''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

27 Ocak 2022 Perşembe

[Yorum] İzledim: You Are My Spring

 


Çocukluktan travması olan Kang Da Jung ile psikiyatrist Joo Young Do tanıştıklarında, Young Do, Da Jung'ın içini öyle bir okur, psikolojik analizini öyle nokta atışı yapar ki ilişkilerine pek de iyi bir yerden başlamazlar. Da Jung'ın her zaman kötü erkeklerle birlikte olduğunun bir hastalık olduğunu farkeden Young Do ona yardım etmeye çalışırken aralarında koparılamaz bir bağ oluşur.


Kang Da Jung rolünde Seo Hyun Jin vardı. Oyunculuk tarzını çok beğendiğim bir kadın -şimdiye kadar çok dizisini izlememiş olsam da- ama sanki her dizide aynı gibi. Yani burdaki karakterle Another Miss Oh'daki karakter arasında konuşma tarzından vücut diline kadar tek bir fark söyleyebilecek olan var mı? Her dizide çok aynı gibi geliyor bana. O yüzden çok beğenerek izlesem de, hoşuma da gitse kendisine bi şüpheyle yaklaşıyorum. Ama burda yine çok sevdim orası ayrı. Hele bi ağlıyor ki yani rol demeye bin şahit!

Da Jung tüm psikolojik sorunlarına rağmen, kendisini kabuğuna çekip tüm dünyayla ilişkisini kesse hakkıyken yine de insan üstü güçle dünyaya sarılan, hadi geçtim dünyayı bir de ilişkisine sarılan çok güçlü bi kadındı. Hayata bakışı, duruşu, hiçbir şeyin peşini bırakmaması çok hoşuma gitti.


Joo Young Do rolünde ise Kim Dong Wook vardı. Kim Dong Wook'tan en son Find Me In Your Memory dizisinde bahsetmiştim. Eski meşhur dizilerden Coffee Prince'de oynadığından beri ilk defa büyümüş adam olmuş halini orda izleyip uzun süre şok etkisinden çıkamamıştım. Orda acayip donuk ve tepkisiz bi oyunculuğu vardı. Find Me In Your Memory'den bu yana epey yol kat etmiş olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bi kere ortada mimik, farklı ses tonları, hareketli bi vücut dili vardı. Komedik sahneler vardı mesela ben şok oldum o kadar beklemiyodum ki! Off ne biçim oyuncu aşmış kendini diyemem ama burda bi level atladığını da belirtmem lazım. Yer yer gülümseyen, ağlayan ve komiklik yapan şapşik yüzüyle şaşırttı beni. Hoşuma gitti.

Young Do'ya biraz gıcık oldum açıkçası. Herkesin aklını okurken, herkese yardımcı olurken kıza haksızlık etti gibi geliyor bana. Çok zorladı onu, çok peşinden koşturdu. İyi bir adamdı, güvenilir bir adamdı ama zoru oynadı sanki. 


Çift olarak bana dünyanın en inandırıcı aşk hikayesini geçiremediler belki ama kimyaları çok iyi bir ikili olmuşlardı bence. Mükemmel eğlenceli sohbetleri vardı, best friend olabilirler kanımca. Ama aşk için gerekli o ateşli hava pek geçmedi bana sorry...

Kızdan hoşlanan çocuğun en sonda yan çizmesi durumu da epey sinirimi bozdu bu arada. Sanki kendi durumundan en başta haberin yoktu geri zekalı!


Dizi benim beklediğimden epey farklı çıktı aslında. Çok katmanlı bir diziydi.

Bi kere başroller arasında dönen bir aşk hikayesi var esas konu olarak.

Sonra hemen her bölüm farklı psikolojik rahatsızlığı olan insanların kliniğe geldiği ve farklı sorunlara parmak basan bir hikaye örgüsü var arkada.

Bir de aksiyon polisiye devam eden bir cinayet öyküsü var tabii ki. İşte bu dizinin en beklenmedik hikayesiydi diyebilirim. 


Aşk hikayesi okey, zaten dizinin olayı o. Başrolün kliniğinde geçen psikolojik hikayeler de okey, zaten kızımızın da bi travması vardı. Benim tüm bunlarla bağdaştıramadığım polisiye hikaye oldu. Yani neden onu bu diziye koymuşlar anlamadım. Bizim karakterlerimizle asla alakası olmayan bir hikaye akışı var ve biz devamlı onu takip etmek zorundayız. Adeta dizi içinde başka bir dizi. Tam romantik dram izlerken birden 'Katil kim?'e geçiyor mevzu. O hikayeyle başroller arasındaki bağlantı çok zayıftı, bizi ilgilendirmiyordu bence. Kızın her zaman sorunlu tiplerle çıktığını anlatmak için bu koca cinayet hikayesinin araya sokulması bana acayip manasız geldi ki o noktada diziye olan ilgim kayboldu zaten.


Düşünüyorum da o cinayet hikayesi bu diziden tamamen çıkarılıp başka bir dizi yapılsaydı, biz burada bir psikologla travmalı bir kadının aşk hikayesini izleseydik, yan rollerden de ufak ufak komedi alsaydık on numara beş yıldız bir dizi olabilirmiş. Ama dedim ya kopukluk yapıyor bir yerde, sarmadı pek o yüzden. Güzel bir hikaye, beklenmedik şekilde iyi iş çıkaran oyuncular varken ortada ortalık aşureye dönmüş. Yani tatlının içinde kuru baklagillerin ne işi vardı? Bi tane güzel tatlı yapın yanına da ayrıca kuru baklagillerden sulu yemek yapın dimi ama?












22 Ocak 2022 Cumartesi

[YORUM] İzledim: The Red Sleeve

 


Hain ilan edilip idam edilen babasının gölgesinden kurtularak kral olmak isteyen prens Yi San, kral olan dedesiyle ve onu tahttan etmek isteyen tüm düşmanlarla cebelleşirken sarayda çalışan Sung Deok Im isminde bir kadınla tanışır ve ona aşık olur. Kendisinin cariyesi olmasını istese de Deok Im prensin kadını olmak istemez. Prense bağlanmasa da onu kral oluncaya kadar korumaya söz veren Deok Im ve onu sevmekten asla vaz geçmeyip son ana kadar onu ikna etmeye çalışan Yi San'ın hikayesini izliyoruz.


Yi San rolünde Lee Jun Ho vardı. Just Between Lovers'ı kaç kere izledim anlatamam. Orda başladı Jun Ho hayranlığım. Her bir bakışı, jesti, mimiği mest ediyor beni. Özellikle gülüşüne hayranım. Gerçek hayatta da kelime olarak okunduğu şekilde HA-HA-HA diye kahkaha atıyor ve ben buna bayılıyorum. Sırf onun gülüşü için derlenmiş youtube videoları var yani o derece. Kaşına gözüne de hayranım tabi. Kocaman bi gülümsemesi, sıcacık bakan gözleri, insanın içini dağlayan bi ağlaması var. Çok geç keşfedildi bence. Yaşları yakın olsa da oyunculuğa sonradan başladığı için yeni nesil Ji Chang Wook diyorum ben ona(onun da hahaha kahkahası vardır hatta). İnsanda bıraktıkları imaj tamamen aynı bence. Çok beğeniyorum ya ne kadar övsem az...

Yi San dizilerde izlemekten en çok zevk aldığım tipte bir erkekti: çok güzel seven erkek. Ama çok da zavallı bi adamdı... O nasıl aşık olmak öyle??? Böyle bir adam olabilir mi ya allaşkına? Nasıl saf bi sevgi, bağlılık, sadakat... Gerçekten her bir bölüm geçtikçe daha da hayran kaldım, içim acıdı, sarılmak istedim. Bi insan hem çok iyi bir evlat, hem çok iyi bir aşık, hem çok iyi bir baba, hem çok iyi bir arkadaş, hem de çok iyi bir kral olabilir mi? Bir insan mükemmel olabilir mi? Bu adam mükemmeldi işte. Vicdanıyla ve duygularıyla birlikte verdiği her kararda hem merhametli, hem adil hem de sevgi doluydu. Uzun zamandır izlediğim en kusursuz karakteri gözüm yaşlı arkada bıraktım sanırım bu diziyle.


Deok Im rolünde ise Lee Se Young vardı. 2-3 dizisini anca izlemişimdir, öyle çok gözüme çarpan bir oyuncu değildi, hala değil maalesef. Kadının her hali bana aşırı donuk geldi. Karakter öyle bile olsa ağlamalarında, gülmelerinde o samimiyeti ve coşkuyu hissetmek isterdim, o da olmadı açıkçası. Ama sonra baktım ki kamera arkasında kız acayip neşeli, komik, hareketli bi tip. Sanki bu rolü oynayan kadınla kamera arkasındaki kadın bambaşka insanlar. Dedim ki 'evet sorun karakterdeymiş kız öyle değil demek ki normalde'. Bi de şimdi yok güzel kız çirkin kız diye kadına şaapmak istemem ama yukarıda 'of bayılıyorum taş gibi çocuk kaşı gözü maşallah' minvalinde erkeği metalaştıran bir yorum yapmışken, cennetin yedinci katından da düşmemişken affınıza sığınarak eklemek isterim ki; ağzı gözü bi kocaman töbe töbe gülerken bile insanın içini ürpertiyor yani... Jun Ho gibi kahkahasıyla güneşi doğuran, kocaman gülümsemesi ardında gözleri kaybolan bi adamın karşısına bu kadını koymaları biraz tezat olmuş. Yerinde harikalar yaratabilecek hiç yoktan 5-6 kişi geliyor aklıma mesela.

Deok Im'den bahsedesim bile yok!!! Yi Sun'ın duygularından o kadar emindi ki sonuna kadar kullandı onları. Yeri geldi herkesin karşısında titrediği kral nasıl olsa kendine bişey yapmaz diye ağzından çıkanı kulağı duymadan konuştu, yeri geldi yalan söyledi, arkasını dönüp gitti. Adamın tüm duygularını hiçe sayıp kaç kere tersledi, reddetti, aşağıladı onları saymıyorum bile. Kendisini küçük, önemsiz ve sevgisiz hissettirdi. Çok sinirlendim, çok kızdım. Yahu son bölüme kadar mı bi insanın duygularıyla oynanır? Asla sevgisini söylemedi, adamın içini huzura kavuşturmadı. O kadar sinir oldum ki... Kendi canını riske atarak kızı koruyan bi prens karşısında bi kere bile prense öncelik tanımadı hayatında. Çok sevgisiz bi kadındı bence. Tercih yapabilme özgürlüğüne kafayı takmıştı ki son ana kadar Yi San onun önüne tüm özgürlükleri ve tercihleri sundu, asla kısıtlamadı. Yediği önünde yemediği arkasında, kendisini seven kral kapısında köle neredeyse devlet işlerini unutacak hale gelmişken bile pikniğe gidemedi diye gözü yaşlı bi drama kraliçesi hallerindeydi. Off öyle bi gaza geldim ki bahsedesim yok demiştim başta ama 5 paragraf daha yazarım bu kıza saydırarak!


Çift olarak elimizde ne varsa Yi San sayesindeydi tabii ki... Her bir duygusal anı o yarattı. Sevgi dolu cümleler sadece onun ağzından çıktı, sadece o öptü o sevdi. Bu ilişkide Yi San çok yalnız göründü bana. Oyuncu olarak uyumlulardı ama ben bu diziyi gerçek bi hikaye, bu ikiliyi de gerçek bi çift olarak düşünürsem bu çifti hiç sevmedim. Bir tarafta dibine kadar seven, kral olarak bile gurunu ayaklar altına alarak köle olan bir adam, diğer tarafta adamın duygularından emin olduğu için sonuna kadar sömürüp bir damla sevgiyi esirgeyen cani bir kadın vardı. Maalesef çok üzülerek izledim.

Ammaaaaa, kamera arkası görüntüleri izledikten sonra söylemeliyim ki; bu ikili kamera arkasında bambaşka bişeydi. O hallerini alın dizi yapın 70 bölüm sürsün. Bi kahkahalar, şakalar, sarılmalar, eğlenmeler inanamazsınız. Kız zaten dedim ya iyi oyuncuymuş demek ki, bambaşka bi karakter gerçekte. Jun Ho desen meşhur HAHAHAları birlikte mutlular falan... Yani bu donuk ilişki de, o donuk kız da tamamen senaristin suçu -_-


Dizinin akışından ciddi anlamda Moon Lovers vaybı aldım. Saraydaki hayat dolu haylaz kızla taht savaşı içindeki prensin aşkından tutun, kral olup hayati kararlar almak zorunda kaldığındaki ikili arasındaki ilişkinin gerilimi yada cıvıl cıvıl kızın dizinin ilerleyen bölümlerinde iyice donuklaşmasına kadar çok benzer bir patern vardı. Bu açıdan (bilen bilir Moon Lovers ennn sevdiğim dizidir) izlerken zevk aldım. Tabii ki ufak bir çakmalık hissettim ama bu beni soğutmadı aksine sanki eski bi dostumu görmüşüm gibi hissettim, hoşuma gitti. Akışta çok büyük benzerlik vardı.


Özellikle ilk yarıda bu hissiyatı aldığım için çok büyük heyecanla başladım her bölüme. Gerçekten çok güzel aktı dizi. Hatta keşke dedim daha erken izleseymişim belki 2021'in en iyi dizileri listesine alırdım. Ama sona doğru işler bi minik değişti. Bi kere dizi çok sık zaman atlamaya başladı. Sonra taht kavgaları bitti, düşmanlar gitti geriye sadece aşkından köpek olmuş bi kralla ona yüz vermeyen hizmetli kız hikayesi kaldı. Ben ki sageuk (Kore tarihi dizisi) izlemeyi çok sevsem de taht kavgası hikayelerinden hiç hoşlanmam, bi düşman gelsin birisi tahtı tehdit etsin falan istedim. O kadar hikaye yoktu ki... Kıza zaten gıcık olmuşum. Hayır bu kral bunca yıl kendisine yüz vermeyen bu hizmetli kızın neyine bu kadar aşık oldu bi anlasam??? Tamam başlarda o cıvıl cıvıl halleri prensi için bi kaçış yeri, bi vaha gibiydi ama sonraları hayatındaki en suratsız en mutsuz en depresif karaktere dönüştü. Sanki yanında kelepçeyle, halatla bağlanmış da zorla oturuyor gibi davranıyordu. Kralın böyle bir kıza olan bağlılığını bölümler boyu başka olay olmaksızın neden izledik hiç anlayamadım gerçekten.
(Çaktırmayın bi ufaktan da kıskandım galiba böyle meymenetsiz kızı böyle bi adamın sevmesini)


Son bölüm ise tamamen bi kafa karışıklığı oldu diyebilirim. Bi bölüm içinde defalarca zaman atladı, adam akıllı bi hikaye göstermedi, ciğerimizi parçaladı sonra sanki tüm olanlar distopik bi gelecekten bi parçaymış gibimsi bir an oldu. Zannediyorum ki yazar dizinin sonunu bizim inancımıza bıraktı. İstersek kötü sona istersek de rüyaya inanabilmemizi istedi. Üzülerek söylüyorum ki gerçek olan kötü gelecekti, kamera arkasını izlerken açıkça gösterildi bunlar. Ama zaten kral sevgi dolu kıza anca öldükten sonra hayalinde ulaşır, kızın gerçekte o kadarcık bir sevgiyi bile vermesi imkansızdı zaten -_- Yine de internette gördüğüm kadarıyla iyi sona inanıp kötü geleceği rüya olarak yorumlayanlar da epey fazla. Umarım siz de öyle yorumlarsınız.


Bu arada dizi isimlerine olan takıntımdan dolayı bu noktaya da bi değinmek istiyorum. Neyse ki bu sefer çeviride bi sorun yok. Kırmızı kol ucu gibi bi anlamı var dizinin adının. Anlamı dizinin ilk bölümünde açıklandı aslında. Ama o kadar. Dizide Deok Im veya bir başkasının kol uçlarının rengine, renk değişimine, kırmızı veya herhangi bir başka renk olmasına dair hiçbir vurgulama yapılmadı. Diziye ismini koyacak kadar mühim bir mevzuysa azıcık gönderme, göze sokma da bekliyor insan yani..


Sabahtan beri epey bi sövdüm diziyi, ama size enteresan bişey söyleyeyim mi? Ben diziyi sevdim... Yani şöyle ki benim konfor alanımın tamamen içinde bir dizi. Olaylar, hikayenin gidişi, sageuk olması, Lee Jun Ho!! Lee Se Young'a bile okeyim ama benim en büyük sorunum Deok Im karakterinin kendisi. Yani daha farklı bi kadın olsaymış Deok Im, mesela madem diziyi o kadar Moon Lovers-varı yapmışlar Deok Im de daha çok Hae Soo gibi bir kadın olsaymış o zaman gerçekten çok güzel olurmuş her şey. Şikayet ettiğim ve bana diziyi olumsuz gösteren her şey bu kadın yüzündendi. Dolayısıyla onu yok saydığım ve kendimi Deok Im'in ağzına kürekle vurduğumu hayal ettiğim her an diziyi çok severek izledim. Garip ama gerçek. The Red Sleeve gerçekten güzel bir dizi.






3 Ocak 2022 Pazartesi

2021'in En İyi Kore Dizileri

Yeminle 10 gün önce hazırladım bu yazıyı, ayın 29'unda da yayınlayacaktım nasıl oldu ne oldu bilemiyorum unuttum gitti :((( Şehir dışındaydım 1 hafta boyunca, telefondan yayınlarım dedim ama işte bende o kafa ne gezer... Çok özür dileyerek yeni yılın 3. gününde karşınızda efendim o malum liste. Bundan sonraki her cümle 10 gün önce yazılmıştı bilginize :) 

.

.

.

Ne ara buraya geldik ben de bilemiyorum. Pandemi dolayısıyla başkaları için geçmek bilmeyen zaman benim için nedense su gibi geçiyor. İnanın asosyal olmak çok zor iş. İzlemek istediğim dizilerin/filmlerin, okumak istediğim kitapların hiç birine yetişemiyorum, görmek istediğim tiyatro oyunlarının, gezmek istediğim müzelerin hiçbirine gidemiyorum. Sıradan sosyal bir insandan daha yoğun bi hayatım var sanki hahaha...

Neden bunu anlattım, çünkü ben yine yeniden bir seneyi izlemek istediğim dizileri yetiştiremeden bitiriyorum ve üzgünüm bu duruma. Kendimi uluslararası bi yetki merkezi sanıyorsam demek, iyi olup da ben izlemediğim için bu listeye giremeyen dizilere haksızlık yaptığımı sanıyorum kendi kendime. Onların da çok umrunda ya sanki. 

Blogta yanda bi mail adresi var ve oraya en çok dizi tavsiyesi almak isteyenler mail atıyor. Bu arada çok mail geliyor ve ben buna çok seviniyorum, bi yandan da şaşırıyorum çünkü blogum o kadar popüler değil. Ama hepsine seve seve cevap veriyorum emin olun ki. Hep yazın siz, çok çok teşekkürler bana yazdığınız için. Neyse işte tavsiye diyordum... Tavsiye vermek inanın çok zor yani herkesin tarzı o kadar farklı ki.. Goblin'i sevmeyen var mesela ne tavsiye vereyim ben şimdi o kişiye -_-  O yüzden ilk olarak herkese diyorum ki mutlaka geçen senelerin en iyi diziler listelerine bakın, çünkü gerçekten kaliteli diziler var o listelerde. Ha hiçbiri uymuyordur size o zaman ben yine tavsiye veririm orası ayrı tabi. 

İşte tam da bu yüzden, her zamanki gibi geçen senelerin listelerini bırakıyorum buraya. Bi göz atın derim ben:

2014'ün En İyi Kore Dizileri

2015'in En İyi Kore Dizileri

2016'nın En İyi Kore Dizileri

2017'nin En İyi Kore Dizileri

2019'un En İyi Kore Dizileri

2020'nin En İyi Kore Dizileri


Diziler de her zamanki gibi beğeni sırasına göre değil rastgele sıralanmış durumda.

1) DOOM AT YOUR SERVICE


Bir senaryo yaz romantik-fantastik temalı sonra da başrollere Seo In Guk ve Park Bo Young koy, kötü olabilir mi???? İmkanı yok tabii ki. Bol aksiyonlu, aşklı, supernatural elementli ve tabii ki gukguklu (Seo In Guk) mükemmel bi diziydi. 

Dizi yorumum için TIKTIK

2) MY ROOMMATE IS A GUMIHO



E yine romantik-fantastik, üzerine de bol miktarda komedi.. Cıvıl cıvıl karakterler, ponçik ponçik bi aşk daha ne olsun? Bu sene beni Jang Ki Young hayranı yaptı, uzun zamandır özlediğimiz yeni bi 'mükemmel erkek' karakteri sundu bize. Yeni oppa'mız hayırlı olsun. Koşa koşa izleyin aşk böcekleri.

Dizi yorumum için TIKTIK

3) YOUTH OF MAY



Bu senenin sürprizlerinden birisiydi bu dizi. Böyle kalp cızlatan, iç acıtan, şefkatli, dram dolu... Sevip de kavuşamamak, dava peşinde koşmak, inanç aşk herşey var bu dizide. Kendi yorumuma baktım da 'Sanırım fark etmeden bu senenin en iyi dizisini buldum' demişim. Siz de öyle hissetmek isterseniz mutlaka izleyin. 

Dizi yorumum için TIKTIK

4) MAD FOR EACHOTHER



Senenin bir diğer sürprizi diye de buna diyebilirim. Mini bi dizi ama tadından yenmiyor. Keşke bitmese denilenlerden. İnanılmaz orjinal, farklı bir senaryo, akış bambaşka, oyuncular yenilikçi. Nice dizilere 16+ bölüm çekeceklerine bunu uzatsalarmış keşke. Tüm dizilerde göreceğinizden farklı bir aşk hikayesi izleyeceğinize söz verebilirim.

Dizi yorumum için TIKTIK

5) SELL YOUR HAUNTED HOUSE



Fantastik romantik zannederek başladığım ama romantizm elementleri pek olmayan, onun yerine bol aksiyonu olan, beklentilerin yine çok dışında kalan bir diziydi. Maalesef ki bön bir dönemime geldiğinden yorumunu yazamamışım ama görüntüler olsun, oyuncular olsun, hikayeler olsun dolu dolu bir diziydi. Her bölümde farklı bir hayalet hikayesi, başroller arasında mükemmel bir kimya ve paslaşma, adı pek duyulmasa da bu senenin en iyi dizilerinden birisiydi bence.

6) HOSPITAL PLAYLIST



Geçen sene ilk sezonu listemdeydi, bu sene de ikinci sezonu. Listeler beğenme sırasına göre oluşturulmuyor ama bu dizi şimdiye kadarki en iyi Kore dizilerinden birisi diyerek bu senenin en iyi dizisi olduğu ipucunu verebilirim. Anlayana şöyle diyebilirim: Kore'nin Friends'i. Onun dışında anlamayana da geçen seneki listemde yazdığım yazıyı aynen copy paste yapıyorum buraya çünkü hissiyat aynı:

"Yazısını yazamadım, yazmaya bir türlü elim gitmedi. Neden? Çünkü kelimelerim yetmedi. Çocuklar çoooooook iyi bir dizi, ama öyle böyle değil. Senenin en kaliteli yapımı diyebilirim. Biraz Amerikanvari, klasik Kore tarzını arayanlara uymaz, zaten de Netflix dizisi. Aynı okuldan mezun ve aynı hastanede yaşayan 5 doktor arkadaşın hayatını izliyoruz. Ama böyle olaylar olaylar, entrikalar, kötü adamlar falan değil. Bayaa hayatın içinden dertleri, sorunları, insani ilişkileri, işleri, aşkları her şeyini en organik şekilde izliyoruz. İnanılmaz 5 oyuncu: Jo Jung Suk, Jung Kyung Ho, Kim Dae Myung, Jeon Mi Do ve Yoo Yeon Suk; inanılmaz bir kimya aralarında. Gerçek hayatta da artık çok samimi arkadaş olmuşlar zaten, çünkü insanın olası gelir o kadar iyi ki ortam. Her şey 4-4'lük, zaten o kadar patladı ki 2. sezon da yolda. Ama bu kadar mükemmel dizinin en mükemmel yanı kendisi değil, müzikleri. Mido and Falasol diyorum başka bişey demiyorum. Bilen anladı bilmeyen koşsun videolarını izlesin. Bakın dinlesin demiyorum, izlesin diyorum, işin püf noktası orada^^"

Not: Mido and Falasol ün 2. sezon şarkılarını da mutlaka dinleyin!

7) DALI AND THE COCKY PRINCE



Kaç diziye sürpriz dedim, kaç diziye mükemmel dedim bilemiyorum ama bu dizi gerçekten çok iyiydi. Yılın tartışmasız en iyi romantik komedisiydi. Ponçik bir aşk, mükemmel karakterler ve mükemmel oyuncular. Aşk izlemek istediğinde başa sar sar izle o şekil yani. Zarif Park Gyu Young ve karizmatik Kim Min Jae'yi radarıma aldım bu dizi sayesinde, o kadar beğendim oyuncuları da yani. 
Bol keseden romantizm, komedi, bi tutam dram, bi tutam aksiyon az da gerilimle kusursuz lezzet çıkmış ortaya.

Dizi yorumum için TIKTIK

8) LIGHT ON ME



24 dakikadan 16 bölüm yapıp insanın içi nasil da pançak pançak gülümsetilebilir? Anca böyle olur işte. Light On Me -şaşırmayacaksınız ama- yılın sürpriz dizilerinden. Neden? Bi kere Kore'de pek popüler olmayan LGBT+ konulu. Asosyal bir lise öğrencisi olan Tae Kyung artık yalnız kalmak  istemediğine karar verir ve öğretmeninin tavsiyesiyle okulun öğrenci birliğine katılır. Öğrenci birliği yukarıdaki fotoda da gördüğünüz gibi ay parçası çocuklardan oluşuyor tabii ki ve bizim Tae Kyung da orda aşkı keşfeder. Birbirinden genç ve iyi oyuncular, hepsi birbirinden iyi karakterler ve sıcacık bi hikaye... İnanılmaz doğal, yenilikçi, ve özlediğimiz tazelikte bir dizi. Eski okul dizilerini hatırlattı bana. Mutlaka izleyin derim ben.
.
.
.
.
.
Bu diziden de yola çıkarak bu sene Kore ekranlarındaki LGBT+ devriminden bahsetmek istiyorum birazcık. Eşcinsellik Kore'de de aynı bizim ülkemizde olduğu gibi yok sayılan ve ayıplanan bi tabuyken yavaş yavaş kendilerini açmaya başladılar son yıllarda (biz hala yerimizde sayalım). Bir toplumun kültür gelişimini dizi ve film yapımlarıyla takip edebilirsiniz. Mesela dizilerde hükümet eleştirilebiliyor mu, siyaset alay konusu olabiliyor mu, görsel efektler ne seviyede teknolojiyle yapılmış, cinsellik sahneleri ne derecede açık, eşcinsel karakterler özgürce ve hetero karakterlerle aynı özgürlükte sahnelenebiliyor mu? Kore'nin yavaş yavaş kültürel geriliğinden de sıyrıldığını ve toplumsal eşitlik ve özgürlüğe daha çok önem vermeye başladığını görmüş olduk bu sene. Ben de LGBT+ destekçisi bir blog yazarı olarak bu sene izlediğim bikaç Kore dizisini buraya yazmak istedim. Mailde de sorular geliyor bazen, biraz yardımcı olabilir.
Not: Yine de en iyi LGBT+ dizileri Tayland ve Tayvan yapımı belirtmek isterim.

KORE'DE GAY DEVRİMİ


1) NOBLEMAN RYU'S WEDDING



Joseon döneminde geçen dizide, Hi Wan'ın kız kardeşi düğününden kaçınca Ki Wan kadın kılığına girerek kardeşi yerine Ho Seon ile evlenir. Ailelerin gururu ve prestiji söz konusu olunca gerçek gelin bulunup geri getirilene kadar bu ikili bu oyunu devam ettirmeye karar verirler. Birlikte yaşayıp evli rolü yaparken yavaş yavaş ne kadar iyi anlaştıklarını ve gerçek geline ihtiyaçları olmadıklarını anlarlar :)) 

2) PEACH OF TIME



Tayland-Kore ortak yapımı bu dizide Tayland'ın da popüler LGBT+ oyuncularından birisi yer alıyor. Peach uzun zamandır arkadaşı olan ve hoşlandığı Yoon Oh'yu ziyaret etmek için Tayland'dan Kore'ye gelir. Bikaç gün birlikte geçirdikten sonra onda bir gariplik olduğunu farkeder ve onun hayalini gerçekleştirmek içi elinden geleni yapar.

3) YOU MAKE ME DANCE



Okuluna devam edebilmek ve annesini desteklemek için tefecinden borç alan modern dans öğrencisi Song Shi On ve ondan borç toplamak için gelen Jin Hong Seok'un hikayesini izliyoruz. Shi On borcunu ödemeden kaçmasın diye onu gözlem altında tutan Hong Seok yavaş yavaş onun hayalini ve eğitimini desteklemeye başlar ve bu ikili arasında farklı bir bağ kurulur.

4) MY SWEET DEAR



Ünlü bir restoranda ünlü bir şef olan Yoon Do Gun kendi bildiğini okumaya ve mutfağını kendi kurallarıyla yönetmeye alışkındır. Birden bire karşısında mutfağına kendisine rakip olan Choi Jung Woo'yu bulur ve bu ikili sadece kazanan tarafın mutfağı elinde tutabileceği bir yarışa girerler. Tabii ki de bu yarış içinden bir aşk doğar.

5) TO MY STAR



Kariyeri düşüşte olan büyük star dışa dönük Kang Seo Joon ve mütevazi yaşantılı, içine kapanık aşçı Han Ji Woo birlikte yaşamak zorunda kalırlar. Ama kariyerini toparlamaya çalışan magazinsel ve aşırı sosyal bi karakterle sakin hayat sürdürmeye çalışan çekingen bi karakterin ilişkisi pek de kolay olmaz. 
Bu dizinin filminin  de çekildiğini, Netflix'te olması sebebiyle en popüler yapımlardan birisi olduğunu ve yukarıdaki 'En İyiler Listesi'ne girmeyi ucundan kaçırdığını da eklemeden geçemeyeceğim. Bana kalırsa kısa, tadında ve oldukça keyifli bi yapımdı. 
.
.
.
.
.
Bu şekil alternatif bir dizi listesini de bu senenin sonuna hediye olarak eklemek istedim. Ben şahsen çok seviyorum LGBT konulu dizileri izlemeyi çünkü bildiğimiz klişe aşk hikayelerinin çok dışında oldukları gibi toplumda kabul görme kaygısı, saklanma/gizlenme, dışlanma, aile problemleri, kimlik bunalımları gibi oek çok gerçekçi ve farklı elementleri de bünyelerinde barındırıyorlar. Şiddetle tavsiye ederim.

Yine pandeminin egemen olduğu bir yılın sonuna geldik. Ama zannediyorum ki şu noktada herkesi virüste çok ekonomi vuruyor. Herkese önce akıl ve beden sağlığı sonra da refah ve huzur diliyorum yeni senede. Umarım hepimiz için hayat daha güzel olur. Güçlü kalın, pozitif olun. Susmayın! Hakkınızı savunun. Allah sonumuzu hayretsin.. Seneye yine gelin bu bloga olur mu?