''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

30 Nisan 2016 Cumartesi

İzledim: One More Happy Ending


Eski bir müzik grubu olan Angels'ın 1 üyesi hariç diğer üyelerinin yıllar sonra hala bir arada oluşlarını, arkadaşlıklarını ve aşk ilişkilerini izliyoruz. Merkezde ise grup üyelerinden Han Mi Mo ve uzun zaman sonra karşılaştığı ilk okul arkadaşı Song Soo Hyuk'un büyük aşkı yer alıyor.


Dizide sık sık flashback lerle Angels grubunu görüyoruz. Sinir bozucu, kendini beğenmiş bir üye yüzünden dağılmış ve herkes farklı bir kariyer yapmaya başlamış. İşin gıcık yanı ise o sevimsiz üyenin çok başarılı, ünlü ve zengin olması.

Son zamanlarda başrolde görmeye alıştığımız Yoo In Na burda oldukça enteresan bir karakterle yan rolde. Hatta ilk bölüm konuk oyuncu sandım aa cıx, bayaa yan roldü. Ama çoook sevimliydi.


Hello Monster'ı izlemiş olsam da son dizisini Fated to Love you olarak benimsediğim Jang Na Ra her zamanki gibi saf ve sevimli bir rolde. Diziden alıntı yaparsam 'görmüş geçirmiş ama masum' yada 'sevimli kusurları olan' bir kadın^^


Jung Kyung Ho'ya dair söylemek istediğim çok şey var aklımda... Öncelikle karakterden bahsedeyim. İnanılmaz bir adam!!!Tek kelimeyle inanılmaz! Herkesin hayatında isteyeceği mükemmel bir dost, aşık, baba, arkadaş. BA-YIL-DIM!


Cruel City ile başlayıp Falling for Innocence ile devam eden yolda üçüncü ve son adım olan One More Happy Ending kendi adıma bu adama çok hayran olduğum konusunda aklımı kesinleştirdi. Şöyle ki öyle bir oyuncu ki ağlarken gözlerim doluyor, aşk itirafı yaparken kalbim çarpıyor, kocaman gülerken ise şapşal şapşal gülümsetiyor beni. İşin garibi yakışıklı falan değil yani, dürüst olayım. Ama acayip bi cazibesi var. So Ji Sub'dan sonra bu kadar beni heyecanlandıran kimse olmamıştı. 

Ciddi anlamda yeni hayranlığıma, fangirl lüğüme merhaba deyin!!!


İlk başta hiç uyuşmayacakmış gibi geliyor bu çift ama sonra bi sevimliler, bi tatlılar. Adeta iki tane pandanın yuvarlanmasını izliyormuş edasıyla şebelek sırıtışla izliyorsunuz bu çifti^-^


Gerçekten tatlılar!!!


Çooook tatlılar!



Aşırı uyumlu olmaktan geberecekler! Hihihihi^-^


Dizideki dostluklar ve onların hayatlarını izlemek çok hoştu. İşin güzel yanı, her birinin ilişkilerinden ayrı ayrı diziler çıkar, öyle akıcı ve ilgi çekiciydi.


Absürd, sıkıcı, 'elim ileri sar tuşuna gitti' dedirten tek bir sahne yoktu ki bu Kore dizilerinde ne kadar ender rastlanan bir durumdur hepiniz iyi bilirsiniz sanırım^^


Tabii ki bir aşk üçgeni vardı -olmazsa olmaz- ama baymadı, uzamadı, dizinin tamamı onun üzerine kurulmadı. Tadında bitti ve konular ilerledi.


Pek çok diziye taş çıkartacak başarıdaki çocuk oyuncu kadrosu,


Kim So Yeon, Kwak Si Yang (o sıralar We Got Married'in çiftlerindendiler) ve Conan O'Brien gibi konuk oyuncuları da cabası!!!


Ayrıca eklemeliyim ki eşi benzerine zor rastlanır, aşırı istisnai olan musmutlu, sepsevimli, taptatlı bir sonu var.

Komedisi bol, aşkı bol, kadrosu kalabalık...

Ne kadar tavsiye ettiğimi artık anlamışsınızdır heralde. Ne kadar çok sevdiğimi... Seyircinin karnında kelebekler uçurtan son zamanların en sevimli dizilerinden <3<3<3

27 Nisan 2016 Çarşamba

Beauty Eurasia Çıkartmam


Haftasonu İstanbul Fuar Merkezi'nde Beauty Eurasia vardı. Ben fuara 3 senedir düzenli olarak gidip Kore standlarından alışveriş yapıyorum. 

Kozmetik diyemem ama özellikle cilt bakımı ürünlerinde yoğunlukla Kore markalarını tercih ediyorum. Bunun emin olun ki özenmekle yada Kore sevdamla bir alakası yok. Birkaç sene önce cildimle ilgili ciddi bir sıkıntı yaşadım. O dönemler çok pahalı markalar dahil olmak üzere sayısız ülkenin çeşitli ürünlerini denedim, Kore aklımda bile yoktu. Çoook çok sonra Kore ürünlerini keşfettim ve tek bir kremle şans vermek istedim. Diğerlerine kıyasla oldukça cüz-i bir ücrete bu kadar etkili bir krem bulduğuma kendim de şaşırıp o günden sonra sık sık Kore menşeili ürünler kullanmaya başladım. 

Gerçekten ama gerçekten çok fark var. Şimdi Watsons, Gratis gibi yerlerde bile 'made in Korea' yazan şeylere öncelik veriyorum. Fırsatım oldukça yurt dışından sipariş veriyorum yada kendim gidersem depolayıp geliyorum^^ Zannetmeyin ki Hera, su:m37 gibi pahalı markaları kullanıyorum. Gayet uygun ürünler, ama işe yarıyor. Offf o zaman high end markalar kim bilir ne mucizeler yaratıyordur hahaha


Neyse efendim, malum sheet mask dediğimiz kağıt maskeler de Kore ile birlikte keşfettiğim ve tamamaen saplantı haline getirdiğim bir ürün oldu. Yani koy yüzüne otur ne izlersen izle bi çıkar ohh pamuk gibi... Devamlı stoğumu dolu tutuyorum. 

Fuara da bu sene bu amaçla gittim. Azcık maske depolayayım dedim.


İnanılmaz ucuz bi fiyata bu maskeleri aldım. Azıcık da Korece konuştuk satıcı kızlarla. Aşırı tatlılardı, benim Korece konuştuğumu görünce 2 tane daha maske hediye ettiler bi de bana^^  Yani burda 'made in Korea' yazan maskelerden alıyorum hep ama fuarda kat be kat ucuzunu bulunca dedim ki' ahh beee çok param olsa da bi yıllık maskeyi yüklensem gitsem eve' hahaha. 



Kore kozmetiğinin bana kazandırdığı bir diğer alışkanlık ise face mistler. Ama bunlar öyle Avene, La Roche Posay in mineralli suları değil. Bayaa içinde nemlendirici olan, makyaj üstüne falan da sıkılan mistler. Yaz kış devamlı çantamda taşıyorum, benim gibi kuru ciltliler için mucizevi bir ürün!


Fuarda -ki neredeyse sadece Kore standlarını gezmeme rağmen- mistler pek yoktu maalesef. Yine benim işime yarayan güvenilir Limonian standı oldu. İyi ki varlar^^ Daha önce de bikaç ürün almıştım zaten. 

Limonian'ı bilmeyenler için söylüyorum, Kore kozmetik ve cilt bakımı ürünlerini internet üzerinden veya bizat gidip alabileceğiniz bir yer. Çok ilginç ürünleri ve farklı markaları Türkiye'de satıyorlar. 

Ben de Masine Fıll Mist'i bulunca kaçırmadım. Okyanusun dibinden çıkarılan su ve alglerin özleriyle yapılıyormuş. İnanılmaz fresh bir kokusu var ve şahane nemlendiriyor. Daha önce alışveriş yaptığım için beni tanıyıp güzel bir indirim yapıp üzerine burun maskesi de hediye ettiler^^ Daha ne olsun!!!

Fuar maalesef 3 gün kadar sürdü, oldukça kalabalıktı. Fırsatım olsaydı pazar günü öğleden sonra gitmeyi tercih ederdim çünkü muhtemelen ellerindeki ürünleri bitirmek için çok daha ucuza satmışlardır. Neyse, seneye inşallah yeniden yazarım fuar yazısını. Siz de inşallah gidersiniz^^



24 Nisan 2016 Pazar

İzledim: My Secret Hotel


Bir otelde düğün planlayıcısı olan Nam Sang Hyo birden bire eski kocasının düğününü planlamak zorunda kalır. Düğün oteldeki esrarengiz bir cinayet yüzünden gerçekleşemeyince eski kocasıyla yakınlaşmaya başlarlar. Aynı zamanda otelin müdürü de Nam Sang Hyo'dan hoşlanmaya başlayınca bir aşk üçgeni oluşur. Bu arada otelde esrarengiz cinayetler devam etmektedir. Bu cinayetler bir şekilde müdürle bağlantılıdır.


Benim izlemeyi uzun zamandır ertelediğim, nedense içimin ısınmadığı dizilerden birisiydi. An itibariyle bu kadar ertelediğime pişmanım. Pek çok açıdan beni şaşırtan bir dizi oldu.

Erteleme sebeplerinden birisi oyuncuları diğeri ise malum cinayet senaryosuydu.


Öncelikle dizinin 2. erkeği, benim diziye soğuk yaklaşma sebeplerimden birisi olan Min Nam Gung'dan bahsetmek istiyorum. Şimdiye kadar kendisini maalesef hiç sevemedim. Ama çooook mükemmel bir oyuncu olduğunu inkar edemem. Özellikle psikopat rollerinde^^

Burda sevdiği kadının kalbini kazanmaya çalışan iyi niyetli zavallı bir aşık rolünde izliyoruz. Gerçekten masum ve güzel bir aşık. Evet iyi dedim, şaşırmayın hahaha


Benim en sevdiğim Kore TV programlarından birisi We Got Married. Dizi boyunca Min Nam Gung'un ordaki partneriyle birkaç sahnesi, partnerinin şarkılarına yada programda geçen olaylara göndermeler vardı. Programdaki doğal (tabi gerçekten bizim sandığımız gibi doğalsa) Min Nam Gung'u çok sevdiğim için bu göndermelerden dolayı olsa gerek dizide de bu sefer bi sempatik geldi gözüme, ordaki halini anımsattı. 


Başrolde Goo Hae Young rolünde Jin Yi Han'ı izledik. Çok acayip bi adam bu. İlk bölümde hiç sevmedim, izledikçe yavaş yavaş iliklerime işledi, kendisine alıştırdı, sonra hayran bıraktı. Çok çok acayip bi adam.

Goo Hae Young uzun zamandır izlediğim en güzel aşıktı. Gözü aşktan başka bir şey görmeyen, sevdiği kadını geri kazanmak için en saçma sapan durumlara düşmeyi, ezilmeyi, aşağılanmayı bile göze alan, aşkının peşinden koşmayı bırakmayı düşündüğü tek an sevdiği kadının yorulduğunu düşündüğü zaman olan mükemmel bir aşık!!! Karakteri çok ama çok sevdim. Bi tane de kendime istedim ^-^


Nam Sang Hyo rolündeki Yoo In Ah, en güzel mi bilmem ama piyasadaki en sempatik kadınlardan birisi şüphesiz. Çok duru ve sanki hiç yaş almıyor. 

Nam Sang Hyo pek çok talihsizlik yaşamış ve sevdiği adama karşı güvenini kaybetmiş bi kadın. Ama yine de sanki bi ara iki adamı da elinde tutmaya çalışmış gibi geldi, ufakta gıcık oldum. İki mükemmel, iki aşık adam kadının gönlünü hoş etmek için kendini heba etti beeee hahaha^^ Ohhh hayat sana güzel be, şanslı!!! 


Kendini bilmez şımarık bir kadın yüzünden yaşanan yanlış anlaşılmalara 7 yıl kaybetmiş zavallı bir çift, zavallı bir aşk vardı dizide. Çok sinirlendim onların yerine, çok üzüldüm. Gerçekten çok tutkulu ve büyük bir aşktı, boş yere bunca zamanı ayrı geçirdiler.


Dizi boyunca aslında aşk için herkesin neler yapabileceğini izledik. Herkes ne yaptıysa aşk için yaptı. Aşk için tahmin ettiğimizden fazlasını yaptı. Dizinin teması 'aşkın insana yaptırabildikleri' olsa gerek...

Ne çok 'aşk' dedim. Ama cidden aşk doluydu bu dizi.


Dizinin arka planında devam eden esrarengiz cinayetler başta bi gereksiz gelmişti ama sonra yine kaptırdım kendimi, ayrı bi zevk verdi. Hele ki bu cinayetlerde de aşk görünce, ters köşe olunca, beklediklerimiz çıkmayınca iyice hoşuma gitti. Kötü zannetiklerim iyi, iyi zannettiklerim suçlu çıkınca ben şok!!! 


Sonuç olarak bunca zaman izlemediğime çok pişman olduğum ve oldukça beğendiğim bir dizi oldu. Aşırı abartılar, yapmacık sahne ve karakterler, anlamsız olaylar yoktu. Kimyası %100 tutan bir çift, izlemelere doyamadığım bir aşk ve takibi heyecanlı sonu şok edici bir cinayet hikayesi. İzlemenizi kesinlikle tavsiye ederim. Tabi hala izlemeyen kaldıysa^^

16 Nisan 2016 Cumartesi

İzledim: Madame Antoine


Choi Soo Hyun küçükken annesi tarafından terkedilince büyük bir travma yaşayarak çocukluk anılarını unutmuş şimdilerde ise dünyanın en büyük psikologlarından olmuş başarılı ama duygusuz bir adamdır. Aşın gerçek olmadığını, sadece beyindeki bazı kimyasalların oluşturduğu geçici bir his olduğunu ve hatta kadınların asla aşık olmayıp her zaman para ve güce sahip olan adamı seçtiğini savunur. Bunu kanıtlarsa annesinin kendisini terketmesini bilimsel olarak mantıklı bulabileceğini düşünür ve bunu kanıtlamak kadın denekler üzerinde aşk testi yapar. Son deneği olan Go Hye Rim'e aşık olunca her şey sarpa sarar ve psikolog benliğiyle insan benliği çatışmaya başlar.


Sung Joon'u sesi olsun, karizması olsun çok severim kendisini. Oyunculuğu da Oscar'lık olmasa da gaet güzel. Hatta son bölümdeki ağlama sahnesi beni çok etkiledi diyebilirim.

Ama karakter... Karakteri o kadar sevmedim o kadar sevmedim ki anlatamam. Deneyi için son ana kadar sevdiği kadını acımasızca kullanan kalpsiz bir adam diyebilirim. Anne travması, melek sevdası, kariyer endişesi gibi binbir sebep yaptıkları için bahane olarak görülebilecek olsa da bence görülemez! Gerçekten katı kalbine ve vicdansızlığına dayanamadım gıcık oldum.

Dizi sonunda asla birlikte olmalarını istemedim. En suçlu ve pişman olduğu anda bile o duyguları gösterebilen, adam akıllı özür bile dileyebilen bir adam değildi. Her daim gururlu ve dik, asla geri adım atmaz! Bencil!!!


Han Ye Se
ul nasıl güzel bir kadın!!! Yalnız Kore'de en çok estetiği olan aktrislerden birisi diye duymuştum. Ondan olucak ki mimikleri bana ya çok abartı yada yetersiz geliyor genelde.

Karaktere gelince, onu da hiç sevmedim. Bi insan bu kadar mı gurursuz olur? Sen bu kadar mı acizsin, o adama ihtiyacın var??? Hayır baştan sona efsane bir aşk olsa tamam dicem ama... En başından beri hemen hemen he şey bilen yada en azından şüphelenen bir kadın. Etrafındaki herkes devamlı olarak onu uyarıp ona gerçekleri anlatmaya çalışıyor. Israrla yolundan sapmayıp inatla kendisini kandırttırıyor. Sonra bi itiraf etsin beklentisi, sonra intikiam çabası en sonunda da ağlamalar üzülmeler... Peh! 

Aşkta gurur yok mudur? Yalan! İnsan her yerde gururlu olmalı! Aşkından ölmüyorsun onun da farkındayız, erkeksizlikten mi öldün de bu kadar oynattın kendinle? Aklım almadı! 
(ay cidden çok sinirlenmişim dimi? kendisine çöp gibi davranılmasına izin veren kadınlara tahammülüm yok!)


Çift olarak dediğim gibi ne büyük bir aşk ne büyük bir tutku... Çok sıkıcı bir ilişkileri vardı. Adam her daim kadınla onayan ama nedense içten içe çok seven birisi, kadın her daim adamın oyunlarını bile bile güvenmek istiyorum' bahaneleriyle kedisini her şeyin ortasına atan bir salak!

Tüm bunların sonunda artık yeter! diyen kadın, adamın en ufak bir zorluğunda hemen geri döner. Yok efendim terk edilme korkusu yok efendim kadınların sevgisine inanmamak yok efendim anne travması sebebiyle sana çöp gibi davrandı, aslında seni çok seviyor, sen de terk edince offf ne biçim kafayı yedi. Aaaa öyle mi o zaman öyle davranmakta haklı, demek beni çok seviyor, hemen geri dönüp o bencil kişiliğine rağmen psikolojisini düzeltip aşka inandırayım o zaman o adamı! 

Çok spoiler olabilir ama dizinin tamamı buydu kusura bakmayın! 


Yan karakterlere gelince, tamam bir karizma abidesi değillerdi ama kesinlikle başrolden daha iyi kalpli, saf ve dürüst oldukları kesindi. Her biri farklı ve renkli kişiliklerdi ve ben çok sevdim onları. Zaten Sun Joon'un karakterine öyle gıcık oldum ki kim olsa severdim heralde^^

Zaten onlara da kötü davranan yine Sung Joon'du -_-


Dizi bence çok ağır ilerledi, her bölüm adam kızı kandırıyor kızın haberi var ama yokmuş gibi davranıyor konusu etrafında dolandık durduk. Film olsaydı bu konudan daha iyi olurdu sanki. Yan karakterlerin hikayeleri bile daha akıcıydı.

Dizinin psikoloji altyapısını desteklemek için oluşturulan yan hikayeleri de çok üstün körü ve olmuş olsun diye yerleştirilmiş gibi buldum. 


Ha dizinin hiç mi güzel yanı yoktu? Vardı. Ben mesela Go Hye Rim karakterinin görselliğine bayıldım. Mükemmel bir tarzı vardı. Birbiriyle uyumsuz egzantrik parçalar, payetli etek-kazak kombinasyonları, enteresan broş ve diğer aksesuarlar. Çok beğendim dizinin kostümcüsünü hahaha Bi de falcı olması çok hoşuma gitti, yani falcılık dizilerde pek göremediğimiz bir meslek değil mi^^


Bi de çekim mekanları... Kafenin bulunduğu bina mesela yani tam yaşamak isteyeceğim tarzda biyer. Yada o kafe direk benim olsa, üst katındaki ev... Dışarıdan bi resmini bulamadım malesef çok üzüldüm-_-


Kafenin içine gelince yine tam benim tarzım. Hafif bohemian, doğal tonlarda ve doğal tarzda dekore edilmiş, çok hafif ışıltılar ve çiçekler her yerde... O kadar beğendim ki anlatamam.

Ha diziyle ilgili en çok sevdiğim şeyin kıyafetler, mekanlar ve dekorasyon olması acı bi durum tabi...


Sonuç olarak bu dizi benim büyük beklentiyle başladığım ama belki de o beklentinin büyüklüğünden ötürü hayal kırıklığıyla bitirdiğim bir dizi oldu. Konusu oldukça enteresan: AŞK DENEYİ. Karakterler de farklı, falcılar, psikologlar, dahiler, beyzbol oyuncuları falan ama akış beni sarmadı. Ağır gitti. Seveni çok ama biliyorum. Siz yine de beni dinlemeyip bi şans verin isterseniz^-^

9 Nisan 2016 Cumartesi

İzledim: Remember


Seo Jin Woo hem yetenek hem de lanet sayılabilecek bir özelliğe sahiptir. Geçmişi en ufak ayrıntılarına kadar bir fotoğraf gibi hatırlayabilmektedir. Seo Jin Woo'nun alzheimer hastası babası haksız bir şekilde cinayetle suçlanınca bu yeteneğini avukat olup babasını kurtarmak için kullanmaya başlar. Bu yolda hem Lee Min Ah ile tanışıp hem de farklı yoldaşlar edinip bütün kötü ve kötülüklerle savaşmaya çalışırken talihsizce kendisinin de alzheimer olduğunu öğrenir. 


Seo Jin Woo rolünde Yoo Seung Ho açıkçası beni çok etkiledi. En son I Miss You'da izlemiştim ama burda çok farklıydı. Bikere öncelikle çok güzel bi adam. Çok güzel gülen, güzel ağlayan ve tüm duygularını izleyiciye geçiren bir adam. Jin Woo'nun talihsiz kaderi beni o kadar üzdü ve üstesinden gelmeye çalıştığı engeller yüreğimi o kadar tüketti ki anlatamam. Kaderin adaletsizliğine bir kere daha sitem ettim.


Park Min Young'un canlandırığı Lee In Ah karakteri neredeyse Healer'daki karakterle hemen hemen aynıydı. Görevine sadık, kararlı ve erdemli, sevdiği adamın arkasında sonuna kadar duran iyi kalpli bir kız...


Dizinin bombası!!! En ama en mükemmel karakteri kesinlikle Park Dong Ho rolündeki Park Sung Woong'du. Daha çnce izlediğimi hatırlamıyorum ama nasıl izlememişim diye vahlanıyorum açıkçası!

Mükemmel bir oyunculuk yahu! Bi kere adamın gerçekten şivesi var sandım. Bu kadar mı doğal ve güzel şive yapılır??? Bu kadar mı hem sempatik hem acılı bir adam olunur!!!


Birbirinden renkli kıyafetleri giyip palyaço gibi görünmemek ve hatta karizmatik olmak hangi yiğidin harcıdır söyler misiniz??? Geçmişi yaralarla dolu, hırslı, alaycı, istediğini koparan başarılı bir avukat... Seo Jin Woo'ya iyi bir avukat olmayı öğretirken kendisi de adaleti, sevgiyi, bağlılığı ve dürüstlüğü öğreniyor. Ama öyle güzel öğreniyor ki... Dizinin kesinlikle kare ası, unutulmaz karakteriydi!


Son olarak bahsedeceğim karakter ise aslında gıcık olduğum ama oyunculuğuna şapka çıkardığım Nam Gyu Man rolündeki Nam Goong Min. Nam Goong Min'i hiçbir rolde sevemiyorum malesef (hayranları çok bilirim). Ama kesinlikle psikopat rolleri tam ona göre. Bu dizide de öyle kontak bir psikopatı canlandırmıştı ki akıllara ziyan! Kanımın son damlasına kadar nefret ettim, gıcık oldum, cüretine akıl sır erdiremedim. Uzun zamandır izlediğim en en ennn psikopat karakterdi Gyu Man!


Remember'ı izlerken bir aşk hikayesi beklemeyin derim ben. Açıkçası ben her zaman merkezde dolanan bir aşk izlemeyi severim ve o beklentiyle başladım. Aşk çok kuytuda köşede bu dizide, yok denecek kadar az. Ama buna rağmen bu dizi bir harika!

Öncelikle akıl almaz bir olay örgüsü var. Şaşırdığım karakterler, inanamadığım ilişkiler. O kadar gerçek ki aslında, benim hayatımdan farklı ama var olduğunu bildiğim gerçekler.


Uzun zamandır izlediğim en harika oyunculuklar bu dizideydi. Yani mesle Kill Me Heal Me de Ji Sung'a hayran olduk di mi? Burda tüm kadroya hayran kaldığınızı düşünün. Gerçekten ama gerçekten kötü karakterlerle dolu dizinin her bir karakteri o kadar gerçekti ki, sokakta görsem yüzlerine tükürmek isterim. Kötüler içlerinin karanlığını, zavallılar üzüntüsünü, dertliler acısını o kadar iyi yansıtıyor ki izleyiciye... Çok ama çok uzun zamandır böyle bir şey izlememiştim. Bayıldım!!!


Dizide hayattan o kadar çok kesit vardı ki, o kadar çok kesit, ders alınabilecek o kadar çok hikaye... Parayla satın alınanlar, pişman olanlar, parayla vicdanı arasında sıkışanlar, satın alındıkları kişi tarafından geri satılanlar, değersizleşenler, değer vermeyenler, ihtiyaç duymadığı anda insanları bir köşeye atanlar, kendisini her şeyden yaslardan dahi üstün görenler, insanlara böcek gibi davrananlar, talihsizler, ezilenler, ezilenleri korumaya çalışanlar, kan bağı olmasına rağmen aile olmayanlar, kan bağı olmadan aile olanlar... 

Ve mutlu mu mutsuz mu tanımlayamadığım buruk bir son. Güzel ama buruk bir son. 


Dizi boyunca izlediğim haksızlıklar yüzünden tırnaklarımı yedim, hop oturup hop kalktım. Kötülerin kötülüklerine inanamayıp iyilerin acizliğine üzüldüm. Paranın gücüne lanet okuyup, paranın gücüne teslim olanlara acıdım.

Eğer ki 'amaan ben öyle sıkıntılı dzi izleyemem' diyenlerdenseniz elinizi sürmeyin keza baş rollerimiz çok sıkıntı çekiyor istediklerini alana kadar. Ama eğer ki güzel bir hayata kalma ve başarı hikayesi izlemek istiyorsanız, hem de en iyi oyunculuklar ve en güzel şekillendirilmiş karakterlerle, hiç durmayın! Hemen başlayın derim ben!!!


Yazıma son verirken tekrar söylemek istiyorum! Bu dizinin bana en büyük katkısı Park Dong Ho rolündeki Park Sung Woong oldu. İnanılmaz bir oyuncu! Google'da aradığınızda günük hayatında ve hatta düğünündeki ezik ve çirkin fotoğrafları çıkan bu adam oyunculuk yaparken, bu diziden nasılll bu kadar devleşmiş aklım almadı! Eğer ki tavsiyeme uyup diziye bir şans verecekeniz ilk bölüden bu adamı dikkatle izleyin derim. Zira kendisi geç keşfedilmiş bir cevher benim için.