''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

18 Mart 2022 Cuma

[YORUM] İzledim: The One and Only

 


Mutsuz ve umutsuz bir hayat süren Pyo In Sook, yaşamında güzel giden hiçbir şey yokken bir de üzerine ölümcül bir hastalığı olduğunu öğrenir. Hayatının son zamanlarını bir bakım evinde geçirmeye karar verip oraya yerleşir. Bakım evinde kendisi gibi ölümü bekleyen 2 kadınla hayatında ilk defa arkadaş olur. Bu 3 kadının başları bir cinayet davasıyla belaya girer, bu sırada Pyo In Sook kiralık katil Min Woo Cheon ile tanışır ve ölümü beklediği son günlerinde tüm hayatı değişir.


Dizinin konusu, henüz hiç izlemeye başlamadan bile 'Çok fena ağlatıcam seni, nefes alamayacaksın, yüreğini dağlicam' diye bağırıyor. Tüm bunlara hazırlıklı olarak başladım izlemeye. Sonrası tam bir roller coaster.


Hospital Playlist ile kalbimizde yer eden Ahn Eun Jin burda Pyo In Sook rolündeydi. Daha Hospital Playlist'in ilk sezonunda bu kız bi dizi çekse de izlesek diye düşünmüştüm, ikinci sezon biter bitmez bombayı patlattı. Ahn Eun Jin bana kalırsa gümbür gümbür geliyor. Hem oyunculuğu hem görseli nasıl doğal, nasıl gerçekçi anlatamam. Genel olarak Kore güzellik standartlarınca asla kabul görmeyecek tombul yanakları, katsız göz kapakları ve sıfır bedene düşmemiş bedeniyle bence mükemmel bir oyuncu olmaya aday. Hokka burunlu, V çeneli, yalancı çift göz kapaklı, baştan aşağı estetik olduğu için mimiklerini oynatamayan kadın oyunculardan gına gelmişti bana. Ama Ahn Eun Jin'n her mimiği, ağlaması, gülmesi, sesinin titremesi bile o kadar içten ki... Çok etkilenerek izledim bu dizide kendisini.


Min Woo Cheon rolünde ise Kim Kyung Nam vardı. Yeni obsesyonumuz hayırlı uğurlu olsun arkadaşlar. O kadar zor, o kadar ağır bir karakterdi ki, kim bu kadar güzel portre edebilirdi bilemiyorum. Hayranlıkla izledim. Saniyesinde usul usul akan gözyaşları, nasıl davranacağını ne yapacağını bilemediğindeki o şaşkınlığının gözlerinden okunması, mutlu olunca gözlerinin parlaması... Bu kadar az konuşan, kendisini kelimelerle ifade etmeyen bir karakter bakışlarla ancak bu kadar güzel oynanabilirdi. Bayıldım!


Hayatını duygusuzca yaşamış, ölüme beş kala sevmeyi sevilmeyi öğrenmiş bir kadın ve hayatını umutsuzca, iyilik kötülük bilmeden yaşamış, ölmek üzere olan bir kadına aşık olunca ümit dolan bir adam... Yaşamak da ölmek de bu ikili için hiçbir anlam ifade etmezken birlikte olunca yaşamak istemeye başlıyorlar, hayat anlam ve önem kazanıyor.

O kadar acıklı, şanssız ve duygu dolu bir hikaye ki... Birbirlerine destek olup, engel olup, umut olup, bedel olup birbirleri için yaşamak istemek, hem de tam zamanları hiç kalmadığı bir anda... İnsanın yüreğine oturan bir aşk hikayesi bu, çok yavaş ve derinden çarpıyor.

Koreli oyuncular deyince ilk 20 de bile akla gelmeyecek bu iki oyuncu o kadar yükseliyor, birbirleriyle o kadar bütünleşip güzel ve etkili bir masal anlatıyor ki bize bu dizide, etkilenmemek elde değil.


Bütün hayatını tek başına geçirdikten sonra ölüme yaklaştığın anda bile olsa böyle dostlar edinebildiysen yine de şanslısındır bence, yine de hayat sana son anda bile olsa acımıştır. 

Kang Se Yeon (Kand Ye Won) hayatını kendisi olarak yaşamamış, hep bir kafeste kalmış çok zavallı bir kadındı. Son anlarında bile olsa özgürlüğüne kavuşmaya çalıştı, onun gücüyle çok gurur duydum

Seong Mi Do (JOY) ise hayatı boyunca sevilmeyi istemiş köpek yavrusu gibi bir kızcağızdı. Kendisine yalanlarla dolu bile olsa bir mutluluk balonu yaratıp onun içinde kalmaya çalışıyordu. Burda eklemem lazım ki normalde oyunculuğunu asla beğenmediğim JOY beklentilerimin kat be kat üzerinde bir iş çıkarmış. Çok çok başarılıydı.

Ne trajiktir ki bu 3 kadının da hastalığı, sonu ne olursa olsun onları mahveden psikolojik sorunlarının kökeni tamamen aile idi. O kadar çok üzülüyorum ki bu hikayelere, herkesin sonunu getiren şey çocukluktan, aileden geliyor eninde sonunda ve aileler bunun asla farkında değil çoğu zaman.


Bu dizi öyle bir diziydi ki, doğru zamanda izleyen birisi için gerçek anlamda hayat değiştirici olabilir. Yanlış zamanda izleyen için de dünyanın ne sıkıcı dizisi...

Tek bir kişinin bir insanın hayatını nasıl değiştirebileceğini, hayatta önemsiz gördüğümüz şeylerin başka birisi için ne kadar önemli hatta en büyük dileği olabileceğini izledik..
Mesela lıkır lıkır su içebilmek...

O kadar değerini bilmiyoruz ki elimizdekilerin yada o kadar değercesine yaşamıyoruz ki hayatımızı, ölmek üzere olan onlarca kadınla dolu olan bir bakımevinin hikayesini izlerseniz belki daha iyi anlarsınız ne demek istediğimi.

Benim için bu dizi hayat değiştirici bir dönüm noktası olmadı belki ama gereğinden fazla etkilendim diyebilirim. Diziyi izlerken kronik hastalığı olan birisi olarak, covid şüphesiyle yatıyodum evde. Aile hekimim testin sonucu pozitif de olsa negatif de aynı ilaçları içeceksin dedi, test olmaya gittiğimde hastanede bekleyemeyeceğim kadar bir kuyruk ve bunaltıcı bir kalabalık vardı. İlaçlarımı alıp evde bekledim boş boş. 'Kötüleşirsem hastaneye gider yada ambulans çağırırız' tek düşünce buydu. Herkesin korktuğu covide karşı, kronik hastalığı olan ve pandemi başından beri evden çıkmadan yaşayan birisinin neler hissettiğini tahmin bile edemezsiniz. Böyle hassas bir anımda izledim ben de bu diziyi işte. Bakım evindeki her bir karakterin o 'ölene kadar ölmedik' diyen ümit dolu yaşam mücadelesini izlerken çok etkilendim. Duygusal boşluğunda olmayan, yada mutluluktan bulutlar üzerinde yürümeyen herkes de az buçuk da olsa etkilenir diye düşünüyorum.


Diziyi sevmemin bir diğer sebebi de çok sevdiğim, ara ara açıp atlaya atlaya izlediğim dizilerden olan Just Between Lovers ile çok benzer tonlarının olması. Yani belki bu bir tık daha ağır ama ağızda bıraktıkları tat aynı. Karakterlerin olgunluğu, dramları aynı. Belki bakışları bile aynı olabilir o derece aynı hissiyatı bıraktılar bence çünkü. Romantik komedileri ne kadar sevsem de böyle zamanlarda anlıyorum ki romantizm dolu dramlar da tam bana göre.

İlla eleştirmem gerekirse dizinin sonuna doğru çok yavaşladığını söyleyebilirim. Sonu bir türlü gelmedi, olaylar çok yavaş çözümlendi. Cinayet olayı bir süre sonra yordu, bakım evindekilerin hikayesini daha yoğun izlemek isterdim açıkçası. Bir de dizinin ortasında polis nereye kayboldu yahu? Hayır geldi gelicek bekledim ama yok geri dönmedi, koskoca ünlü oyuncu birden kayboluverdi ortadan. Ünlü bir oyuncu olunca, bir de hafif sivri bir karakter olunca dizinin bi noktasında önemli bir yeri olacak, karakterlerle yada olaylarla bir ilişiği oluşacak sandım ama adam kayboldu yahu ben de şaşırdım açıkçası anlamlandıramadım. Oyuncunun birden diziden çıkmasıyla ilgili magazinsel bir olay varsa ve bunu bilen varsa yorumlarda bana anlatsın lütfen çünkü ben aradım ama bulamadım:((


Şimdi diziyi düşününce aklıma şu geliyor, acaba bizde de öyle bir bakımevi var mıdır? Ölüm döşeğinde olan birisinin kendi gibilerle birlikte bağ kurarak bir arada olması güzel birşey olmaz mı? Yalnız olanlar için zaten güzel, ailesi olanlar içinde ailesine daha az acı verici bir süreç gibi sanki... Bilemiyorum...

Yani demem o ki dizi bende çok gerçekçi sorular, gerçekçi duygular, anlamlı düşünceler bıraktı geriye. Bu ağır psikolojiye hazır olmayanlar izlememeli bence. 
















11 Mart 2022 Cuma

[YORUM] İzledim: Shadow Beauty

 Bu haftanın konusu bir webtoon uyarlaması olan 20 dakika 13 bölümlük dizi Shadow Beauty.

Webtoon uyarlamalarını genelde beğendiğim için umutla başlamıştım diziye ama bu kadar iyi olacağını beklememiştim açıkçası. 



Dış görünüşü sebebiyle gittiği her okulda zorbalık gören Goo Ae Jin, aynı zamanda 700 bin takipçisi olan instagram fenomeni Genie'nin ta kendisidir. Okulda birlikte sadece öğlen yemeklerini yiyebildiği tek bir arkadaşı vardır. Okuldan sonra ise makyajla Genie ismindeki sahte karaktere dönüşüp fenomen olarak paylaşımlar yapar. Bir gün telefonuna bir mesaj gelir, birisi okuldaki ezik Goo Ae Jin'in Genie olduğunu bilip ona şantaj yapmaya başlar. Ae Jin bu durumdan kurtulmaya çalıştıkça daha büyük bir bataklığın içine düşer. 


Goo Ae Jin rolünde Shim Dal Gi vardı. Ae Jin görünüşüyle yaşadığı özgüvensizliği ciddi alamda psikolojik hastalığa dönüşmüş bir kız çocuğuydu bence. Yaşadığı durum asla masumca makyaj yapıp like almak değildi. Hele ki Genie olduğunu gizlemek için göze aldığı şeyler akıl almazdı. Acınacak haline çoğu zaman acıyamadım hal ve hareketleri yüzünden. Kesinlikle acilen yardım alması gereken küçük psikopat No.1 diyorum kendisine. 


Aae Jin'in tek arkadaşı olan idol olmak için eğitim gören Lee Jin Sung rolünde Yang Hong Seok vardı. Dizide oldukça ufak rolü olan bu çocuğu çok sevdim ben. Özellikle herkesin içinde Seoul aksanıyla konuşurken Ae Jin'in yanında rahatça Busan aksanını kullanışını ve özgüvenle onun yanında durmak isteyişini çok sevdim. Aşk hikayesi yok denecek kadar az bir yer kaplasa da bu dizide, Ae Jin'in kararlarını almasında önemli bir rolü vardı. Küçük olsa da masum bir aşk hikayesi diyebilirim.


Kim Ho In rolünde Choi Bo Min vardı. Kendisi küçük psikopat No.2. Daha sonradan yardım sever bir arkadaş imajı görsek de en baştaki halleri gerçekten manyak ötesiydi. Bakışları gülüşleri falan direk seri katil tipi vardı kendisinde. Sınıftaki halleri de normal değildi zaten. Bizimle deyılsın Ho In.


Ve küçük psikopat No.3 Yang Ha Neul rolünde Hep Jung Hee. Dizideki en evlerden ırak tip buydu bence. Kötü karakter olan esas bi başka manyak da vardı ama o kötü yani biliyosun, psikopatlığı beklenir bişey. Bu 'iyi' sıfatı altındaki manyaklar korkunç. Ben hayatım boyunca bi insanı değerlendirirken bana değil etrafındakilere nasıl davrandığını baz alırım. Ne bileyim garsona, apartman görevlisine, kasiyere nasıl davranıyor, okulda yada çalıştığı yerdeki en sessiz ve silik kişiyle iletişimi nasıl bunlar çok dikkatimi çeker. Bu kız dünyanın en iyi arkadaşı olsa ne yazar? Ne online dostlukları, ne başta araları bozulana kadar olan dostlukları ne de sondaki halleri inandırıcı gelmediği gibi gerçek de değildi. Owww korkunç yahu bu kız sağı solu belli olmaz manyak.


Öncelikle dizinin beklediğimden çok ama çoooook farklı bi tonda olduğunu söylemem lazım. True Beauty dizisi tadında bişey bekliyordum. Okulda çirkin diye ezilen kız, makyajla farklı bir benlik kazanıp çirkin halini gizliyor falan filan.. Çok benzer bir çizgi beklemiştim ama konunun gidişi gerçekten aklımı uçurdu. Çok farklı olaylar, karakterler vardı. Gerilim ve gerim gerim geren karakterler hat safhadaydı. Bu beklenmedik gidiş beni o kadar bağladı ki ekrana, bir günde su gibi bitirdim diziyi. Her bir bölüm biter bitmez diğerini panikle açtım meraktan. 


Anladığım kadarıyla oyuncu çocukların hemen hepsi bi şarkıcı, idol, grup üyesi falan yani meşhur çocuklar. Ben Kpop dünyasına pek hakim olmadığım için hiçbirisini tanımıyordum ama bence hepsinin oyunculuğu çok çok iyiydi. Her birisi başarıyla nefret ettirdiler kendilerinden bravo. 

Sonu da güzel bağlandı ama aile sorunlarının çok çabuk paket edildiğini, üstünkörü geçildiğini söylemem lazım. Bir de en en en sonda tüm olaylar dindikten sonra hayat bu grup için nasıl devam ediyor ufak bir kesit gösterselerdi daha çok tatmin olurdum sanırım.


Dizinin konusuna psikolojik gerilim demek doğru olur sanırım. Ama böyle insanın ruhunu darlayan bi tonda ilerlemiyor. Lise dizisi olması mı yoksa bildiğimiz bi güzellik/çirkinlik konsepti üzerinden ilerlemesi bi bilmiyorum ama daha rahat izlenen, yumuşak akan bi tarzı var. Gerçekten çok büyük keyifle izleniyor diyebilirim. 

Ama bir yandan da bu Kore'nin baskıcı ve adaletsiz güzellik standartlarına iyice gıcık olduğumu söylemem lazım. Kendileri de epey farkındalar bu durumun. Sürekli bu tema üzerinden dizi/film yapıyorlar ama düzelme asla yok. Bu arada bu sorun ve tema elbette ki global ama Kore'deki ciddiyetini nasıl anlatsam bilemiyorum. Yani dünyada en çok estetik yapan ülke olmaları, ten renkleri koyu olmasına rağmen ülkece herkesin beyaz fondöten kullanması, tek göz kapakları olmasına rağmen bantla ameliyatla falan çift yapmaları, yüzlerini bantlarla falan sağa sola çekiştirip yapıştırarak germeye çalışmaları ve hatta sırf görünüş yüzünden intihar etmeleri... Tüm dünyada acımasız güzellik standartları olsa da durum orda çok farklı gerçekten. 

Dizi uzun zamandır izlediğim en farklı konu, en ilgi çekici ve hatta en iyi webtoon uyarlaması diyebilirim. Beklentilerimin kat be kat üzerine çıktı, ağzımı açık bıraktı. Gerçekten büyük bir keyifle izledim. Çok çok farklıydı bi kere. Bu kısa diziyi herkese tavsiye ederim. 


3 Mart 2022 Perşembe

[YORUM] İzledim: Bad and Crazy

 


Görevini her zaman çıkarları için kullanan, adaleti ve haklıyı asla savunmayan rüşvetçi polis Ryu Soo Yeol, yine bir gün bir davayı çıkarları için ört pas etmeye kalkıştığında karşısına K(key diye okunuyor) çıkar. K onu her fırsatta tekme tokat döverek doğru olanı yapmaya, haklıyı savunmaya ve kendi çıkarlarını tamamen görmezden gelmeye zorlar. K yüzünden hem terfisinden hem parasından olan Ryu Soo Yeol ondan kurtulmak isterken K'in gerçekte kim olduğunu öğrenince büyük bir şok yaşar.


Bencil, kendinden başka kimseyi düşünmeyen Ryu Soo Yeol rolünde Lee Dong Wook vardı. Bir insanın üzerine bi rol bu kadar mı cuk oturur? Tamamen kendisini oynamış gibiydi sanki o kadar iyiydi ki... Karakter geçişleri, K mimikleri, şapşal halleri... Her hali kusursuzdu bence. Lee Dong Wook ara ara vlog çekip yayınlıyor. O videoları izlerseniz normalde de bikaç tahtasının eksik olduğunu anlayabilirsiniz. Oldukça çatlak, abes bir espri anlayışı olan, garip bir adam. Şimdiye kadar oynadığı tüm karakterlerde muhteşem oyunculuğunu göstermişti ama burda adeta kendisiydi ve ben çok beğendim bu halini.


K rolünde ise Wi Ha Joon vardı. Bir elin parmaklarını geçmezdi izlediğim dizileri, en son da Squid Game'le popüler oldu zaten. Ama bana kalırsa dizinin sürpriz yumurtasıydı. Gerek travma anlarında, gerek aksiyon sahnelerinde, gerek dellendiği zamanlarda oyunculuğu her an TOPtaydı. Çok beğendim. Casting i ayakta alkışlıyorum, aynen Lee Dong Wook gibi rolüne cuk olmuş bi oyuncuydu. 


Şu ikilinin uyumuna bakar mısınız arkadaşlar??? K zaten kendi manyak ama Soo Yeol'ün içinde K'i görmek mükemmeldi gerçekten. E bu da tabii ki Lee Dong Wook'un alamet-i farikası. Bir yandan korkak Ryu Soo Yeol olurken, -K'i ayrı bir oyuncuyla izlesek de- ara ara Soo Yeol'ün yüzüyle K olması mükemmeldi. 


Dizinin konusu geçmiş travmaları sebebiyle kişilik bölünmesi yaşayan birisi üzerine kurulu. Adeta bir Kill Me Heal Me hikayesi. Ama burda farkı, Ryu Soo Yeol diğer kişiliğiyle aynı anda bulunup sohbet edip vakit geçirebiliyor olması. Adeta arkadaşlar. Zaten gittiğinde de çok arıyor K'i. 

Mükemmel bir senaryo ve kendini aşmış oyunculuklar izledik bu dizide. En sevdiğim yanlarından birisi de iç çürütmeyen karakterlerin olmasıydı. Yani başroller ve yan roller birbirinden farklı, enteresan, izlerken can sıkmayan karakterlerdi. Onlardan daha da güzeli, biraz garip gelecek size ama, kötü karakterlerdi. Yani böyle dizilerde 9 canlı, insanın nefesini daraltan, asla üstesinden gelinemeyen sinir bozucu, şeytanın ta kendisi olan kötü karakterler vardır ya, 'hade len o kadar da değil bu da insan sonuçta' diye sitem ettirir insana; hah onlar burda yoktu işte!!! Dizi boyunca gelip geçen kötülerin hepsi çok kötü olsa da bug-ı bulunabildi çok şükür. İç baymadan alt edilip yenisi geldi. Aralardaki bağlantılarda mantık hataları yoktu. İyi iyiliğini kötü kötülüğünü bildi kimse b.kunu çıkarmadı işin özü. 


Dizinin matematiği %50 aksiyon, %25 komedi, %20 psikoloji ve %5 diğerleri şeklinde analiz edilebilir bence. Yani demem o ki çok aksiyon annecim...

Ben aksiyonu severim ama ya dizideki küçük bir element olarak yada film olarak. Bir diziyi full+full baştan sona aksiyon izlemek açıkçası çok yordu beni ki aksiyon sahneleri bi şahaneydi. İnci gibi işlenmiş her bir koreografi orası ayrı. Ama 3-5 bölüm sonra dövüşler çarpışmalar koşuşturmalar yoruyor beni. Romantizm eser miktarda bile yok denecek kadar az. Gerçekten benlik değilmiş daha iyi anladım.

Al bu oyuncuları, aynı senaryo aynı hikaye, ziple, 1 hadi bilemedin 2 film yap yeminle yılın en iyi filmleri der 3 sayfa yazı yazarım üzerine. Ama dizi olarak beni çok yordu. Allahtan 12 bölümlüktü de yine de zevk alarak izledim yoksa çok üzülürdüm bu kadroyu sakız gibi uzatarak izlediğim için.


İlk bölümler hem komedinin hem de aksiyonun zirvesiydi. Komedi kısmı çok hoşuma gitse de aksiyon biraz zorladı beni. Ama son 3-4 bölümü daha büyük bi zevkle izledim, sanırım o yüzden de diziye verdiğim kişisel notum biraz düşük olacakken sonlara doğru arttı. Çünkü son bölümlerde farklı bir konu girdi, daha psikolojik, gözden ziyade akıl çalıştıran sahneler başladı ki benim için dizinin seyir zevki de arttı öylece.

Ayrıca Soo Yeol ve K'in birlikte çalışmasını izlemek de büyük zevk verdi bana. Farklı özelliklere sahip iki kişiliğin zamanla birbirlerinin doğru yönlerini alarak bir olması çok güzeldi. K'in gidişi ise bir Shin Se Gi travması (Kill Me Heal Me izleyenler anladı) yaratmasa da çok üzdü. 


Uzun lafın kısası aksiyon izlemeyi sevenler direk atlasın, Lee Dong Wook için çiğ et bile yerim diyenler de direk atlasın. Ama 'Lee Dong Wook mu? Meeehh..' diyenler yada benim gibi 'İçinde romantizm olmayan bir aksiyon hiçtir' diyenler uzak dursun.

Bu diziye 3-5 tutam romantizm, tutkulu bi aşk hikayesi ekleseydiniz nolurdu a insafsız senaristler? O zaman tadından yenmezdi vallahi!




18 Şubat 2022 Cuma

[Yorum] İzledim: Witch's Diner

 Ne dilediğinize dikkat edin!!!


Bir restoran düşünün, içerideki cadının yaptığı yemeği yerseniz içinizden geçen her hangi bir dileğiniz gerçek oluyor. Ama bu dünyada hiçbir şey karşılıksız değildir öyle değil mi? Dileğinizin gerçekleşmesi için bir bedel ödemeniz gerekiyor elbette ki... 


Diziyi izlememin yegane sebebi Song Ji Hyo!!! Oyunculuğuyla, dizileriyle pek patlamamış bir kadın olsa da dev hayranıyım. Gerçek kişiliğinin hayranıyım. Ne demek istediğimi Running Man izlerler anlayabilir anca. Running Man 11 yıllık bir TV yarışma/eğlence programı. Ben de bunca yıldır izliyorum her hafta, tüm ekip ailem gibi, her birini tek tek o kadar seviyorum ki... Hepsinin dizilerini, filmlerini izler, şarkılarını dinlerim mutlaka. Bu dizi de sadakatimin meyvesi öyle diyebilirim.

Ha bu kadın kötü oyuncu mu? İzleyin de kendiniz görün. Bu kadın şahane bi oyuncu orası ayrı.


Şu güzelliğe, şu seksiliğe bakar mısınız? 10 yıldır bu kadını her hafta izleyen birisi olarak söylüyorum ki bu kadın asla vamp ve seksi değil gerçek hayatında, işte böyle görünebilmek gerçek oyunculuk. 

Song Ji Hyo'nun canlandırdığı Hee Ra'nın planları çok sonralardan anlaşıldı. Dışardan kötü görünüp içinde iyi olan o sevilesi karakterlerden birisiymiş meğersem...


Nam Ji Hyun benim çok sevdiğim bir oyuncu, izlemediğim dizisi de yok adı geçti mi direk izlerim. Ama burda Song Ji Hyo varken pek gözüm görmedi açıkçası. Aslına bakarsanız esas başrol oydu sanırım. Çok da güzel taşıdı diziyi omuzlarında. Hala seviyorum ne diyeyim iyi oyuncu bence.


Bir de bebek suratlı Chae Jong Hyeop vardı dizide. Nevertheless'ten sonra sevmeyen yoktur kendisini sanırım. Şu suratına baksanıza insanın direk sevesi geliyor zaten.

Ama karakteri pek anlayamadım açıkçası? Ne ara tüm hayatını önüne serecek kadar aşık oldun? Ne oldu yani? Kendi hayallerin varken dileğini nasıl o şekilde çöpe atabilirsin? Kim ki yani o? Bana çok genç ve aptal geldi bu karakter maalesef...


Benim dizide en dikkatimi çeken karakter Ha Do Gwon'un canlandırdığı CEO Oh oldu. Bu adamın belli ki cadı ile bi geçmişi var, bir tane sahne verdiniz eskilerden. Ya anlatsanıza hikayelerini? Ne olmuş bunlara, neler yaşamışlar? Biraz flash back versenize seyirciye. Bu adam kendisini köle etmiş kadın için ne oldu da oldu bunlar? Bu ikilinin hikayesini daha çok izlemek isterdim genç arkadaşlardansa... Baştan bunları anlatan bi dizi çekerseniz sevinirim sayın yapımcılar.


Dizide mükemmel bi atmosfer, birbirinden iyi oyuncular ve oldukça sürükleyici bi hikaye vardı bence. Her bölüm farklı konuk oyuncular geliyor ve kafanı çevirsen ünlüye rast geliyorsun. Bir tane bile tanınmadık bir konuk oyuncu yoktu dizide ki inanılmaz bişey bu. 

Mini bir diziydi ve ben çok uzasın istedim, yetmedi bana. Her bölüm farklı bi olay olması ve her olayın farklı öğreticiliği olması çok iyi tasarlanmıştı. Ne dilediğimize dikkat etmeliyiz, her zaman dilediğimiz şey bizim için en iyisi olmayabilir. Yada kötü olduğunu zannetiğimiz bişey her zaman kötü olmayabilir, zamana bırakıp takip edersek daha mutlu bişeye sebep olabilir. Yada her şey dışardan göründüğü gibi değildir... 


Uzun lafın kısası Song Ji Hyo için başladığım dizi benim için etkileyici keyifli bişey oldu. Hatta bazı hikayeler yetmedi, keşke mini dizi olmadaydı dedim. Böyle güzel kimyası olan ekipleri bir araya toplamak zor, mini diziye harcama yazık gibi geldi bana. 












27 Ocak 2022 Perşembe

[Yorum] İzledim: You Are My Spring

 


Çocukluktan travması olan Kang Da Jung ile psikiyatrist Joo Young Do tanıştıklarında, Young Do, Da Jung'ın içini öyle bir okur, psikolojik analizini öyle nokta atışı yapar ki ilişkilerine pek de iyi bir yerden başlamazlar. Da Jung'ın her zaman kötü erkeklerle birlikte olduğunun bir hastalık olduğunu farkeden Young Do ona yardım etmeye çalışırken aralarında koparılamaz bir bağ oluşur.


Kang Da Jung rolünde Seo Hyun Jin vardı. Oyunculuk tarzını çok beğendiğim bir kadın -şimdiye kadar çok dizisini izlememiş olsam da- ama sanki her dizide aynı gibi. Yani burdaki karakterle Another Miss Oh'daki karakter arasında konuşma tarzından vücut diline kadar tek bir fark söyleyebilecek olan var mı? Her dizide çok aynı gibi geliyor bana. O yüzden çok beğenerek izlesem de, hoşuma da gitse kendisine bi şüpheyle yaklaşıyorum. Ama burda yine çok sevdim orası ayrı. Hele bi ağlıyor ki yani rol demeye bin şahit!

Da Jung tüm psikolojik sorunlarına rağmen, kendisini kabuğuna çekip tüm dünyayla ilişkisini kesse hakkıyken yine de insan üstü güçle dünyaya sarılan, hadi geçtim dünyayı bir de ilişkisine sarılan çok güçlü bi kadındı. Hayata bakışı, duruşu, hiçbir şeyin peşini bırakmaması çok hoşuma gitti.


Joo Young Do rolünde ise Kim Dong Wook vardı. Kim Dong Wook'tan en son Find Me In Your Memory dizisinde bahsetmiştim. Eski meşhur dizilerden Coffee Prince'de oynadığından beri ilk defa büyümüş adam olmuş halini orda izleyip uzun süre şok etkisinden çıkamamıştım. Orda acayip donuk ve tepkisiz bi oyunculuğu vardı. Find Me In Your Memory'den bu yana epey yol kat etmiş olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bi kere ortada mimik, farklı ses tonları, hareketli bi vücut dili vardı. Komedik sahneler vardı mesela ben şok oldum o kadar beklemiyodum ki! Off ne biçim oyuncu aşmış kendini diyemem ama burda bi level atladığını da belirtmem lazım. Yer yer gülümseyen, ağlayan ve komiklik yapan şapşik yüzüyle şaşırttı beni. Hoşuma gitti.

Young Do'ya biraz gıcık oldum açıkçası. Herkesin aklını okurken, herkese yardımcı olurken kıza haksızlık etti gibi geliyor bana. Çok zorladı onu, çok peşinden koşturdu. İyi bir adamdı, güvenilir bir adamdı ama zoru oynadı sanki. 


Çift olarak bana dünyanın en inandırıcı aşk hikayesini geçiremediler belki ama kimyaları çok iyi bir ikili olmuşlardı bence. Mükemmel eğlenceli sohbetleri vardı, best friend olabilirler kanımca. Ama aşk için gerekli o ateşli hava pek geçmedi bana sorry...

Kızdan hoşlanan çocuğun en sonda yan çizmesi durumu da epey sinirimi bozdu bu arada. Sanki kendi durumundan en başta haberin yoktu geri zekalı!


Dizi benim beklediğimden epey farklı çıktı aslında. Çok katmanlı bir diziydi.

Bi kere başroller arasında dönen bir aşk hikayesi var esas konu olarak.

Sonra hemen her bölüm farklı psikolojik rahatsızlığı olan insanların kliniğe geldiği ve farklı sorunlara parmak basan bir hikaye örgüsü var arkada.

Bir de aksiyon polisiye devam eden bir cinayet öyküsü var tabii ki. İşte bu dizinin en beklenmedik hikayesiydi diyebilirim. 


Aşk hikayesi okey, zaten dizinin olayı o. Başrolün kliniğinde geçen psikolojik hikayeler de okey, zaten kızımızın da bi travması vardı. Benim tüm bunlarla bağdaştıramadığım polisiye hikaye oldu. Yani neden onu bu diziye koymuşlar anlamadım. Bizim karakterlerimizle asla alakası olmayan bir hikaye akışı var ve biz devamlı onu takip etmek zorundayız. Adeta dizi içinde başka bir dizi. Tam romantik dram izlerken birden 'Katil kim?'e geçiyor mevzu. O hikayeyle başroller arasındaki bağlantı çok zayıftı, bizi ilgilendirmiyordu bence. Kızın her zaman sorunlu tiplerle çıktığını anlatmak için bu koca cinayet hikayesinin araya sokulması bana acayip manasız geldi ki o noktada diziye olan ilgim kayboldu zaten.


Düşünüyorum da o cinayet hikayesi bu diziden tamamen çıkarılıp başka bir dizi yapılsaydı, biz burada bir psikologla travmalı bir kadının aşk hikayesini izleseydik, yan rollerden de ufak ufak komedi alsaydık on numara beş yıldız bir dizi olabilirmiş. Ama dedim ya kopukluk yapıyor bir yerde, sarmadı pek o yüzden. Güzel bir hikaye, beklenmedik şekilde iyi iş çıkaran oyuncular varken ortada ortalık aşureye dönmüş. Yani tatlının içinde kuru baklagillerin ne işi vardı? Bi tane güzel tatlı yapın yanına da ayrıca kuru baklagillerden sulu yemek yapın dimi ama?












22 Ocak 2022 Cumartesi

[YORUM] İzledim: The Red Sleeve

 


Hain ilan edilip idam edilen babasının gölgesinden kurtularak kral olmak isteyen prens Yi San, kral olan dedesiyle ve onu tahttan etmek isteyen tüm düşmanlarla cebelleşirken sarayda çalışan Sung Deok Im isminde bir kadınla tanışır ve ona aşık olur. Kendisinin cariyesi olmasını istese de Deok Im prensin kadını olmak istemez. Prense bağlanmasa da onu kral oluncaya kadar korumaya söz veren Deok Im ve onu sevmekten asla vaz geçmeyip son ana kadar onu ikna etmeye çalışan Yi San'ın hikayesini izliyoruz.


Yi San rolünde Lee Jun Ho vardı. Just Between Lovers'ı kaç kere izledim anlatamam. Orda başladı Jun Ho hayranlığım. Her bir bakışı, jesti, mimiği mest ediyor beni. Özellikle gülüşüne hayranım. Gerçek hayatta da kelime olarak okunduğu şekilde HA-HA-HA diye kahkaha atıyor ve ben buna bayılıyorum. Sırf onun gülüşü için derlenmiş youtube videoları var yani o derece. Kaşına gözüne de hayranım tabi. Kocaman bi gülümsemesi, sıcacık bakan gözleri, insanın içini dağlayan bi ağlaması var. Çok geç keşfedildi bence. Yaşları yakın olsa da oyunculuğa sonradan başladığı için yeni nesil Ji Chang Wook diyorum ben ona(onun da hahaha kahkahası vardır hatta). İnsanda bıraktıkları imaj tamamen aynı bence. Çok beğeniyorum ya ne kadar övsem az...

Yi San dizilerde izlemekten en çok zevk aldığım tipte bir erkekti: çok güzel seven erkek. Ama çok da zavallı bi adamdı... O nasıl aşık olmak öyle??? Böyle bir adam olabilir mi ya allaşkına? Nasıl saf bi sevgi, bağlılık, sadakat... Gerçekten her bir bölüm geçtikçe daha da hayran kaldım, içim acıdı, sarılmak istedim. Bi insan hem çok iyi bir evlat, hem çok iyi bir aşık, hem çok iyi bir baba, hem çok iyi bir arkadaş, hem de çok iyi bir kral olabilir mi? Bir insan mükemmel olabilir mi? Bu adam mükemmeldi işte. Vicdanıyla ve duygularıyla birlikte verdiği her kararda hem merhametli, hem adil hem de sevgi doluydu. Uzun zamandır izlediğim en kusursuz karakteri gözüm yaşlı arkada bıraktım sanırım bu diziyle.


Deok Im rolünde ise Lee Se Young vardı. 2-3 dizisini anca izlemişimdir, öyle çok gözüme çarpan bir oyuncu değildi, hala değil maalesef. Kadının her hali bana aşırı donuk geldi. Karakter öyle bile olsa ağlamalarında, gülmelerinde o samimiyeti ve coşkuyu hissetmek isterdim, o da olmadı açıkçası. Ama sonra baktım ki kamera arkasında kız acayip neşeli, komik, hareketli bi tip. Sanki bu rolü oynayan kadınla kamera arkasındaki kadın bambaşka insanlar. Dedim ki 'evet sorun karakterdeymiş kız öyle değil demek ki normalde'. Bi de şimdi yok güzel kız çirkin kız diye kadına şaapmak istemem ama yukarıda 'of bayılıyorum taş gibi çocuk kaşı gözü maşallah' minvalinde erkeği metalaştıran bir yorum yapmışken, cennetin yedinci katından da düşmemişken affınıza sığınarak eklemek isterim ki; ağzı gözü bi kocaman töbe töbe gülerken bile insanın içini ürpertiyor yani... Jun Ho gibi kahkahasıyla güneşi doğuran, kocaman gülümsemesi ardında gözleri kaybolan bi adamın karşısına bu kadını koymaları biraz tezat olmuş. Yerinde harikalar yaratabilecek hiç yoktan 5-6 kişi geliyor aklıma mesela.

Deok Im'den bahsedesim bile yok!!! Yi Sun'ın duygularından o kadar emindi ki sonuna kadar kullandı onları. Yeri geldi herkesin karşısında titrediği kral nasıl olsa kendine bişey yapmaz diye ağzından çıkanı kulağı duymadan konuştu, yeri geldi yalan söyledi, arkasını dönüp gitti. Adamın tüm duygularını hiçe sayıp kaç kere tersledi, reddetti, aşağıladı onları saymıyorum bile. Kendisini küçük, önemsiz ve sevgisiz hissettirdi. Çok sinirlendim, çok kızdım. Yahu son bölüme kadar mı bi insanın duygularıyla oynanır? Asla sevgisini söylemedi, adamın içini huzura kavuşturmadı. O kadar sinir oldum ki... Kendi canını riske atarak kızı koruyan bi prens karşısında bi kere bile prense öncelik tanımadı hayatında. Çok sevgisiz bi kadındı bence. Tercih yapabilme özgürlüğüne kafayı takmıştı ki son ana kadar Yi San onun önüne tüm özgürlükleri ve tercihleri sundu, asla kısıtlamadı. Yediği önünde yemediği arkasında, kendisini seven kral kapısında köle neredeyse devlet işlerini unutacak hale gelmişken bile pikniğe gidemedi diye gözü yaşlı bi drama kraliçesi hallerindeydi. Off öyle bi gaza geldim ki bahsedesim yok demiştim başta ama 5 paragraf daha yazarım bu kıza saydırarak!


Çift olarak elimizde ne varsa Yi San sayesindeydi tabii ki... Her bir duygusal anı o yarattı. Sevgi dolu cümleler sadece onun ağzından çıktı, sadece o öptü o sevdi. Bu ilişkide Yi San çok yalnız göründü bana. Oyuncu olarak uyumlulardı ama ben bu diziyi gerçek bi hikaye, bu ikiliyi de gerçek bi çift olarak düşünürsem bu çifti hiç sevmedim. Bir tarafta dibine kadar seven, kral olarak bile gurunu ayaklar altına alarak köle olan bir adam, diğer tarafta adamın duygularından emin olduğu için sonuna kadar sömürüp bir damla sevgiyi esirgeyen cani bir kadın vardı. Maalesef çok üzülerek izledim.

Ammaaaaa, kamera arkası görüntüleri izledikten sonra söylemeliyim ki; bu ikili kamera arkasında bambaşka bişeydi. O hallerini alın dizi yapın 70 bölüm sürsün. Bi kahkahalar, şakalar, sarılmalar, eğlenmeler inanamazsınız. Kız zaten dedim ya iyi oyuncuymuş demek ki, bambaşka bi karakter gerçekte. Jun Ho desen meşhur HAHAHAları birlikte mutlular falan... Yani bu donuk ilişki de, o donuk kız da tamamen senaristin suçu -_-


Dizinin akışından ciddi anlamda Moon Lovers vaybı aldım. Saraydaki hayat dolu haylaz kızla taht savaşı içindeki prensin aşkından tutun, kral olup hayati kararlar almak zorunda kaldığındaki ikili arasındaki ilişkinin gerilimi yada cıvıl cıvıl kızın dizinin ilerleyen bölümlerinde iyice donuklaşmasına kadar çok benzer bir patern vardı. Bu açıdan (bilen bilir Moon Lovers ennn sevdiğim dizidir) izlerken zevk aldım. Tabii ki ufak bir çakmalık hissettim ama bu beni soğutmadı aksine sanki eski bi dostumu görmüşüm gibi hissettim, hoşuma gitti. Akışta çok büyük benzerlik vardı.


Özellikle ilk yarıda bu hissiyatı aldığım için çok büyük heyecanla başladım her bölüme. Gerçekten çok güzel aktı dizi. Hatta keşke dedim daha erken izleseymişim belki 2021'in en iyi dizileri listesine alırdım. Ama sona doğru işler bi minik değişti. Bi kere dizi çok sık zaman atlamaya başladı. Sonra taht kavgaları bitti, düşmanlar gitti geriye sadece aşkından köpek olmuş bi kralla ona yüz vermeyen hizmetli kız hikayesi kaldı. Ben ki sageuk (Kore tarihi dizisi) izlemeyi çok sevsem de taht kavgası hikayelerinden hiç hoşlanmam, bi düşman gelsin birisi tahtı tehdit etsin falan istedim. O kadar hikaye yoktu ki... Kıza zaten gıcık olmuşum. Hayır bu kral bunca yıl kendisine yüz vermeyen bu hizmetli kızın neyine bu kadar aşık oldu bi anlasam??? Tamam başlarda o cıvıl cıvıl halleri prensi için bi kaçış yeri, bi vaha gibiydi ama sonraları hayatındaki en suratsız en mutsuz en depresif karaktere dönüştü. Sanki yanında kelepçeyle, halatla bağlanmış da zorla oturuyor gibi davranıyordu. Kralın böyle bir kıza olan bağlılığını bölümler boyu başka olay olmaksızın neden izledik hiç anlayamadım gerçekten.
(Çaktırmayın bi ufaktan da kıskandım galiba böyle meymenetsiz kızı böyle bi adamın sevmesini)


Son bölüm ise tamamen bi kafa karışıklığı oldu diyebilirim. Bi bölüm içinde defalarca zaman atladı, adam akıllı bi hikaye göstermedi, ciğerimizi parçaladı sonra sanki tüm olanlar distopik bi gelecekten bi parçaymış gibimsi bir an oldu. Zannediyorum ki yazar dizinin sonunu bizim inancımıza bıraktı. İstersek kötü sona istersek de rüyaya inanabilmemizi istedi. Üzülerek söylüyorum ki gerçek olan kötü gelecekti, kamera arkasını izlerken açıkça gösterildi bunlar. Ama zaten kral sevgi dolu kıza anca öldükten sonra hayalinde ulaşır, kızın gerçekte o kadarcık bir sevgiyi bile vermesi imkansızdı zaten -_- Yine de internette gördüğüm kadarıyla iyi sona inanıp kötü geleceği rüya olarak yorumlayanlar da epey fazla. Umarım siz de öyle yorumlarsınız.


Bu arada dizi isimlerine olan takıntımdan dolayı bu noktaya da bi değinmek istiyorum. Neyse ki bu sefer çeviride bi sorun yok. Kırmızı kol ucu gibi bi anlamı var dizinin adının. Anlamı dizinin ilk bölümünde açıklandı aslında. Ama o kadar. Dizide Deok Im veya bir başkasının kol uçlarının rengine, renk değişimine, kırmızı veya herhangi bir başka renk olmasına dair hiçbir vurgulama yapılmadı. Diziye ismini koyacak kadar mühim bir mevzuysa azıcık gönderme, göze sokma da bekliyor insan yani..


Sabahtan beri epey bi sövdüm diziyi, ama size enteresan bişey söyleyeyim mi? Ben diziyi sevdim... Yani şöyle ki benim konfor alanımın tamamen içinde bir dizi. Olaylar, hikayenin gidişi, sageuk olması, Lee Jun Ho!! Lee Se Young'a bile okeyim ama benim en büyük sorunum Deok Im karakterinin kendisi. Yani daha farklı bi kadın olsaymış Deok Im, mesela madem diziyi o kadar Moon Lovers-varı yapmışlar Deok Im de daha çok Hae Soo gibi bir kadın olsaymış o zaman gerçekten çok güzel olurmuş her şey. Şikayet ettiğim ve bana diziyi olumsuz gösteren her şey bu kadın yüzündendi. Dolayısıyla onu yok saydığım ve kendimi Deok Im'in ağzına kürekle vurduğumu hayal ettiğim her an diziyi çok severek izledim. Garip ama gerçek. The Red Sleeve gerçekten güzel bir dizi.