''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

4 Eylül 2020 Cuma

İzledim: It's Okay to Not Be Okay

Herkesin izlediğini düşünerek söylüyorum: çok güzel bişey izledik çocuklar.


Moon Gang Tae, hayatını otistik abisi Moon Sang Tae'ye adamış ve kendine dair hiçbir beklentisi olmayan bir akıl hastanesi çalışanıdır. Ko Moon Young ise çok zor bir anne ile büyümüş, bencil, kendini beğenmiş ve ciddi sorunları olan bir çocuk kitabı yazarıdır. Gang Tae, hoşuna giden her şeyi elde etmeyi alışkanlık haline getirmiş olan Ko Moon Young'un dikkatini çeker. Her ne kadar bu zor kadından uzak kalmaya çalışsa da, Moon Young'un Sang Tae'nin en sevdiği yazar da olması Gang Tae ile Moon Young'un bir araya gelmesini kaçınılmaz yapar.


Kim Soo Hyun çok özel bir adam gerçekten... Oyunculukta zirveyi aldı Allahuekber dağına çıkardı. Yani tüm dizileri tüm rolleri silindi gitti gözümde, mükemmel bir iş çıkarmış. Her ne kadar otistik rolüyle bu dizinin parlayan yıldızı Moon Sang Tae'yi canlandıran Oh Jung Sae olsa da, bu dizinin gizli yıldızı da Kim Soo Hyun oldu diyebilirim. Gang Tae karakteri, Sand Tae'ye göre duygularını kat be kat içinde yaşayan, kalbine gömen ve sessizce çırpınan bir karakter olduğu için o duyguları izleyiciye geçirmek belki otistik rolünden daha da zordur diye düşündüm zaman zaman. Daha da zor bir karakterdi belki de, oyuncu kimliğine çok saygı duydum. Şahsen ben bir Kim Soo Hyun hayranı değilim ve hiçbir zaman da öyle favori aktörlerim arasında değildi ama saygım kat be kat arttı ve dizilerini daha büyük sabırsızlıkla bekleyeceğim diyebilirim.


Moon Gang Tae ise çok çok üzüldüğüm bir karakterdi. Sanki kaderi birileriyle ilgilenmek üzerine yazılmış zavallı bir adamdı. Çocukluğundan beri otistik abisninin sorumluluğunu almak yetmiyormuş gibi; ciddi sorunları olan, geçmişine hapsolmuş bir kadına aşık oldu, onu iyileştirmekle uğraştı. Hatta en başlarda kadın kendisini zorla ona yamadı. Kaçamadı zavallım...


Seo Ye Ji'nin birkaç dizisini izlemiştim ama o da gözümde hiç bu kadar parlamamıştı. Aslında başta Ko Moon Young'da fantastik bir element var zannettim uzun süre. Diziyi bayaa o gözle izledim, bende mi saflık bilmem (insan bi dizinin konunu okur dimi ama). Sonra anladım nasıl bir kadın olduğunu, ne zorluklarla o hale geldiğini. O deli kadın, o duygu değişimleri, dengesizlik, aşırı yaralı olmasına rağmen dimdik ayakta durma çabaları... Her haline bayıldım. Nedense bu manyak kadın Ko Moon Young'u çok sevdim. 



Bu sevgide Ko Moon Young'u çok çok çok sevdiğim Hotel Del Luna'daki Jang Man Wol'e benzetmemin de payı olabilir ama bi ben benzetmedim yani herkes benzetmiş. Giyimden kuşamdan deli dengesiz hallere kadar epey benzerlerdi.


Hemen her popüler dizide yan rollerde görmeye alışkın olduğumuz iyi bir oyuncudur Oh Jung Se. Hep iyidir yani, güldürür, gıcık eder bişeyler yapar ama mutlaka dikkat çeker. Ama bu sefer gerçek anlamda ödüllük bir oyunculuk çıkardı. Abartmadan, suyunu çıkarmadan tadını kaçırmadan, özel durumdaki bir insanı anca bu kadar güzel canlandırabilirdi. Böyle büyük hareket ve tepkileri olan bir karakteri de bayağılaştırmadan, doğallığını kaybettirmeden oynamak epey zor olsa gerek hani. Dizinin ilk bölümü, ilk sahnesiyle kendine hayran bıraktı, son bölümü son sahnesine kadar zevkle izlettirdi. Evet gizli kahraman Kim Soo Hyun belki ama, sadece Oh Jung Se'nin Moon Sang Tae'si için bile izlenebilir bu dizi!


Bu iki kardeşin olduğu, kendi dilleriyle birbirleriyle sohbet ettiği, dövüştüğü, barıştığı, eğlendiği, dertleştiği, sırayla birbirlerine abilik yaptığı her sahne birbirinden güzel birbirinden duygusaldı. Çok severek izledim. Bilmem yerinde bir laf mı ama çok yakışmışlardı.


Oyunculuğu geç, aralarındaki elektriği geç, bu ikiliyi yan yana koyunca oldular. Cuk yani. Başka kelimeye ihtiyaç yok. Ama açık konuşmak gerekirse Moon Gang Tae kaçmayı, kendini ağırdan satmayı epey abarttı diye düşündüm bi ara. Yeter be dedim, bezdim. Sonradan çift toparlasa da epey zorluk çektiler maalesef ki. 

Tabiiki de ennnnnn tatlı sahne birbirlerinin arkalarından 'seni seviyorum' diye bağırdıkları o 2 sahneydi. Diziyi izlemeden karşıma çıktı internette, dizide çıkmasını merakla bekledim. O sahneleri de görmeyen yoktur sanırım.

İşin enteresan yanı bana bu Kim Soo Hyun hep bi soğuk, donuk, mesafeli gelirdi. Yani tamam duygular şelale, ağlarken falan ben de iki gözüm iki çeşme ama ikili ilişkilerde hep bi parça heykel. Tüm dizilerinde de öyle. Ama siz gidin bir de kamera arkası sahneleri izleyin. Allahım çocuk hep esprili, şakalar komiklikler, Seo Ye Ji'yle dizidekinden daha yakınlar, iltifatlar falan havada uçuşuyor... Demek ki dedim bu çocuğun da şansına roller hep soğuk geliyor kendi değil... Ne biliyim öyle demek ki...


Çok güzel bir kardeşlik izledik, çok güzel bir aşk izledik peki bu ailenin güzelliği? Bu aile o kadar güzel oldu ki, aşkı biraz gölgede bile bıraktı bence. Moon Young, Sang Tae'nin tam aradığı arkadaş oldu. Onunla devamlı ilgilenip koruyup kollayan bir figür yerine didişen, kavga eden, onu alttan almayıp tam da istediği 'yetişkin' hissiyatını yaşatan mükemmel kardeşti. Bu durum bana kalırsa elbette ki Gang Tae ile olan ilişkisini etkiledi. 3 kardeş gibi oldular sanki. Hatta bu aile formu kurulduktan sonra aşk sahnelerini, yakınlaşmaları yalnız kaldıkları anlarda bile göremez olduk. Benim için o noktada ilişki etkisini biraz yitirmişti.


Burada tek tek gösteremeyeceğim kadar birbirinden ünlü yan roller vardı dizide. Onları da geçtim her bölüm birbirinden ünlü konuk oyuncular geldi. Dizi adeta bir kırmızı halı benden söylemesi.

Her bir karakterin hikayesi ise birbirinden etkileyiciydi. Bölümlerde ayrı ayrı işlenen akıl hastanesindeki hastaların hayatları, hasta olma sebepleri, hepimizin akıl sağlığının nasıl da ipin ucunda olduğunun gösterilmesi... Daha önce de demiştim, akıl sağlığının önemini, hastalıkların utanılacak bişey olmadığının gösterilmesini, kabullenmenin, tedaviyi benimsemenin ve yüzleşmenin önemini anlatan hikayeleri çok seviyorum diye. İşte bu dizi baştan sona öyleydi...


Kah ağlatan, kah güldüren tam o güzel çizgide gezinen aşırı sürükleyici bir dizi genel olarak bakarsak. Karakterler, hikayeler, mekanlar şahane. O köşk biraz ürkütücü olsa da aşık oldum. Kıyafetlere bayıldım.


Bir animasyon kısmı vardı kiiii.... Diziye ilk dibimi düşüren şey o oldu. Ama kısa sürdü, yarım kaldı sanki. Daha çok izlemek, her bölüm başı izlemek isterdim. Hatta dizinin bu formatla bir animasyonunu yapsalar daha büyük aşkla izleyebilirim sanırım, kursağımda kaldı.


Diziden peki en çok ne aklımda kaldı derseniz: kitaplar... Her biri birbirinden etkileyici 'çocuk' kitapları. Diziyi izleyen varsa eminim ki herkes 'Bunu asla çocuğuma vermem' diye düşünmüştür zira onlar çocuk kitabı olamaz. Ama hepsi çok etkileyiciydi benim için. Hepsini alıp okumak ve o illüstrasyonlara bakmak istiyorum. Tabii ki de en çok bu son kitabı. Ben bunu düşünedurayım yapımcılar boş durur mu, basmaya başlamışlar bile kitapları. Ön siparişler alınmış. Kore'de olup bana bu kitabı hediye etmek isteyen olursa kocaman öperim yanaklarından!


Kapanış paragrafına geçiyorum hazır mısınız?

Yazıyı başından beri sindirerek okuyanlar bu yazdıklarımı okuyunca kafası karışmasın lütfen. Her satırımda dediğim gibi, dizi çok güzeldi ve beni çoook etkiledi. 

Hikayeler, karakterler herşey eksikleri olmasına rağmen çok çok güzeldi.
Ammaaaaaaa...
İnternet üzerinde yazılan yazıları, yapılan yorumları ve puanlamaları görünce ufaktan bir abartıldığını da düşünmeden edemiyorum maalesef. 

Şöyle ki, benim her zaman takip ettiğim ve referans aldığım mydramalist sitesinde: 
Goblin'in 8.9
It's Okay That's Love'ın 8.7
Moon Lovers'ın 8.7
Kill Me Heal Me'nin 8.8 aldığı bir dünyada
It's Okay to Not Be Okay 9.2 alamaz arkadaşlar!!!

O kadar da değil!

Her ne kadar ÇOK iyi bir dizi olsa da bu yapımları geçecek kadar değil maalesef. Üstte saydığım efsaneler o puanları aldıysa bu da 8.3 alır 8.5 alır yani. Uzun lafın kısası demem o ki, benden nefret etmeyin ama Kim Soo Hyun hayranlarının topyekün bir parlatmasıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Yorumları oylamaları patlattıklarını düşünüyorum. Herkese hakkını vermek, efsanelerin de hakkını yememek isterim. Çok güzel bir dizi, herkes izlemeli çok beğendim, ama bu efsanelerden de iyi değil, bu da böyle biline!






















14 yorum:

  1. Kız kardeşim çok övmüştü ilk bölümünü izledim, dizinin introsu muhteşem.Dur devamanı getireyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gerçekten çok sarıyor bi bakmışsın bitmiş. mutlaka izle ^^

      Sil
  2. :) Benim adım burada gozukmuyor sanırım duzeltemedim bir onu bu gulumsemeyle başlayayim o yüzden yorumlara dedim.en son healeri onermistiniz bana ve bayılmıştım yorum yazdım ama ya göndermedim ya da siz yoksunuz olmadı bir iki gün sonra tekrar yazarım. Gelelim bu diziye ben de gerçekten bayılarak izledim her şey çok güzeldi aşk arkadaşlık o karakterlerin yaşadıkları ve sizin de dediğiniz gibi o masal kitapları.. sanırım ben de hal veriyorum size biraz abartılmış bir dizi tabii dizi kendi güzelliğini yitirmiyor. İzlemiş olmanıza çok sevindimmm. Yorumunu sizden okuduguma da :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. nasıl mutlu oluyorum böyle benim yazılarımı zevkle okuyan, önerilerimi dikkate alan kişileri görünce anlatamam. günümü güzelleştirdiniz öncelikle teşekkür ederim :) adınız görünmüuor doğru ama hemen her yorumu okuyup yayınlayıp cevap yazmaya özen gösteriyorum. healer a uzun zamandır yorum gelmedi yanlış hatırlamıyorsam o yüzden sanırım siz yazmadınız yorum oraya. healer gerçekten çok güzel dimi amaaaa?? ^^ bu da çok güzel bir dizi ama abartılmış bir yanı var maalesef..

      Sil
  3. Yine çok güzel yazmışsınız.. Bu aralar dizi bunalımındayım. Yani yeni diziye başlayamıyorum en son "because this is my first life" dizisini izledim başkaları belki beğenemez ama dizi o kadar gerçek hayattandıki ve son bölümlere doğru ev sahibi kiracı ilişkisinin gerçek aşka dönüşmesi beni çok etkiledi, aslında basitti ama.. Yeni diziye başlamam lazım, son diziyi unutmak için. Çivi çiviyi söker. Çivi olarak bu yorumdaki diziyi seçtim😄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ahhh o dizi bence çok çok güzeldi, beğenmeyen halt etmiş hihihi^^ bu da oldukça güzel bir dizi bence çivi olarak seçmeye değer^^

      Sil
  4. Sevgili Melly, biraz önce bitirdim diziyi 😊 başrolden yan rollere oyuncular müthiş zaten ama ben görüntü yönetmenine da bi ayrı hayran oldum. Özellikle ilk bölümlerdeki lanetli köşke ait sahneler inanılmazdı.. illüstrasyonlar, kıyafetler.. tüm kadro çok iyi iş çıkarmış doğrusu. Dizide anlamadığım bir nokta var sadece; psikopat anne nasıl kurtulmuş?? Yani kadının oluk oluk kanı aktı, o halde bodrumda kilitli kaldı sonradan da kocası onu göle attı.. nasıl kurtuldu aklım hiç almadı??? Yada ben bişey mi kaçırdım??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. doğru söylüyorsun görüntü yönetmeni de mükemmel iş çıkarmış. ben de illüstrasyonları ve hikaye kitaplarını tasarlayan ekibe hayran kaldım. dedim ya kitaplar olsa da alsam diye o derece. psikopat annenin nasıl kurtulduğunu bilemiyorum şu an ama diziyi izleyeli uzun zaman oldu da detayı unuttum mu yoksa hiç öyle bir bilgi vermediler mi orasını da hatırlayamıyorum açık konuşmak gerekirse. ama vallahi 9 canlı kadındı helal olsun :))))

      Sil
  5. 😁 bu arada 2020 bonus dizilerini izleyip yorumlarımı yazmıştım, ulaşmadı mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hayııııır gelmedi :( tüm yorumları dikkatle okuyup mutlaka cevap yazarım ben. en çok da o yorumları merak ediyoduum yaaaa :(((

      Sil
  6. O sayfada sürekli hata verdiği için buraya yazıyorum artık🙃
    Sevgili Melly, umarım bu defa ulaşır 😊 Lost Romance gerçekten şahaneydi, teşekkür ediyorum. Seksi tanımı bu diziye daha uygun gibi geldi bana😉
    İlk defa olayları potansiyel esas kız yerine yan karakterin gözünden izledik. Tüm koşullar esas kızın tarafında iken, kader ağlarını hep ona doğru örerken bizim kızın çabası, yılmayışı, zaman zaman çaresizliği, kısa süreli pes edişleri ama sonra tekrar tekrar olayların akışına karşı direnişi .. çok keyifli bir diziydi.. duygularını yaşayış şeklinı çok gerçekçi buldum. Rahat bohem kıyafetlerine bayıldım. Mücadelesinin sonundaki haklı zaferi de çok hoştu elbette.. Bir kitapta okuduğum şu cümle geldi aklıma “Külkedisi prensin atına binip giderken, üvey kardeşi için bir parça üzüntü hissetmiş midir acaba?” Romandaki ikinci erkekle olan dostlukları da çok hoştu, sonra gerçek dünyada onun için yaptıkları ...ben çok sevdim kısacası

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. allah allah neden hata veriyo acaba...
      çoook sevindim lost romance'ı beğenmene, bayılarak izlediğim bi dizi olmuştu benim. eminim ki bo noktada korede de çekilir çünkü hamuru çok uygun. oyuncular da çok iyiydi özellikle esas oğlana dibim düşmüştü^^ (hala ergen gibiyim töbe töbe). inşallah bu tip diziler daha fazla keşfedersem senden aldığım hevesle paylaşmaya devam edicem^^

      Sil
  7. Dating in the kitchen a gelince; çok benim tarzım bir dizi değil, salt ilişki eksenli dizileri pek seyredemiyorum. Ama bunu seyrettim 😊 bu türü sevenler için güzel bir dizi.. bir kere karakterler güzel ve belli bir zeka seviyesinde resmedilmişler. Herkesin her söylediğine inanıp yapay sorunlar ve acılar içinde kaybolmuyorlar. Romantik dizi sevenlere öneririm 😊 Esas kızımız çok şekerdi, insancıl, biraz saf ama güçlü, karalı, çalışkan. Esas oğlanın annesiyle olan dialogları favorim oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet tamamen bir ilişki etrafında dönen bir dizi, farklı konuları yok o yüzden herkesin tarzı olmayabilir anlıyorum.(bu arada tamamen benim tarzım çünkü aşk benim için fantastik bir konu demek hahahah) ama aynı zamanda bu kadar dar konusu olan bir dizi için de hiç sıkmadan, tekrar etmeden devam etmesi büyük bir başarı bence. böyle 'konusuz' diziler 5-6 bölümden sonra bayar genellikle. dibim düşerek sonunda kadar izlemiştim. her iki karaktere de bayıldım ve dediğin gibi yanlış anlaşılmalarla seyirciyi boğmamaları çok iyiydi. tarzın olmasa bile olumlu yorumlar aldım ya senden oh sevindim^^

      Sil

Sen de izledin mi? İzlemedin mi? Peki şimdi izlemeyi düşünüyor musun? Bekliyorum yorumlarını^^