1930'larda, Japon sömürgesi altındaki Joseon'u (eski Kore) bağımsızlığına kavuşturmak için kurulan Bağımsızlık Örgütü'ndeki 3 yoldaşın ömürlerine sığmayan dostluk ve aşk hikayelerini izliyoruz. Bu 3 kişi 80 yıl sonra 2'si reenkarne olmuş 1'i ise hayalet olarak bir daktilonun içine sıkışmış şekilde tekrar karşılaşırlar. Önceki hayatlarından hafızalarında kalan hikayeleri ortaya dökerek, her birisinin sonu ne olmuş, nasıl ölmüşler, birisi neden daktiloya bir hayalet olarak sıkışmış çözmeye çalışırlar.
Kadrosunu ilk duyduğumdan beri heyecanla beklediğim dizinin afişini görünce azıcık hevesim kırılmıştı açıkçası, konusunu okumama gerizekalılığında bulunduğum için! Çok mu tarihi, çok mu sıkıcı acaba dedim. Sonra mükemmel yorumlar duydum ve bir başladım ki, 2 günde bitirdim!
Ne kadar beğendiğimi anlatmaya kelimeler yetmez! O yüzden belki şu cümle azıcık anlamanıza yardımcı olur: Goblin ve Moon Lovers'dan beri en etkilendiğim dizi ve senaryo oldu!
Geçmiş ve gelecek arasında zaman atlamalar, fantastik bir konu, mükemmel dostluklar, büyük aşklar... Ve bunların hepsi bağımsızlık uğruna savaşan vatanperverlerin hikayesinin içerisine yedirilmiş. Bir diziyi sevmek için gereken her şey ve çok daha fazlası var burda!
Yoo Ah In'i çok büyük sabırsızlıkla bekliyordum açıkçası ve beklediğim her saniyeye değdi!!! Bu adama nasıl bayılıyorum belli değil (hafiften So Ji Sub esintileri alıyorum bu kadar bayılmama sebep bu da olabilir aslında). Ses tonu, erkeksi mimikleri, yer yer çocuksu halleri, o insanın içini titreten bakışları... Geçmişteki bağımsızlık için savaşan vatansever yoldaş Seo Hwi Young ile günümüzdeki bencil yazar Han Se Joo'yu mükemmel bir şekilde bütünleştirdi. Özellikle 1930lardaki oyunculuk akıl almazdı benim için! Ne kadar övgü dolu laf etsem az geliyor sanki şu an...
Go Kyung Pyo, Jealousy Incarnate'den sonra da yine böyle ponçik bir rolde oynarsa biz bu adama nasıl hayran kalmayalım??? Gerçekten mükemmel bir karakterdi Yoo Shin yada Yoo Jin Oh. Mükemmel bir dost, fedakar bir aşık...
Ve Im Soo Jung: bu kadın yaşlanmıyor mu yaa? I'm Sorry I Love You'dan beri aynı yüz. Yoo In Ah'dan 7, Go Kyung Pyo'dan 11 yaş büyük!!! Bi gıcık olmaya başladım hahaha.. Şaka bir yana, bu kadının dahil olduğu kötü bir senaryo bulmak neredeyse imkansız. Zaten I'm Sorry I Love You'dan sonra ilk dizisi! Düşünün nasıl ince eleyip sık dokuyor, düşünün bu senaryo nasıl içine sindiyse artık, düşünün bu ne kadar güzel bir dizi...
Öncelikle mükemmel bir bromance izledik. Öyle böyle değil hem de... Tek bir ömre sığmayan, öldükleri anda bile, başka bir hayatta tekrar tekrar karşılaşmayı isteyen, her hayatta birbirlerini bulmaya söz veren cinsten... Omuz omuza savaşan, birbirleri için canını veren, aşktan vazgeçen ve hatta dostuna yaptığı hata için kendini en büyük cezayla cezalandıran cinsten...
Çok büyük bir aşk izledik bir de. Bağımsızlık mücadelesi uğruna birbirinden vazgeçip başka bir hayatta karşılaşmak isteyen 2 kocaman yürek. Ama öyle böyle değil... Çok kocaman!
Ayrıca bu dizi, 16 bölüm boyunca 2 tanecik öpüşme sahnesi de olsa bir aşkın nasıl efsaneleştirilebileceğini gösterdi sanırım. Beni bilen bilir, severim aşkın ifade edildiği sahneleri. Burda yok denecek kadar azdı ama öyle bakışlar vardı ki kalbimde hissettim aşklarını. Dev oyuncular mı dersiniz, ustaca yazılmış senaryo mu bilemiyorum artık...
Mükemmel bi hikaye, yan rollerden köpeğe kadar mükemmel bir kadro, büyüleyici mekanlar ve süper bir atmosfer. Zamanda yolculuk mu desem ne dese bilemedim, zaman atlayan bir hikaye ama gereksiz flashback lerle boğmuyor izleyiciyi. Bol güldürüyor, bol ağlatıyor, her şey tadında. Sırf dram, sırf komedi, sırf aksiyon değil yani.
Sonu ise olabilecek en anlamlı sonlardan.
Sonu ise olabilecek en anlamlı sonlardan.
Keşke daha uzun olsaydı dizi. Keşke Ha Se Joonun yazdığı kitap gerçekten olsaydı da alıp okuyabilseydim. Öyle keşkeler kaldı geriye işte...
Ben, bu üçlü kendilerinden vazgeçip, kendilerini feda edip bağımsızlık için savaşırken çok ağladım. Yıllar sonra tekrar birbirlerini bulup sanki 80 yıl geçmemiş gibi didişip eğlenirken çok güldüm. Onlar savaşırken ben de heyecanlandım, onlar dans ederken benim de içim kıpırdadı.
Ben bu üçlüyle çok şey paylaştım sanki. Biliyorum bi garip, fazla duygusal bir yorum oldu ama hala etkisinden çıkamadım. Ne kadar tavsiye etsem az gibi. Hakettiği değeri görmemiş gibi.
Bu arada ufak bir not olarak:
Diziye adını veren silah
Dizide de bahsedildiği gibi, sesi daktilo sesine benzediğinden adı Chicago Typewriter koyulmuş. Typewriter anlayacağınız üzre daktilo demek.
Bu silah dizide kullanılan silah. Ayrıca Resident Evil gibi pek çok ünlü oyunda da yer alıyormuş.
Aslında bana kalsa daha neler neler yazarım. Yazarlardan yapılan alıntılardan, tarihi mekanlardan, gerçekten olan sömürge olaylarının tarihi akışına kadar... Ama can sıkasım yok merak etmeyin^^
Daha nasıl övebilirim bilmediğim için yazımı burda bırakıp beni etkileyen bazı sahneleri koymak istiyorum en sona. Kendim de kendi yazımı açıp okuyunca aklıma o sahneler gelsin diye..
Dizinin en güldüren hayalet sahnelerinden^^
Böyle bi aşkla bakmak var mı yaaa -_-
Mükemmel mekanlar: büyüleyici 1930 Joseon'u, Han Se Joo'nun kitapseverler için mabed olabilecek evi ve tabii ki biricik Carpe Diem... Orda her şey çok güzeldi!
Ve asla aklımdan çıkmayacak o insanlar:
Resimde çıkmayacağını bilmesine rağmen...
Ama o resim çıktı^^
-SON-
Yazına bayıldım. Bu diziye hayran kalmıştım ♡
YanıtlaSilçoooook teşekkür ederim <3
Sildiziye ben de hayran kaldım gerçekten...
Bloğunu yeni buldum ve sanırsam yazdığın bütün yorumları okudum cidden çok içten ve samimi yazıyorsun okudukça kendi söylemek istediklerimi buluyorum. Bu dizi de en sevdiğim dizilerdendir cidden izlemeyen herkes izlemeli.
YanıtlaSilteşekkür ederim beğendiğin için^^ valla ben de aşırı derece etkilendim. kesinlikle bu senenin 'en'ler listesine girecek!
SilEveeeettt guzel blogerimiz...Chicago tyupewriter hakikaten muthis bir dizi.Yorumlarinda her zaman oldugu gibi nokta atisi yapmissin yine tebrik ederim canim.Gobline bayilmis biri olarak bu diziyi bir tik uste koydum ben şahsen.Hem aski,hem vatanseverligi hem dostlugu muthis hiss etdirdiler.Oyleki 1 hafta etkisinden cikamadim.Boyle bir diziyi izlememe vesile oldugun icin cok tesekkurler Melicim.
YanıtlaSilyaaa hem diziyi beğenmene hem de aynı fikirde olmamıza çok sevindim. çünkü 2017'nin en iyi dizileri yazısında aynı şeyi söyledim. listede tabii ki goblin vardı ama goblin'e bayılmama rağmen yılın en iyi dizisinin chicago typewriter olduğunu yazdım. insanı resmen içine çekiyor ya çok başka bi dizi gerçekten.
Silrica ederim, inşallah hep çok güzel şeyler izlemene vesile olurum ^^
Diziyi bitirdikten sonra bir çok yorum okudum ama senin yorumun tıpkı benimki gibiydi diğerleri gerçekten bir mükemmel kore dizisinden ne bekliyor anlamadım bu dizide benim eksik bulabilecegim bir sahne bile yoktu ilk defa bir dizinin içine girmiş gibi hissettim herşeyini hissettim teşekkürler melly
YanıtlaSilgerçekten içine düşülen bir dizi bu. çok şey hissettiriyor insana. yorumlarımı beğenmene çoooooook sevindim. teşekkür ederim^^
SilSuana kadar izlediğim diziler içinde kalbimi yerinden oynatan olmamıştı diziyle birlikte yaşadım sanki ve hala daha E tkisindeyim.böyle diziler çok az bulunur dizinin değerini bilslerdi keske
YanıtlaSildeğerinin bilinmemesi çok kötü. ama bir yandan da az sevilen bir şeyi sevmek sanki 'o benim' hissiyatı veriyor ve insanı garip psikopat bir şekilde mutlu ediyor. mesela chicago typewriter sanki az bilinen ve bana özel bir dizi gibi hissediyorum ve başka bir hissiyatla izliyorum, daha duygu dolu oluyor. tavsiye ederim ^^
SilMukemmel bi diziydi yoo ah in six flying dragons da zaten oyunculugunu kanitlamisdi bu dizidede efsaneydi
YanıtlaSilaynı fikirdeyim. yoo ah in rol aldığı her yerde efsaneler yaratıyor zaten. ama ennn en iyisi diyebilirim. hala tüm zamanların en iyi 10 dizisi listesine koyarım bu diziyi net!
SilBen 80 yıl değil 4 yıl ileriden geliyorum :) öneriniz için teşekkürler sizde görüp izleme kararı aldım ve diziye bayıldım♡ her bölümü ayrı güzeldi normalde kore dizileri 11-14 arası doldurma bölüm yapmaya bayılırlar burada tam tersi her bölüm doz arttı hele ki 1900lü yıllar + 15.bölüm.. gözyaşları sel... Özellikle yoo in ah resmen rolünün üzerine eklemişte eklemiş. Başrol kadın oyuncu için malesef ben nedense çok etkilenemiyorum oyunculuğundan.halbuki rolü mükemmel ötesi güçlü bir kadın karakter.Başka oyuncuda olurmuş sanki..Diğer işi www'da da öyleydi benim için.bu senaryonun güzelliğinde yeri doldurulamaz bir oyuncuydu değildi benim için ama yinede başrol iki erkeğin muhteşemliğinden sözüm yok ona da artık :) Dönem dizisi diyince alışmışız hanbok giyinilmiş krallık dönemi dizilere böyle daha 1900lü yıllar özgün senaryolar vs izleyince de ayrı bir güzel oluyor. Dizide işte şimdi klasik kore dizisi ayrılık lafı geliyor dediğim heran beni yanılttı gerçekten bu noktada klişe aşktan uzak olması da harikaydı.bir de eve bayıldım o nasıl güzel bir kütüphaneydi gerçekten wow!!!
YanıtlaSilyaa önerimle izleyip beğenilince çoook mutlu oluyorum gerçekten. hele de kalbimde yeri başka olan bikaç dizi var (bu da onlardan birisi), onları birilerine sevdirince daha da mutlu oluyorum.
Sildizide klişe denilebilecek tek bir detayın bile olmaması başlı başına efsane yapıyor onu sanırım. oyunculuklar falan çok iyiydi. yoo ah in zaten bomba! kalite akan bir diziydi ve hala aklıma geldikçe bikaç sahne açıp izliyorum. beğenmenize çok sevindim^^
gerçekten kütüphane efsaneydi dimi yaaaaaa <3<3<3
Sevgili Melly, çooook teşekkür ederim beni bu harika diziyle tanıştırdınız için. Beni bu kadar etkileyen sayılı yapımın ( dizinin demiyorum 😊) arasına bir yenisi eklenmiş oldu. Ben bi süre bişey izleyemem artık.. uzatmayacağım, yazılacak şeyleri sen zaten yazmışsın. Yoo Ah In e daha önce siz flying Dragon da çok beğenmiştim( hoş o dizide boş yoktu zaten , o ayrı) , oradaki karakterinin delikanlılıktan orta yaşlı haline kadar uzunca bir dönemini harika canlandırmıştı. Burada resmen aşık oldum kendisine. 30 şu yıllardaki hali inanılmaz hoştu dimi😁 her ne kadar kötü adamlar bile reenkarne olmuşken hayaletin neden reenkarne olmadığı konusunda pek ikna olmuş olmasam da ( dizinin kendi gerçekliği içerisinde) gerçekten müthiş bir diziydi. Direnişlerini biraz bizim kurtuluş savaşı İstanbulu ile özdeşleştirdim sanırım daha da bi etkilendim. Velhasıl seyretmesem kayıp olurmuş, tekrar teşekkürler 😍
YanıtlaSilahhh en sevdiğim yorum, tavsiye ettiğim bir şeyi seven birisinin geri dönüşü...
Sildaha da sevdiğim konunun chicago typewriter olması çünkü nedense pek duyulmamış, değeri bilinmeyen ama şahane ötesi olan bir dizi. inan ki ben de sonrasında kendimi toparlayana kadar epey bocaladım, dizi beğenemedim -ki hala kalite yarıştıracak dizi yok gibi bişey-.
inanır mısın izlerken aynı şeyleri ben de hissettim. kurtuluş savaşı kuva-yi milliye si gelioy insanın aklına. zaten bu tip diziler, benzer tarihi olan insanları daha çok etkiliyor her zaman. aynı hissiyat rebel: thief who stole the people dizisinde de geliyor ki o da mükemmel ötesidir izlemediysen şiddetle tavsiye ederim.
hayaletin reenkarne olamayışını ben şöyle yorumladım: kendi o kadar pişman olarak öldü ki farklı bir hayat yaşamak istemedi bilinç altı, kendisi olarak gelerek her şeyi düzeltmek istedi. ama yorumun tamamen dışında inanç olarak nasıl ki bizim dinimizde intihar edenler cennete giremez, onların inancında da reenkarne olamaz o suçu işleyen ruh.