''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

8 Eylül 2020 Salı

İzledim: Warm and Cozy

 Yeni bitmiş, izlenmeyi bekleyen bir sürü 2019-2020 dizileri varken ben neden 5 yıl öncesinin dizisini izledim? Ben de bilemiyorum, hep listemin bir köşesinde duruyordu. Hospital Playlist sonrası da (hala yazmadım ama yazmam lazım mutlaka!) Yoo Yeon Seok'u özleyince, içim de tam da dizinin adı gibi sıcacık 'warm and cozy' bişey isteyince hadi sıra bunda dedim.


Baek Geon Woo, hayatı boyunca hoşlandığı kız belki bir gün oraya gelir diye Jeju adasında restoran açıp onu bekleyen, şımarık, kafasına göre yaşayan, zengin bir ailenin en küçük oğludur. Lee Jung Joo ise hayatında olabilecek tüm aksiliklerin aynı anda başına gelmesiyle yolu mecburen Jeju adasına düşmüş işsiz, aldatılmış ve öz kardeşi tarafından kandırılmış bir kızdır. Jeju'da kendine yeni bir hayat kurmak isterken ilk aşkı Geon Woo ile karşılaşır. Ama Geon Woo hayatını başka bir kadını beklemeye adamıştır.


Başrol oyuncusu Kang So Ra: hiçbir halini tavrını beğenemedim, oyunculuğu çok vasattı ve hiçbir duygusu bana geçmedi maalesef. Yorumum bu kadar!

Karakteri Lee Jung Joo'ya gelince, akla gelebilecek tüm talihsizlikler bir insanın başına gelir mi? İlk bölümler böyle kızın kötü bahtından dolayı içim sıkıldı daraldım. Ve tüm bunlara rağmen öyle itici bir karakterdi ki kendisine acımama izin bile vermedi. En başlarda artık 'YUH' dedirten gurursuzluğu yüzünden çocuğa olan karşılıksız aşkına acıyamadım, daha sonrasında da bunca zaman peşinden salak gibi koştuğu çocuk kendine aşık oldu bizim kızın birden gurur yapası tuttu, yine mutsuzluğuna acıyamadım. Her türlü sinir etti neticede.


Başrol Yoo Yeon Seok en başta da dediğim gibi sevdiğim bir oyuncu. Her izlediğim dizide oynadığı karaktere bayılıyorum. Hospital Playlist'te hayran kaldım ama Mr. Sunshine'da direk aşık olmuştum yani. İşin enteresan yanı böyle yüzüne bakınca 'bu çocuk çooook iyi kalplidir kesin, yumuşak huylu böyle vur ensesine al ağzından yemeğini tipli biri, sevimli masum birinden başkasını canlandıramaz' diye düşünüyorsunuz ama gerçekten farklı karakterleri canlandırabiliyor. 

Karakteri Baek Geon Woo'ya gelince, ona da gıcık oldum. Ben öbür kızı seveyim ama bu da beni sevsin hep kenarda dursun diyen pisliğin teki. Hayır bi kızı sevdim mi tam sevmeyi de beceremiyor, ne eskisini ne de yenisini. Adam akıllı peşinden gitmez, tutup almaz, itiraf etmez, hep bi oyun hep bi şaka hali. Bana kalırsa bizim kızı da adam akıllı sevmedi, seven adam öyle mi olur, böyle hafiften hoşlandı en fazla. Yok hiç sevemedim bu karakteri de...


Çift olarak nasıllardı? Töbe estağfurullah bunlardan bi halt olmaz ben size söyleyeyim. Dediğim gibi çocuk sevmeyi bilmiyor bikere, devamlı birisinden hoşlanmak zorundaymış gibi saçma bir bakış açısı var hayata. Kız desen ne istediğini bilmez, bilse söyleyemez, mesafeli... Spoiler falan değil bu, bunlar son bölüme kadar bir araya gelemediler. Hem de yani saçma sapanlıklar yüzünden. Olacak iş değil. Çocuğun kızı sevmesi ve kızın da kendine ölüp bittiğini bilmesine rağmen 1 sene iletişim kurmamasına ne demeli? Sonra da yine görme niyetinin olmaması ve yanlışlıkla karşılaşmaları? Ne o? Abisiyle aynı yerde yaşıyolar... Töbe töbe daha saçma bi sebep görmedim.

Arkadaşlar bunlar spoiler mı bilemiyorum. Öyleyse de kusura bakmayın ama hayırlısı oldu izlemeyin zaten boşuna.


Beklentilerim çok farklıydı diziyle ilgili. Dizinin konusunu okuyunca şöyle bir vaadi var: Jeju adası, sıcacık bir aşk hikayesi, çeşit çeşit yemekler. Ne Kore'de en çok görmek istediğim yer olan Jeju'yu adam gibi gösterdi, ne restoranda geçmesine rağmen çeşit çeşit güzel yemekler görebildik ne de sıcacık bir aşk hikayesi vardı... Dizinin adına dair hiçbir şey yoktu ortada: ne warm ne de cozy...


Bir de ailelerle ilgili manasız, sonu hiçbir yere bağlanmayan bir hikaye vardı. Karmaşık fotoğraflar, geçmişten sahneler, kim kimin anası kim kimin babası gerilimi... Hayır sonunda da işe yarar bişey olsa, aa desek şaşırsak yada bu ilişkiyi etkileyecek bişey çıksa bari... Sırf arada biyerde bi gerilim olsun diye sokuşturulmuş oldukça manasız bir hikaye.


Hiç mi güzel bişey yok dizide? Var elbet. Dizi beklediğim kadar Jeju göstermiyor bize (Hyori's Bed&Breakfast izlerseniz anlarsınız ne demek istediğimi) ama arada güzel manzaralar yakalayabiliyoruz, restoran da bunlardan birisi. Karakterinden nefret etsem de Yoo Yeon Seok'un gül yüzü var mesela. Gerçekten iyi yan roller ve hikayeler var ayrıca. Mesela Baek Geon Woo'nun abisine bayıldım! Sırf o adamın başrol olduğu bir dizi çekilmeli. Geon Woo'dan on kat daha güzel aşık oldu helal dedim!


Sonra Başkan Hwang Wook rolünde Kim Sung Oh var. Yani bu adam dururken Geon Woo'ya gidenin de aklından şüphe ederim! Mükemmel bi adamdı. Kim Sung Oh'un oyunculuğu da tabii ki toz kondurulmayacak şekilde. Genelde dizilerde komik yada kötü karakteri canlandırırken burda adamakıllı aşık bir adamı canlandırdı ki bayıldım. Tabi arada biyerde 3-5 farklı tipi canlandırarak komedik hallerinden de bi potpori yapmayı unutmadı.

Bir de arkadaşlar bu adam çirkin dimi? Net miyiz bu konuda? Ben bu adamı epey beğeniyorum yahu. Yani bende mi bi gariplik var bi ben mi böyleyim bilemedim...


Bir de tabi dizi yeni çıktığı zaman adının geçtiğini duyunca 'biter bitmez izleyeceğim' dediğim ama sonra bu dizide konuk oyuncu olduğunu unuttuğum, diziyi izlerken karşıma çıkınca heyecandan kalbimi yerinden çıkaran biricik aşkım, oppa sendromu tetikleyicim, bir saniyede ergene dönüştürücüm So Ji Sub sürprizi vardı kiiiiiiii... Heralde dizinin en güzel kısmı onun olduğu 20 saniyeydi hahahahah


Hiç böyle beklemiyordum diziyi. Gerçekten büyük hayal kırıklığı oldu. Böyle Jeju adasında geçen sıcacık bir aşk hikayesi beklemiştim. Belki de son zamanlarda izlediğim Forest dizisinin entrikasız daha sakin hali gibi bişey aradım. Ama olmadı.

Özellikle son bölümü tam bir fecahatti... Başkanla ablanın birbirine yamanması saçmalığı, zengin avcısı kızın mutlu olması çekilmezliği, Geon Woo'nun abisinin karısıyla ilgili manasız hikaye... Ve tabi bizimkilerin son dakikaya kadar sağlam bir ilişki kuramaması, akıl almaz, saçmalıklarla dolu ilişki dengesi... Yok efendim kız dayanabilir miymiş? Dayanamazsa çocuk yardım etmeye hazırmış... Yani ne komik ne de sempatik bi hikaye. Karakterlerle de uygun değil. Neyden bahsettiğimi anlamayan oldu belki kusura bakmasın ama anlayan da hak vermiştir umarım. 

Uzun lafın kısası ben sizin yerinizde olsam izlemezdim. Kendim de izlerken epey sıkılarak, arada telefonuma bakarak arada da atlayarak izledim maalesef. Ama zaten dizi 2015 dizisi, izleyecek olan çoktan izleyip o hatayı yapmıştır, izlememiş olan ise bir sürü yeni dizi varken ona dönmeyecektir. Bi saf ben kaldım böyle eski notlarına kafayı takıp açıp izleyen. Aferim bana buldum belamı!
















4 Eylül 2020 Cuma

İzledim: It's Okay to Not Be Okay

Herkesin izlediğini düşünerek söylüyorum: çok güzel bişey izledik çocuklar.


Moon Gang Tae, hayatını otistik abisi Moon Sang Tae'ye adamış ve kendine dair hiçbir beklentisi olmayan bir akıl hastanesi çalışanıdır. Ko Moon Young ise çok zor bir anne ile büyümüş, bencil, kendini beğenmiş ve ciddi sorunları olan bir çocuk kitabı yazarıdır. Gang Tae, hoşuna giden her şeyi elde etmeyi alışkanlık haline getirmiş olan Ko Moon Young'un dikkatini çeker. Her ne kadar bu zor kadından uzak kalmaya çalışsa da, Moon Young'un Sang Tae'nin en sevdiği yazar da olması Gang Tae ile Moon Young'un bir araya gelmesini kaçınılmaz yapar.


Kim Soo Hyun çok özel bir adam gerçekten... Oyunculukta zirveyi aldı Allahuekber dağına çıkardı. Yani tüm dizileri tüm rolleri silindi gitti gözümde, mükemmel bir iş çıkarmış. Her ne kadar otistik rolüyle bu dizinin parlayan yıldızı Moon Sang Tae'yi canlandıran Oh Jung Sae olsa da, bu dizinin gizli yıldızı da Kim Soo Hyun oldu diyebilirim. Gang Tae karakteri, Sand Tae'ye göre duygularını kat be kat içinde yaşayan, kalbine gömen ve sessizce çırpınan bir karakter olduğu için o duyguları izleyiciye geçirmek belki otistik rolünden daha da zordur diye düşündüm zaman zaman. Daha da zor bir karakterdi belki de, oyuncu kimliğine çok saygı duydum. Şahsen ben bir Kim Soo Hyun hayranı değilim ve hiçbir zaman da öyle favori aktörlerim arasında değildi ama saygım kat be kat arttı ve dizilerini daha büyük sabırsızlıkla bekleyeceğim diyebilirim.


Moon Gang Tae ise çok çok üzüldüğüm bir karakterdi. Sanki kaderi birileriyle ilgilenmek üzerine yazılmış zavallı bir adamdı. Çocukluğundan beri otistik abisninin sorumluluğunu almak yetmiyormuş gibi; ciddi sorunları olan, geçmişine hapsolmuş bir kadına aşık oldu, onu iyileştirmekle uğraştı. Hatta en başlarda kadın kendisini zorla ona yamadı. Kaçamadı zavallım...


Seo Ye Ji'nin birkaç dizisini izlemiştim ama o da gözümde hiç bu kadar parlamamıştı. Aslında başta Ko Moon Young'da fantastik bir element var zannettim uzun süre. Diziyi bayaa o gözle izledim, bende mi saflık bilmem (insan bi dizinin konunu okur dimi ama). Sonra anladım nasıl bir kadın olduğunu, ne zorluklarla o hale geldiğini. O deli kadın, o duygu değişimleri, dengesizlik, aşırı yaralı olmasına rağmen dimdik ayakta durma çabaları... Her haline bayıldım. Nedense bu manyak kadın Ko Moon Young'u çok sevdim. 



Bu sevgide Ko Moon Young'u çok çok çok sevdiğim Hotel Del Luna'daki Jang Man Wol'e benzetmemin de payı olabilir ama bi ben benzetmedim yani herkes benzetmiş. Giyimden kuşamdan deli dengesiz hallere kadar epey benzerlerdi.


Hemen her popüler dizide yan rollerde görmeye alışkın olduğumuz iyi bir oyuncudur Oh Jung Se. Hep iyidir yani, güldürür, gıcık eder bişeyler yapar ama mutlaka dikkat çeker. Ama bu sefer gerçek anlamda ödüllük bir oyunculuk çıkardı. Abartmadan, suyunu çıkarmadan tadını kaçırmadan, özel durumdaki bir insanı anca bu kadar güzel canlandırabilirdi. Böyle büyük hareket ve tepkileri olan bir karakteri de bayağılaştırmadan, doğallığını kaybettirmeden oynamak epey zor olsa gerek hani. Dizinin ilk bölümü, ilk sahnesiyle kendine hayran bıraktı, son bölümü son sahnesine kadar zevkle izlettirdi. Evet gizli kahraman Kim Soo Hyun belki ama, sadece Oh Jung Se'nin Moon Sang Tae'si için bile izlenebilir bu dizi!


Bu iki kardeşin olduğu, kendi dilleriyle birbirleriyle sohbet ettiği, dövüştüğü, barıştığı, eğlendiği, dertleştiği, sırayla birbirlerine abilik yaptığı her sahne birbirinden güzel birbirinden duygusaldı. Çok severek izledim. Bilmem yerinde bir laf mı ama çok yakışmışlardı.


Oyunculuğu geç, aralarındaki elektriği geç, bu ikiliyi yan yana koyunca oldular. Cuk yani. Başka kelimeye ihtiyaç yok. Ama açık konuşmak gerekirse Moon Gang Tae kaçmayı, kendini ağırdan satmayı epey abarttı diye düşündüm bi ara. Yeter be dedim, bezdim. Sonradan çift toparlasa da epey zorluk çektiler maalesef ki. 

Tabiiki de ennnnnn tatlı sahne birbirlerinin arkalarından 'seni seviyorum' diye bağırdıkları o 2 sahneydi. Diziyi izlemeden karşıma çıktı internette, dizide çıkmasını merakla bekledim. O sahneleri de görmeyen yoktur sanırım.

İşin enteresan yanı bana bu Kim Soo Hyun hep bi soğuk, donuk, mesafeli gelirdi. Yani tamam duygular şelale, ağlarken falan ben de iki gözüm iki çeşme ama ikili ilişkilerde hep bi parça heykel. Tüm dizilerinde de öyle. Ama siz gidin bir de kamera arkası sahneleri izleyin. Allahım çocuk hep esprili, şakalar komiklikler, Seo Ye Ji'yle dizidekinden daha yakınlar, iltifatlar falan havada uçuşuyor... Demek ki dedim bu çocuğun da şansına roller hep soğuk geliyor kendi değil... Ne biliyim öyle demek ki...


Çok güzel bir kardeşlik izledik, çok güzel bir aşk izledik peki bu ailenin güzelliği? Bu aile o kadar güzel oldu ki, aşkı biraz gölgede bile bıraktı bence. Moon Young, Sang Tae'nin tam aradığı arkadaş oldu. Onunla devamlı ilgilenip koruyup kollayan bir figür yerine didişen, kavga eden, onu alttan almayıp tam da istediği 'yetişkin' hissiyatını yaşatan mükemmel kardeşti. Bu durum bana kalırsa elbette ki Gang Tae ile olan ilişkisini etkiledi. 3 kardeş gibi oldular sanki. Hatta bu aile formu kurulduktan sonra aşk sahnelerini, yakınlaşmaları yalnız kaldıkları anlarda bile göremez olduk. Benim için o noktada ilişki etkisini biraz yitirmişti.


Burada tek tek gösteremeyeceğim kadar birbirinden ünlü yan roller vardı dizide. Onları da geçtim her bölüm birbirinden ünlü konuk oyuncular geldi. Dizi adeta bir kırmızı halı benden söylemesi.

Her bir karakterin hikayesi ise birbirinden etkileyiciydi. Bölümlerde ayrı ayrı işlenen akıl hastanesindeki hastaların hayatları, hasta olma sebepleri, hepimizin akıl sağlığının nasıl da ipin ucunda olduğunun gösterilmesi... Daha önce de demiştim, akıl sağlığının önemini, hastalıkların utanılacak bişey olmadığının gösterilmesini, kabullenmenin, tedaviyi benimsemenin ve yüzleşmenin önemini anlatan hikayeleri çok seviyorum diye. İşte bu dizi baştan sona öyleydi...


Kah ağlatan, kah güldüren tam o güzel çizgide gezinen aşırı sürükleyici bir dizi genel olarak bakarsak. Karakterler, hikayeler, mekanlar şahane. O köşk biraz ürkütücü olsa da aşık oldum. Kıyafetlere bayıldım.


Bir animasyon kısmı vardı kiiii.... Diziye ilk dibimi düşüren şey o oldu. Ama kısa sürdü, yarım kaldı sanki. Daha çok izlemek, her bölüm başı izlemek isterdim. Hatta dizinin bu formatla bir animasyonunu yapsalar daha büyük aşkla izleyebilirim sanırım, kursağımda kaldı.


Diziden peki en çok ne aklımda kaldı derseniz: kitaplar... Her biri birbirinden etkileyici 'çocuk' kitapları. Diziyi izleyen varsa eminim ki herkes 'Bunu asla çocuğuma vermem' diye düşünmüştür zira onlar çocuk kitabı olamaz. Ama hepsi çok etkileyiciydi benim için. Hepsini alıp okumak ve o illüstrasyonlara bakmak istiyorum. Tabii ki de en çok bu son kitabı. Ben bunu düşünedurayım yapımcılar boş durur mu, basmaya başlamışlar bile kitapları. Ön siparişler alınmış. Kore'de olup bana bu kitabı hediye etmek isteyen olursa kocaman öperim yanaklarından!


Kapanış paragrafına geçiyorum hazır mısınız?

Yazıyı başından beri sindirerek okuyanlar bu yazdıklarımı okuyunca kafası karışmasın lütfen. Her satırımda dediğim gibi, dizi çok güzeldi ve beni çoook etkiledi. 

Hikayeler, karakterler herşey eksikleri olmasına rağmen çok çok güzeldi.
Ammaaaaaaa...
İnternet üzerinde yazılan yazıları, yapılan yorumları ve puanlamaları görünce ufaktan bir abartıldığını da düşünmeden edemiyorum maalesef. 

Şöyle ki, benim her zaman takip ettiğim ve referans aldığım mydramalist sitesinde: 
Goblin'in 8.9
It's Okay That's Love'ın 8.7
Moon Lovers'ın 8.7
Kill Me Heal Me'nin 8.8 aldığı bir dünyada
It's Okay to Not Be Okay 9.2 alamaz arkadaşlar!!!

O kadar da değil!

Her ne kadar ÇOK iyi bir dizi olsa da bu yapımları geçecek kadar değil maalesef. Üstte saydığım efsaneler o puanları aldıysa bu da 8.3 alır 8.5 alır yani. Uzun lafın kısası demem o ki, benden nefret etmeyin ama Kim Soo Hyun hayranlarının topyekün bir parlatmasıyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Yorumları oylamaları patlattıklarını düşünüyorum. Herkese hakkını vermek, efsanelerin de hakkını yememek isterim. Çok güzel bir dizi, herkes izlemeli çok beğendim, ama bu efsanelerden de iyi değil, bu da böyle biline!