''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

16 Nisan 2019 Salı

İzledim: Encounter Dizi Yorumu

Dikkat çekici oyuncularıyla adından çok söz ettiren bir dizide sıra


Hayatının hep başkalarının istediği şekilde yaşamak zorunda kalan Cha Soo Hyun ve sıcacık bir aile içerisinde özgürce yaşamış Kim Jin Hyuk ilk defa Küba da tanışır ve bu iki alakasız insan çok güzel bir gün geçirir. Bir daha görüşemeyeceklerini düşünerek ayrılıp Kore'ye dönen ikilinin yolları çok sevimsiz bir şekilde tekrar kesişir.


Descendants of the Sun'dan beri heyecanla beklenen Song Hye Kyo yu izledik başrolde. Sorun bende mi bu kadında mı bilemiyorum ama oyunculuğu çok donuk geliyor bana ve sevemiyorum bir türlü. Yine şaşırtmadı beni. Bayılamıyorum kendisine. 

Özellikle burdaki karakterin ifadeleri öyle donuk ve soğuktu ki bana That Winter the Wind Blows'daki kör karakterini anımsattı devamlı. Yani ordaki kör karakteri ne kadar donuk ve duygusuz bakıyorsa burda da öyle bakıyordu bence.

Fecahat saçlarından bahsetmek bile istemiyorum.


Veeeee gönüllerin prensi Park Bo Gum!!!

İlk yorumum: fecahat saç number 2. Sözleşmişler mi ne?

Öncelikle saçından mıdır aşırı kıvrak hareketlerinden midir bilemiyorum töbe estağfurullah bu çocuk dizinin başlarında aşırı derecede gay vibe ı verdi bana. Halbuki çok yakışıklı ama yok erkek gibi göremedim yani.

Ondan sonra saçını kestirince biraz adama döndü ama yine de en duygusuz ve beni en etkilemeyen oyunculuğunu sergiledi diyebilirim. Her dizisinde içimi bir kıpır kıpır ederi, bırakın dizileri reality showlarda bile bayılarak izlerdim ama yok bu sefer hiç bişey olmadı. Karakteri bana hiç geçmedi.


Çifte gelince... Duymuşsunuzdur bu ikilinin öpüşme sahneleri falan çok olay oldu, Park Bo Gum nasıl en yakın arkadaşının karısını öptü diye. Bence oyunculuk mesleğini hiç anlamıyor böyle konuşanlar. 

Mevzu o değil ama ben de bu ikiliyi hiç yakıştıramadım. Normalde dizileri izlerken böyle öpüşme sahneleri, temaslı sahneler gelince yüzüm bir güler, aşkı izlerken ben de mutlu olurum. Burda en romantik sahnelerde bile yüzüm gülümsemedi, içim hiç kıpırdamadı. Öpüşme sahnelerine dövüş sahneleriymişçesine sıkılarak ve boş gözlerle baktım.


Dizi rengarenk ve cıvıl cıvıl Küba'da başlıyor. Her yerden müzik ve renk fışkırmasına rağmen nasıl o kadar sıkıcı bir bölüm çekebilmişler, nasıl böyle kötü bir başlangıç yapabilmişler şaşırdım açıkçası. Sabrettim, sonradan açılır elbet dedim.

Ama ilk bölümünü izlerken ne tahmin ediyorsanız kalan bölümlerde de aynen onlar oluyor. Dizi açılmıyor, sıkıcılık ve monotonluktan kurtulamıyor. Hiçbir olay yok. İki hayatın uyumsuzluğu, ailelerin itirazı, konum farklılıkları... Mesele bu kadar zaten.

Pek bi aksiyon yok yani. Bu ikisi ilişkilerini yürütebilmeye çalışıyorlar ve biz 16 bölüm boyunca bunu izliyoruz. Hem de hiçbir heyecan olmadan. Film de olabilirmiş bence rahatlıkla. Dizi için çok sıkıcı ve uzun geldi bana bu senaryo.


Bana kalırsa en büyük sorun bu iki 'büyük isimli' oyuncuyu alıp, kendilerine uymayan bir senaryoya koymak olmuş. Diziye başlamadan önce Pretty Noona Who Buys Me Food enerjisine yakın bir şey bekledim. Bu da aynı onun gibi noona konulu, yani kadın karakterin erkekten yaşça büyük olması hikayesi. Ama bu ikilide oradaki enerji asla yok! Bi kere orda iki oyuncunun mükemmel bir uyumu ve kimyası vardı. Çocuk gençti ama kızın da enerjisi çok fresh ve gençti. Burda tip olarak da enerji olarak da Song Hye Kyo, Park Bo Gum yanında çok yaşlı kalmış. Birbirleriyle uyumlu bir kimyaları yok bu yüzden de ilişki izlerken hiç inandırıcı gelmedi gözüme.


Çok samimi diyorum diziyi izlerken bana duygu geçen ve sevdiğim tek sahneler bu ikilinin sarhoş olduğu sahneler (çok eğlendim) ve Park Bo Gum'un ağladığı sahneler (çok güzel ağladı çok duygulandım) oldu. 

Maalesef ve gerçekten maalesef diyorum ittirerek bitirdiğim ve benim için büyük hayal kırıklığı olan bir dizi oldu. Sevmeyi çok istemiştim halbuki... İzleyip izlememek size kalmış. Yorumlarınızı merakla bekliyorum.

NOT: Dizinin gerçek adı 남자친구-Namcaçingu yani Erkek Arkadaş anlamına gelen bir kelime olmasına rağmen değiştirip Encounter yapmalarına da gıcık oldum. Dizi yapımcılarına 'siz diziye isim koymaktan ne anlarsınız, hiç de güzel koyamamışsınız, biz dizinizi çevirip istediğimiz adı koyucaz!' demek gibi oluyor ve sinir oluyorum.









2 yorum:

  1. Diziyi sırf şu donukluk yüzünden izleyesim gelmedi. Descantes of The Sun izlerken beğenmiştim aslında Song Hye-kyo nun oyunculuğunu ama That Winter The Wind Blows dizisini sırf bu donukluğu yüzünden ve dizinin atmosferinden midir nedir sonunu getiremeden bıkrakmıştım, halbuki özgün bir senaryo sayılırdı. Sanırım sadece kocasıyla uyum sağlıyor kadın, onu da kaptığı gibi evlendi kkkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. That Winter the Wind Blows da görme engelli birisini canlandırdığından o donukluğu hiç gözüme batmamıştı hatta vaaay ne iyi oyuncu demiştim. ama burda cidden sinir bozucu. izleme bence pek bişey kaybetmezsin. ama işte insan yıllardır takip ettiği ünlü oyuncular bir araya gelip dizi yapınca merak ediyor hevesleniyor izlemeden de duramıyor...

      Sil

Sen de izledin mi? İzlemedin mi? Peki şimdi izlemeyi düşünüyor musun? Bekliyorum yorumlarını^^