''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

16 Mart 2017 Perşembe

İzledim: Legend of the Blue Sea


İzleyeli epey oldu ama araya silinen yazılarımı eklediğim ve taslaklarda da yayınlama fırsatı bulamadığım diziler olduğu için böyle sarktı.


Joseon döneminde aşkları hüsranla sonlanan Kim Dam Ryeong ve denizkızı Se Hwa, yüzyıllar sonra tekrar dünyaya gelerek Heo Joon Jae ve Shim Cheong olarak karşılaştıklarında birbirlerine tekrar aşık olup bu sefer aşklarını kurtarmak için uğraşırlar.


Uzun zamandır heyecanla beklediğim bir diziydi bu. Lee Min Ho, en bi sevdiklerimden. Hep heyecanla izlediklerimden. Denizkızı desen, benim için önemli bir fantastik yaratıktır. Garip gelecek size biliyorum ama nasıl olsa tanımadığınız için beni rahatça yazayım buraya: ben küçüklüğümden beri denizkızlarına inanırım. Kendimce epey mantıklı kanıtları da var bence yani. Etrafımdaki insanlar da bunu bilir, bu kusurumla kabul ettiler beni^^ O yüzen heyecan verici bir diziydi benim için.


Tüm yoruma başlayacağım ilk cümle şu olacak sanırım: Lee Min Ho çok güzel bir adam ya!!!! Gerçekten insanın baktıkça bakası geliyor. Hem Joseon döneminden Kim Dam Ryeong'u hem de modern dünyadan Heo Joon Jae'yi iki farklı karakter olarak çok iyi canlandırdı. Özellikle romantik komedi sahnelerinde yada sempatik olduğu, gülümsediği, kıskandığı, şirinlik yaptığı sahnelerde insanın başa sarıp sarıp izleyesi geliyor. Gerçekten tam bir 'eye candy'. Ama duygusal, dramatik sahnelerde oyunculuğunun çok da iyi olduğunu düşünmüyorum. Kötü diyemem de, daha iyi olmalıydı diyebilirim. Özellikle ağlama sahneleri bana pek geçmedi ne yazık ki...


Jun Ji Hyun da rolünü doldurdu. Ama bence LMH ile aynı şekilde, özellikle komedi sahnelerinde çok başarılı, dram sahnelerinde biraz donuk kalan bir kadın. Ayrıca küfür yemiceksem eğer, herkesin ayılıp bayıldığı kadar çok güzel bir kadın olduğunu da düşünmüyorum. Güzel hem de duru bir güzel ama ah vah güzel değil sanki?


Henüz diziyi izlemeyenlere: Allahım öyle pançik pançik bir dizi izleyeceksiniz ki, hazır olun yani! Sevimli kıskançlık sahneleri (en bi sevdiğim sahneler ayrıca Lee Min Ho döktürdü), mıncır mıncır aşk sahneleri falan biri gidiyor öteki geliyor o şekil yani. BA-YIL-DIM bu dizideki aşka o kadar!

İlgili resim

Dizinin ilk bölümleri ekstra komik ve güzeldi. Denizkızının karaya adapte olmaya çalışması, dünyayı öğrenirken yaşadıkları, sonra karada edindiği birbirinden enteresan arkadaşları falan hepsi aşırı eğlenceliydi. 

İlgili resim

Sonra bu üçlüye de çok eğlenceliydi. Soldaki arkadaş her an bir b.kluk yapacakmış gibi hissettirdiğinden azcık yüreğim ağzımda izledim ama yine de dizinin en komik karakterlerindendi. Sağdaki arkadaşın yüzünü de son bölümde bir görmek isterdim ama ne yalan söyliyim.

legend of the blue sea cha tae hyun ile ilgili görsel sonuculegend of the blue kim seul gi ile ilgili görsel sonucu


Dizi tam bir konuk oyuncu şöleni. Gelenin gidenin haddi hesabı yok! Jun Ji Hyun'la meşhur film My Sassy Girl'de başrol oynayan Cha Tae Hyun (filme referansta da bulundular hatta), Jealousy Incarnate dizisinin adına atıfta bulunan Jo Jung Suk, artık konuk oyuncu olarak görmekten bıktığımız gönüllerin tontişi Kim Seul Gi başta olmak üzere sayısız bilindik sima... 

İlgili resim

Diziye dair sinir olduğum sadece 3 ufak detay var:
1) Arkadaş bir adam denizkızı olan sevgilisini bir kere bire görmek istemez mi? Ay sen nasıl bir şeysin bi suya atla da kuyruğuna bakayım, arkadaşım bile görmüş seni bi ben görmedim falan demez mi? Bir kere merak etmedi ya o havuzlu evde ben şok!!!

2) Heo Joon Jae'nin yaptığı o çakmak numarası bana çok saçma ve abartılı geldi. Asansördeki o kadınının beyniyle tamamen oynayıp istediği kararları verdirtti kadına. E madem öyle bir yeteneği var neden bunu üvey annesinde, kardeşinde fala kullanmadı? Kabul edin bi saçmaydı orası.

3) Ve son olarak şu yukardaki fotoda da gördüğünüz Shim Cheong'um Raşit Bağzıbağlı 2016/2017 abiye koleksiyonundan fırlama, Fransız dantel üstüne işlemeli tuvalet edasındaki kostümü... Ahanda kuyruğu görünmezken bildiğin balık model gelinlik işte! Zaten kuyruğu dijital ortamda yapıyorsunuz bare kadının üstüne deniz kabuklu, incili yada ne bileyim mercanlı, yosunlu felan bir büstiyer yapaymışsınız yahu! Aşırı rahatsız etti gözümü -_-

Diziyi izlemeyeni son buymuş gibi kandırmaca^^


Şimdi hazır olun şok bir bilgi size!!!

Dizinin sonu çok güzeldi!!! Ciddiyim! Aman şurası öyle olsaydı, vay niye burası böyleydi, ah şu niye şöyle yapmadı felan yoook! Adamlar bayaa insan gibi son yazmış be! Çok sevdim!

Bak! Yapınca oluyormuş di mi? Her şeye laf etmiyormuşuz di mi? Hakedene hakkını veriyormuşuz di mi?


Neyse sonuç olarak her şeyiyle ben bu diziyi çok çok çok beğendim!!! Konusu, oyuncuları, çekim mekanları (özellikle İspanya sahneleri) falan hepsi bence çok güzeldi. Senaryo özellikle çok etkiliydi. Geçmiş karakterlerin reenkarnasyonla günümüze de aynen gelmeleri (gerçi bir ara reenkarnasyon muuuu paralel evren mi ikileminde kaldık ama bence reenkarnasyondu) ve hatta hepsinin hemen aynı karakter ve görevle var olmaları falan çok hoşuma gitti bu ayrıntılar. Baştan sona etkilendim!


Ama maalesef ki aynı dönem çıkan diziler olmaları, arka arkaya izlemem ve fantastik konuları sebebiyle Goblin'le kıyaslamış bulundum. Üzülerek ve dürüstçe söylüyorum ki Goblin'den birkaç boy küçük kalıyor. Ama Goblin'in kriterlerin çok üstünde-aşmış bir dizi olduğunu kabul edersek (ki ediyoruz), bu dizinin de hakkını vermek lazım. Gerçekten güzel bir diziydi.

İki dizi arasındaki benzerlikler de beni çok şaşırttı. Her ikisinde de reenkarnasyon olayının olması çok garip bir tesadüf bence. Ayrıca çiçeğin anlamıyla ilgili bir sahne vardı ki direk görünce aklıma Goblin geldi. Sonra dizini sonunda biri giderken arkada kalan herkesin ona dair hafızasının yok olması durumu, 3 kafadar adamın ortasına düşen kız hikayesi...Benzerlik bu kadar çok olunca mukayese de kaçınılmaz. 


Malum ikisi de fantastik dizi olunca görsel efektler çok büyük önem kazanıyor. Legend of the Blue Sea'nin efektleri Goblin kadar iyi değildi (efekt isteyen sahne de çok azdı) ama zaten Goblin efektleriyle büyük takdir topladı, neredeyse film efekti gibi diye iltifatlar aldı. 

Bir de ayıp mı olur bilemedim ama (yukarıda da Lee Min Ho'nun oyunculuğunu biraz eleştirmiştim zaten) Lee Min Ho nereeeee Gong Yoo nere demek istiyorum. Gong Yoo'dan sonra Lee Min Ho izlemek Hollywood filminden sonra Flash Tv dizisi izlemek gibi oldu yer yer. Mesela Eun Tak öldüğünde Goblin'in ağladığı sahneyle babası öldüğünde Heo Joon Jae'nin ağladığı sahneyi bi kıyaslayın. Bi kıyaslayın ya inanmıyorsanız! LMH hayranları gerçekten özür dilerim... Ama ister istemez karşılaştırmış bulundum. Yoksa ben de severim LMH'yu yani. Aşırı tatlı bir adam!

Yine de dediğim gibi, bunlar en sonunda önemsiz kalıyor çünkü Goblin'le hangi diziyi kıyaslasak kaybederdi. Legend of the Blue Sea her şeye rağmen çok güzeldi!
Yazıma küçük bir karşılaştırma resmiyle son veriyorum. 
Kendine iyi bak sevgili okur!



4 yorum:

  1. Lee min ho hayranı biri olarak bende gong yoo'nun eun tak öldüğündeki sahnede ağlaması ile ağladım hemde çok fena :( oyunculuk ,komik sahneler , azrail ve goblin diyalogları muhteşemdi. kızın salanghae dediği ilk sahnede içim ısındı resmen :) çok tatlıydı. the legend of the blue sea'de ise sadece kızın içinden konuşmaları beni eğlendimişti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. iki dizi ister istemez kıyaslanıyo kafada ve goblin ağır basıyo. ama dediğiniz gibi bu dizide de kızın halleri ve ikisinin arasındaki iletişim oldukça sempatikti^^

      Sil
  2. Linç yemeyeceksem goblini yarıda bıraktım ve gon yoo da bence le min ho nun yaninda hiç bir şey :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şşşşş bunu heryerde yüksek sesle söyleme kesin linç yersin hihiihih^^

      Sil

Sen de izledin mi? İzlemedin mi? Peki şimdi izlemeyi düşünüyor musun? Bekliyorum yorumlarını^^