''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

29 Kasım 2021 Pazartesi

İzledim: Youth Of May

 Sanırım fark etmeden bi şekilde bu yılın en iyi dizisini buldum diyebiliriz. Ben de beklemiyordum böyle bir dizi izlemeyi aslında. Hatta ‘Bu aralar sıkışığım, 12 bölümlük dizi izleyeyim de çabuk bitsin’ mantığıyla başlamıştım. Şahane bi sürpriz oldu bana.


Hwang Hee Tae, despot babasının zoruyla görücü usulü bir görüşmeye gider. Karşısında paraya ihtiyaç duyduğu için arkadaşının yerine bu görüşmeye gelen Kim Myung Hee vardır. Myung Hee kimliğini saklayarak arkadaşı gibi davranırken bu evliliği yokuşa sürmek için elinden gelen her şeyi yapar. Ama Hee Tae kızın gerçek yüzünü görmüş ve beklentilerinden çok farklı bişeyle karşılaşmıştır. Devlet ve komünistlerin karşı karşıya bir çatışma içinde olduğu bu zorlu dönemlerde bu ikili imkansız bir aşkı sürdürmeye çalışır.


Kim Myung Hee rolünde Go Min Si’yi izledik. Şaşkınım açıkçası. Pek çok yerde yan rol olarak izlemiş olsam da burdaki performansı beni şok etti. Çok beğendim. Şive kullanışı, doğal oyunculuğu, duru güzelliği… Her haliyle bayıldım.

Karaktere edecek lafım yok zaten. Yaşadıkları, yaşadıklarına rağmen hayata karşı duruşu, çırpınması, tırnaklarıyla kazıması… Ve her şeyi arkasında bırakıp, her şey için ve her şeye rağmen aşkının peşinden gidip dimdik durması… Beni çok etkiledi. Çok sevdim. Uzun zamandır en çok etkilendiğim kadın karakterlerden birisiydi.

Hwang Hee Tae rolünde ise Lee Do Hyun’u izledik. Aynı şaşkınlığı burda da yaşadım diyebilirim. İyi bir oyuncu olduğunun farkındaydım ama burda gerçekten inanamadım. Yüzü gülerken içinin kan ağlaması durumunu gözleriyle birebir aktardı bize. Gülümsemesi, aşkla bakan gözleri, ağlaması, haykırması, isyanları… Her hali aşırı gerçekti ve kalbime oturdu. Yeni nesil takip edeceğim oyuncuların arasına birisi daha girdi diyebilirim hayranlıkla izledim. Çok popüler dizisi 18 Again’i izlememiştim ama sanırım bir şans vermenin vakti geldi. Aynı şekilde yeni çıkacak dizisi Melancholia’yı da izleyeceğim mutlaka.

Hee Tae ise yazmak için ‘nasıl bi adamdı ya’ diye düşündüğümde bile kalbimi acıtan bi karakterdi. Kızı üzmemek için devamlı olarak yüzüne oturttuğu o sahte gülümseme ama arkadan kendi kendine üzülmesi, endişe etmesi, onu korumak için elinden geleni yapması beni çok etkiledi. ‘Şimdi böyle aşklar yok’ dememizin somut örneklerden birisiydi sanki. Çok sevdim, çok parçaladı kalbimi bu adam.


Sweet Home dizisinde abi kardeşi oynayan bu ikili birden bire karşımıza aşıklar olarak çıktı. Çok da iyi oldu. Sweet Home’da da çok iyi olsalar da burda bi harikaydılar. Hiç beklemediğim bir samimiyet, gerçekçi bi sevgi ve merhamet vardı bu ikilinin birbirlerine bakan gözlerinde. Yani böyle hayvansı bi çekim değil de, kalpten gelen gerçek bi sevgiyi gösterdiler bize sanki. Çok güzellerdi.


Her ikisi de birbirleriyle tanıştıktan sonra, o güne kadar kurdukları tüm hayalleri, çabalarını, amaçlarını kenara atıp sadece birbirleri için yaşamaya başladılar. Hep O’nu düşünmek, O’nun için kendinden vazgeçmek… Ayrı oldukları zaman hayata nasıl küstükleri, Hee Tae’nin durduk yere ağladığı anlar, kızın tüm taşlanmaları göze alarak çocuğa olan bağlılığı, her şey ama her şey çok etkileyiciydi bu ilişkide. Sonu da tabii ki…

Seversin, kavuşamazsın adı aşk olur diye boşuna dememiş Veysel… Ben de boşuna demiyorum artık aşk diye bişey yok diye. O dönemde, o zorlukların ve imkansızlıkların içinde, her şeye rağmen ve her şeye göğüs gererek inatla bağlanırsan aşk oluyor işte. Çok aşk vardı… Masum ve çırpınan bi aşk. Şimdi okulda tanışıp 2 cafe 2 sinemaya gidince aşkından ölüyor gibi oluyor insanlar. Sevgi olabilir o, konfor, rahatlık, eğlence.. Ama aşk? Sanmıyorum ki öyle bişey olsun. Resmen bir savaşın içindelerdi, herhangi birisi kaçabilir kurtulabilirdi isteseydi. Ama ikisi de birbirlerine bağlı kalmayı, birbirleri için savaşmayı tercih etti. Sonrasında da vicdanları sebebiyle birlikte bile olsalar gidemediler. Birlikte, elele insanlara yardım etmeyi, insanlar için elele savaşmayı tercih ettiler. Burda bizim anlayabileceğimizden, anlamaktan ziyade hissedebileceğimizden çok daha kutsal duygular var sanki. Ve ben böyle duygulardan çok etkileniyorum. O kadar yabancı ki kalabalıklar içinde yaşadığımız bu samimiyetsiz döneme bu duygular, epey bi imreniyorum. 

Dizi bana sevdiğim pek çok diziden birer parça verdi, ara ara onları anımsattı sanki. Çatışma sahnelerinde Chicago Typewriter mesela, romantik sahnelerde Mr. Sunshine, ara ara The classic yada Love Rain… Çok güzel bi nostalji yaşadım izlerken.


Mükemmel bi oyuncu kadrosu vardı. Yan rollerden başrollere kadar herkes süper oyunculuk yapıyordu. Mesela daha yeni Hometown Cha Cha Cha da izleyip ‘meeh’ dediğim Lee Sang Yi burda yıkılıyordu. Bayıldım adama resmen. Onun dışında da iyisinden kötüsüne her karakter ve o karakterlerin birbirinden bağımsız hikayeleri dantel gibi işlenmişti. Çok güzeldi dizi ya daha nasıl anlatabilirim bilemiyorum.


Sonu da oldukça iyi kurulmuştu bence. Hee Tae dışında diğer karakterlerin hallerini de biraz daha uzunca görmek, ne yapıyorlar bilmek isterdim aslında. Ama olsun, çok güzel, anlamlı bir son oldu diziye. SPOILER olarak söylüyorum ki: mutsuz sonlar da güzel yapılabiliyormuş demek ki…

En başta kısa olduğu için başladığım diziye, ortalarındayken üzülmeye başladım keşke biraz daha uzun olsa diye. Ama tam tadında bırakmışlar, uzatsalardı suyu çıkardı.  Çok masum, çok sevgi dolu, çok gerçekçi çok çok çok güzel bi diziydi. Özellikle son izlediğim fiyaskodan sonra çok iyi geldi, ruhumu temizledi. 





17 Kasım 2021 Çarşamba

İzledim: Hometown Cha Cha Cha

 Geleneksel sonbahar tatilimden sonra herkese merhaba efenim.

Uzun bir ara verdim, internetin bile telefonumdaki cık kadar gb ile sınırlı olduğu sayfiye biyerde dizisiz yaşadım. Her sene yapıyorum bunu malum, deşarj oldum, dizi izlemeye hazır bomba gibi döndüm. Yıl sonuna en iyiler listesini hazırlayabilmem için deli gibi dizi izlemem lazım, hepsinin yorumunu yazamam ama üzülerek şimdiden bildiriyorum.

Aylar önce dizinin haberiyle birlikte daha çekimleri başlamadan listeme aldığım, ben tatildeyken skandallarını takip ettiğim ve döner dönmez merakla izlediğim Hometown Cha Cha Cha'yla başlıyorum yeni döneme :)

Biter bitmez aklımda şu şekilde yer etti dizi:

HAYAL KIRIKLIĞI.


Kendisine kariyer ve para odaklı, her adımı ve kriterleri tek tek planlanmış bir hayat çizen diş hekimi Yoon Hye Jin, şehirde yaşadığı sorunlar sebebiyle mecburen küçük bir kasabaya taşınır ve kendisine orda bir klinik açar. Hong Doo Shik ise on parmağında on marifet olan, elinden her iş gelen, sayısız sertifikayla kasabanın her işine koşan, herkesin sevdiği, hayatını yardım ve hoşgörü üzerine kurmuş işsiz ama çok işli bir adamdır. Bu iki zıt karakterin hayatları kesişir ve birbirlerini değiştirirler.


Shin Min Ah benim en sevdiğim aktrislerden birisidir. Romantik komedide her büyük aktörün yanında ve güzel senaryonun içinde gözüm onu arar nedense. Bunca dizisini izledim, ilk defa bir karakterine gıcık oldum diyebilirim. Karakteri Yoon Hye Jin, ilk baştaki duygusuz ve saygısız halleriyle, daha sonraları ise daha sevecen olsa da gurursuz ve çocuğa yapışmış tavırlarıyla epey itti beni. 
Shin Min Ah'ın ise aegyo(Kore'de oldukça popüler olan çocuk/bebek tavırları) hareketleri inanılmaz, mide bulandırıcı derecede abartı geldi. Her zaman, her dizide sesiyle ve tavırlarıyla zaten aegyosu fazla bi kadındı ama burda afedersiniz b.kunu çıkardı. 

Hem karakter hem de oyuncu benim için hayal kırıklığıydı.


Birisini sevelim dedik o da elimizde patladı töbe töbe...

Kim Seon Ho'nun canlandırdığı Hong Doo Shik de dizi boyunca esrarengiz geçmişiyle merakta bıraktı bizi. Dedim bu zavallıma ne oldu? Çocuğu mu öldü, karısı mı öldü, bu kadar hayata küstüren herkesi geçmişiyle ilgili ajan mı, katil mi diye konuşturan neler yaşadı... Yani tamam kötü şeyler yaşamış da dizi o seviyede bi beklentiye soktu ki bizi ben böyle uçuk bişeyler bekledim. Kendine yeni bir hayat kurmuş, bakış açısını, mesleğini, insanlara hitap şeklini bile değiştirmiş bu adam neticede. Sebep açıklanınca dağılıcaz hep birlikte gözyaşları şelale olacak falan zannediyordum ki pehh oldum. Karakter hikayesiyle hayal kırıklığı yaşattı bana.

Kim Seon Ho'ya gelince, ah ne severdim... O da hayal kırıklığı..


Dünyanın en güzel ve en derin gamzelerine sahip bu iki mükemmel insanın aynı dizide oynayacağını duyduğumda bile 'ortalık yanacak' diye düşünmüştüm. Ama hiç öyle olmadı  nedense. Diyalogları çok eğlenceli ve akıcı olsa da aralarında bi çekim yoktu. Dediğim gibi zaten Shin Min Ah habire bebek sesi ve tavırlarıyla geziyor ortalıkta, çocuk da ayak uydurmaya çalışıyor ama bi insana aegyo bu kadar mı yakışmaz!! Dizinin başlarında dinamikleri çok daha iyiydi ama sevgili olduktan sonra aşırı yapmacık ve asla seyirciye geçmeyen vıcık vıcık (ki benim vıcık ilişkileri sevdiğimi bilirsiniz) neredeyse mide bulandıran bi çift oldular. Tensel çekim, gözlerde aşk, çift uyumu sıfır sıfır sıfır! Aylarca heyecanla beklediğim bu ikili, çift olarak ekranda tam bir hayal kırıklığı oldu!


Dizinin çok gerçekçi olduğuyla ilgili yorumlar okudum. 40'ına merdiven dayamış bir kadının tüm hayatı boyunca esas aldığı düşünce ve ilkelerinden 5 ayda tamamen vazgeçip bambaşka bi insan olması, ve -spoiler olmasın diye olayı söylemiyorum ama- yine 40'ına merdiven dayamış bi adamın öyle bir olay yüzünden tamamen başka bi insan olup sadece asgari ücret üzerinden part-time çalışarak hayatını idame ettirmeye karar vermesi ne kadar gerçekçi anlayamadım?? 


Bu dizinin tek gerçekçi, en güzel ve hatta belki de tek güzel yanı kasaba halkıydı bence. En çok onlara güldüm. Sadece onlar için ağladım. Her birinin hikayesi beni etkiledi, severek izledim. Normalde ana çifti izlemek ister ve hatta yan karakterlerin sahnelerini sarmayı bile düşünürdüm ama  burda tam tersi oldu. Herkes o kadar sıcak, doğal, eğlenceliydi ki onlarla birlikte yaşamak istedim. Yardım severliliklerinden dedikodularına, kahkahalarından dertlerine gerçek bi köy/kasaba ahalisiydi. Kalabalıklardan asla hoşlanmayan benim gibi bir insana komün hayatını özendirdiler. Hepsini yanaklarından öpüyorum.


Söylemeden geçemeyeceğim, benim favorim çiftim bunlardı. Esas gerçekçi çift budur arkadaşlar. Eğer dizilerdeki gibi alev alev bi aşk hikayesi aramıyorsak, toplumdaki genel ilişki dinamiği, maksimum aşk seviyesi bu bence. Kız iyi bir kalp ve düzgün bir karakterin yakışıklılıktan önemli olduğunu öğrendi, oğlan da yavaş yavaş ilişki yürütmeyi... Açık açık gelecekten beklentilerini, maddi durumlarını ortaya döktüler, ne amaçla birisiyle birlikte olmak istediklerini söylediler, kartlar en baştan ortaya açıldı. Birbirlerini çok sevdiler ama bi Ferhat'la Şirin değillerdi yani. Esas gerçekçilik budur!


Dizinin konusunda da böyle of neler oldu, acaba ne olacak gibi bir sürükleyicilik yoktu zaten. Kız ne zaman yumuşayacak, çocuk ne zaman derdini anlatacak bu kadar mevzu. Hiç bişey olmamış olmasın diye geçmişteki o karşılaşmaları koydular ki en azından birbirlerinin 'kaderi' olsunlar. Bayattı. Yemedik. 


Ayrıca bu kadar 'güzel' bi son bu kadar berbat sunulabilirdi anca... Samimiyet sıfır, oyunculuk sıfırdı son sahnede. Çocuk mutsuz görünüyordu, kızda yapmacık bi gülümseme vardı. Düğün desen düğün değil, son desen son değil. Mutlu bir son seyircide nasıl hayal kırıklığı yaratır ilk defa yaşadım şu ömrümde.


Gördüğün gibi sevgili okur, dizi başından sonuna her elementiyle bir hayal kırıklığı silsilesiydi benim için. Zaten 1-2 günde maratonla dizi bitiren ben, bunu lastik gibi uzattım. Araya Squid Game, Hospital Playlist 2. sezon, Love101 ve Kulüp dizilerini ve hatta sayısız film sokuşturdum. Hevesle izleyemedim yani.

Yazımın başında da dediğim gibi, dizi bitince aklımda kalan tek şey HAYAL KIRIKLIĞI oldu maalesef...



Not: Bu arada arkadaşlar Kim Seon Ho'nun durumuyla ilgili kadın tarafını kötüleyen yorumları kabul etmeyeceğim haberiniz olsun. Daha yayınlar yayınlamaz ilk yorumlar o durumla ilgili geldi ve hayatımda ilk defa yorum reddettim. Bir kadın bir suçlamada bulunuyor, erkek kabul edip resmi özür mektubu yazıyor. Adamın tüm işleri iptal edilip oynadığı reklamlar bile yayından kaldırılıyor. Sonra ortaya birden bire sürpriz yumurtadan yeni kanıtlar çıkıyor, kadın durduk yere özür diliyor ve hatta adam kendi yayınladığı özür mektubunu yayından kaldırıyor sanki hiç olmamış gibi. Müge Anlı'da bile bu saçmalık olmaz bence. Diyelim ki kadın başta yalan söyledi, olayların arkası öyle niye gelişti o zaman? Özürler falan neden geldi? Birden bire suçlamalardakilerden çok farklı mesajlar ortaya çıktı. İlk başta mesela açıkça Kim Seon Ho'nın çocuk aldırma baskısı varken yeni mesajlarda ilk kadın teklif etmiş gibi bir durum. Asla yemiyorum. Kim Seon Ho iyi bir oyuncu olabilir, yeni dizilerini de beğenerek izleyebiliriz ama bu bizde hayal kırıklığı yaratan güzel görünen ama içi boş bi kabuktan başka bişey olmadığını göstermez. Üzgünüm, kadınların kadınları aşağıladığı mesajlara çok sinirlendim. Yakışıklı adamların/oppaların peçetesi olmayın lütfen. Kendinizin ve diğer kadınların hak ve gururunu sonuna kadar koruyun!!!