı, pardon, hey, bakar mısınız diye seslenmiş. İşe girdikten sonra 'insanlar beni ismimle çağırıyor' diye oturup mutluluktan ağladı. Nasıl duygulandım izlerken anlatamam size... 
Kadın olmak gerçekten çok zor...


Cha Eun Ho rolünde ise Lee Jong Suk vardı. 

Lee Jong Suk hep aynı Lee Jong Suk. Nereye girse, nerde oynasa pançak pançak enerjisiyle aydınlatıyor olduğu yeri. İzlerken öyle bir kaptırıyorum ki kendimi ses tonuna, beyaz tenine, kalın dudaklarına. Ama sanmayın ki tipiyle işi yürüten birisi, mükemmel de bir oyuncu. Ciddi halleri, şapşiriklikleri, ağlama sahneleri... Hepsi gerçekten kusursuzdu. 

Eun Ho yıllarca uzaktan seven, sevdiği kadın tökezlerse her an tutmaya hazır bir gölge gibi takip eden mükemmel bir adamdı. Aynı zamanda vicdanlı bir evlat, aynı zamanda başarılı bir editör ve yazar. 4-4'lük erkek böyle bir şey olsa gerek.


Ama hepsinden öte, defalarca izlemeye değer mükemmel mükemmel mükemmel bir aşıktı. Daha sevimlisi zor bulunur sanırım^^


Noona konulu (kadındın erkekten yaşya büyük olduğu) dizilerde doğru kimyayı bulmanın çok kolay olmadığını düşünüyorum ki bunu en son Park Bo Gum ve Song Hye Kyo'nun Encounter dizisinde görmüştük (çok kötüydü). Ama burda çoooook güzel bir kimya vardı ikili arasında.

Bu ikili 'arkadaş'ken de zaten bir ilişki içindeydiler.  Devamlı date yapıyorlar, el ele tutuşup sarılıyorlardı. Devamlı birlikte gezip tozan bu aşırı samimi çiftin sevgililik evresine geçişini izlemek o yüzden aşırı doğal ve kolay oldu. Kimyaları çok uyan birbirlerine çok yakışan bir çiftti ama ben bunda büyük payın Lee Jong Suk'a ait olduğunu düşünüyorum. Hem gerçekten çok iyi bir oyuncu, hem çok iyi 'aşık adam' oynuyor hem de şimdiye kadar uyum sağlayamadığı bir aktris de görmedim zaten.


Dizide olayların çok da aşk üçgenine dönmeden son bulduğu ikinci erkek ve ikinci kızımız var. Her ikisi de çok sevilecek tiplerdi önce onu söylemeliyim. 

Özellikle ikinci erkeği izlerken çok imrendim. Güler yüzlü, yardımsever, hem sanattan hem edebiyattan anlayan en önemlisi de birlikte oturup kitap okuyabileceğim ve sonra da kitap konuşabileceğim bir erkek arkadaş... Gerçekten hayal gibi. Ama sonralardan bu çocuğun biraz 'herkese mavi boncuk dağıtan' tipte birisi olduğunu farkettim ve aynı hızla soğudum. En sevmediğim erkek tipidir açıkçası. Kadınlara nazik olma ayağıyla herkese kayan, duyguları dengesiz tipleri gerçekte de hiç sevmem, dizilerde de. 
Kızda da aşırı yapışık olma, boşta kalamama, her beğendiği erkeğe kuyruk olup peşinden ayrılmama durumu vardı sinirimi bozan. 'Aşkta gurur olmaz' savını maalesef anlayamıyorum ve gurursuz kadınlara tahammül edemiyorum.

Her şeyden öte iki tatlı karakterdi ama sonunda en sevmediğim şey oldu. Başrollerimizden hoşlanan ikinci kız ve erkeğin dizinin sonunda birlikte olması ennnnnnnnnnnnn katlanamadığım son şekli. 'Aman kimse boşta kalmasın' mantığını hiç sevemiyorum. Burda da öyle oldu maalesef.


Diziyle ilgili anlatmak istediğim o kadar güzel şey, paylaşmak istediğim o kadar güzel fotoğraflar var ki nerden başlasam nasıl özetlesem bilemiyorum gerçekten. Yazarken dengesizleşirsem kusuruma bakmayın lütfen. 
Çooook beğenerek, hiç sıkılmadan ve lütfen bitmesin diyerek izledim çünkü.


Öncelikle dizide mükemmel bir kadro vardı. Tüm yan roller, özellikle ofis ekibi bir şahaneydi. Hele de kurucu üyeler... İzlediğimiz Eun Ho-Dani aşkının yanında ofisteki herkesin de ayrı birer hikayesi vardı. Hepsinin hayatla kendine ait bir savaşı, birbirleriyle olan komik diyalogları... 
En çok da toplantı salonu sahnelerini izlemek  çok eğlenceliydi.


Eun Ho'nun mantığının ve duygularının iki farklı karakter olarak konuştuğu sahneler de aşırı güzel ve eğlenceliydi. Hatta keşke daha fazla olsaydı dedim.


Sonra çekim mekanları süperdi. Eun Ho'nun evi, buluştukları tüm restoran ve kafeler görsel olarak çok iyiydi, amaaa en mükemmeli tabiiki de ofisti. İçinde kocaman bir kütüphanesi olan görseli şahane, geniş ve birbirinden güzel insanlarla dolu bir ofis...

Bu diziyi daha gençken izleseydim bir yayın şirketinde çalışmaya özenirdim eminim ki.


Bir de hiçbir zaman bahsetmem ve çok da ilgimi çekmez ama burda söylemem lazım ki dizinin müzikleri de çok güzeldi. Dizi müzikleri nedense çok iyi veya çok kötü ve rahatsız edici olmadığı sürece ilgimi çeken bir kategori değildir. Ama bu dizide gerçekten güzel şarkılar vardı ve sonradan açıp sountrackini dinlettirdi bana. Özellikle kulağı hassas olanlar için güzel bir artı bence.


Mükemmel bir kadro, çok iyi mekanlar ve güzel müzikler. Geriye ne kaldı? Senaryo...
Senaryoya gerçekten laf edemeyeceğim bu sefer.

Komedinin, dramın, aşkın çok iyi bir dengesi kurulmuştu. Ön planda güzel bir aşk hikayesi izlerken arkada farklı karakterlerin hayatlarını izledik. Çok güldük, çok duygulandık, aşkı izlerken de yüzümüze kocaman gülümsemeler oturdu. 
Bir de kitapların hikayesi vardı ki... Sanırım en güzeli de oydu.


Kitapların yazımından okuyucu eline ulaşıncaya kadar geçen macerasının çok duygusal bir anlatımı vardı, beni çok etkiledi bu hikaye. Bahsetmek istediğim çok şey var bu konuda:

  • Kitaplarla arasında çok özel bir ilişki olan birisi olarak söylüyorum, kitapların geri dönüşüm sahnesi beni gerçekten ağlattı. Mükemmel bir sahneydi.
  • Kitapçıdaki hasarlı, yamulmuş, yıpranmış kitapları 'Ben almazsam kimse almaz ve bu kitaplar geri dönüşüme gider.' diye almaları çok güzeldi. Bundan sonra kitapçı gezerken hasarlı kitaplara farklı bir gözle bakacağım sanırım.
  • Bir bölümde kitapçıda kitap bakan insanlardan bir kesit verdiler. Bazıları kitapları almayacakları halde sayfasını kıvırıyor, omurgasını kırıyor, paketliyse pakedini açıyor yada üzerine birşey döküyordu. Yine insanların kitaplara değer vermeyişini gösteren, izlemesi çok üzücü olan sahnelerden birisiydi.
  • Para kazandırmıyor, satılamıyor diye şiir kitaplarının basılamaması, insanların şiirleri artık okumaması ve şiirin ölmesiyle ilgili kısım çok içime oturdu. Eskisi kadar şiir okumayan birisi olarak tekrardan şiire ağırlık vermeye karar verdim.
  • Ek iş yapan, fakir ve şiir yazmaktan vazgeçen yetenekli şairlerin üzücü hayatını hatırlamak bile istemiyorum...
  • Bir bölümde Dani kitaplarla ilgili kötü bir şeyi yapmak istemediğini söylüyor. Ona nedeni sorulunca da 'ağaçlara karşı üzgün olduğum için, kağıtlara yazık olduğu için' diyor. Çok güzel bir cümle ve mükemmel bir sebep değil mi?
  • Son olarak da her bölümün sonunda çıkan bir kitaptan alıntıymış gibi olan (öyle mi bilemiyorum) yazılar çok güzeldi. Hepsi insanı düşündüren, yüzünü güldüren yada kalbinde bir iz bırakan yazılardı.


Sonuç olarak dizi bittiğinde mükemmel bir dizinin bırakabileceği bütün izleri bıraktı bende. Tüm aşklarıyla, arkadaşlıklarıyla, komedisiyle etkiledi beni. Ama en çok da kitaplarla ilgili anlattığı  hikayeleriyle.

Keşke dedim bu bir Türk dizisi olsaydı de dizide geçen bütün kitapları alıp okuyabilseydim. O zaman daha tamamlanmış hissederdim sanırım kendimi.

Bu yazımı sadece diziyi izleyenlerin anlayabileceği ve benim çoooook sevdiğim bir şekilde kapatmak istiyorum.

Sevgili okurum, ay çok güzel.