''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

28 Mart 2018 Çarşamba

So Ji Sub ve Park Shin Hye Geliyor!

Şaka gibi bir başlık değil mi?
Bu ikili ne yapmaya geliyor sizce?
Dizi mi? Film mi? Hayır. Bu ikili tvN kanalında -ki en sevdiğim kanaldır- yeni bir reality show ile karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. 

Allah allah allah allah... Çalın davulları çalın!!!


So Ji Sub aşkımı hala bilmeyeniniz varsa ağzına acı biber sürerim ona göre! Number 1'ım o kadar!

Park Shin Hye'ye bayılmam ama antipatik görenler kervanından da değilim. Dizileri çok güzel oluyor bence. Bu ikili 숲속의 작은 집 isimli yeni bir reality showda yer alacak. Tam olarak İngilizceye çevirmek gerekirse Little House of the Forest sanırım. Tam olarak Türkçeye de çevirirsek Ormandaki Küçük Ev^^ Ama çevirmeyelim gerek yok hahahah^^

Ormanın derinliklerinde, modern dünyanın pek çok nimetinden uzak, tamamen doğal, kendi işlerini kendileri gördükleri miniminnacık bir evde yaşayıp bunu da bize izletecekler. Kalplerrrr kalplerrrrr...

Yalnız 'bu ikili' dediysem aynı evde yaşayacaklar zannetmeyin. İkisi de ayı konseptte, aynı mission(görevler) verilerek aynı hayatı sürecekler ama ayrı ayrı. 

Doğal Park Shin Hye'de gayet güzel bence..
So Ji Sub her ortama bukalemun gibi uyan mükemmel bir adam değil mi?
Bu arada So Ji Sub'ın kendi kitabı olan Su Ji Sub'un Yolu nu okuduysanız bu konsepte ne kadar cuk olduğunu az da ols anlarsınız sanırım. O tam bir doğa ve duygu adamı!
Konsepti de, seçtikleri ünlüleri de, kanalı da her şeyi her şeyi o kadar çok sevdim ki anlatamam! Sabırsızlıkla 6 Nisan'ı bekliyorum. Hepinize de izlemenizi tavsiye ediyorum.

Buraya ilk tanıtımı iliştiriyorum. Yalnız altyazı yok, umarım anlarsınız^^


19 Mart 2018 Pazartesi

İzledim: Hwayugi: A Korean Odyssey

Çok uzun zamandır sabırsızlıkla beklediğim ve aşırı heyecanla izlediğim bir dizi oldu Hwayugi.


Yeryüzündeki iblislerin burada puan toplayarak ilah olmaya çalışmalarını izliyoruz aslında. Tabi bu arada olaylaaaar olaylar...


Askerdeyken gül yüzünü çok özlediğim, çok şükür döner dönmez dizi yapan Lee Seung Gi'yi, Son Oh Gong rolünde başrolde izledik.

Öncelikle şunu söylemeliyim, gerçekten hakettiği değeri görmeyen bi aktör Seung Gi. Lee Min Ho'lar, Song Joong Gi'ler abartı ilgiler görürken Lee Seung Gi bütün mütevaziliğiyle geride kalıyor. Oyunculuğu çok samimiyim hepsine 10 basar! Ayrıca kötü dizisi de yok neredeyse. Çok yakışıklı değil bence ama inanılmaz şeytan tüyü taşıyan, çok sempatik bir adam. Herkes hatırlamaz teeee eski dizi vardır Brillant Legacy diye. Ordan beri severim varın siz düşünün!

Hwayugi'de de inanılmaz bir oyunculuk var ortada. O şeytani gülümsemeler, ağlamalar, her bir duygu patır patır vuruyor insanın içine. Gerçekten çok ama çok başarılı buldum!


Ayrıca 87'li adamın bir saç kesimiyle 18'inde gözükmesini bir genetik adaletsizlik olarak görüyorum!!! Bi de ennnn sevdiğim dizilerden birisi olan Gu Family Book'taki halini de aşırı anımsattı bana. O diziyi de izlemediyseniz mutlaka bakın derim!


Jin Sun Mi/Sam Jang rolünde Oh Yeon Seo var. Yani ne desem bilemiyorum. Çok beğenemedim. Şöyle ki, -kesin öyle demiyorum- sanki estetikli de hiçbir mimiğini kullanamıyormuş gibi bir hali vardı. Yani karşılaştırın birkaç ifadesini, mutlu Sam Jang, korkan Sam Jang, tedirgin Sam Jang, mutsuz ve ağlayan Sam Jang... Hepsi aynı surat... Çok ciddiyim ifadesiz bir kız yani.

Sam Jang ise saf mı desem, cin gibi kız mı desem bilemedim. Geumganggo (sadece diziyi izleyenler anlayabilir maalesef) yüzünden kendine aşık olan (en azından öyle olduğunu düşünüyor) bir adamın peşinden koşmak; adamın kendisini yemeyeceğinden emin olduktan sonra bile (izlemeyenlere çok saçma geliyor biliyorum ama izleyince çok anlamlı olduğunu fark edeceksiniz hahaha) Geumganggo'yu çıkarıp gerçek duygularıyla yüzleşmeye çalışmamak nasıl bir kafa bilemiyorum!
AŞIRI KARMAŞIK BİR PARAGRAF OLDU, BİLİYORUM. AMA İZLEYENLERE ÇOK ANLAMLI GELİYOR İNAN BANA CANIM OKUR^^


Çift olarak kıza bayılmadığımdan dolayı kimyalarına dibim düşmese de, iyi yazılmış hikayeden dolayı çok güzel sahneler vardı diyebilirim. Özellikle Son Oh Gong'un aşkla kızın etrafında dört döndüğü sahneler gerekten iç eritici cinsten!


Ve benimki! Diziyi izlememi esas sebebi Cha Seung Won! Yeni neslin pek farkında olmayacağı, sıradan bir ajossi gibi görünen ama aslında romantik komedinin de oyunculuğun da kralı özel adam! 

Aslında ufaktan bir içerliyorum, neden City Hall yada The Greatest Love tadına romantik komedilere girmiyor artık diye. Son bir kaç dizisinde (bu da dahil) ufak bir aşk hikayesi kırıntısı koyuyorlar ama o kadar yani. Öyle bir sahne, senaryoda bir parça felan hak getire...


Burda da aynı durum olunca baştan üzüldüm. Hatta bu fotoğrafta gördüğünüz Charlie'nin Çiklata Fabrikası'ndan fırlamış tipine, abartı hareketleri ve karikatürize karakterine iç geçirdim. Ama sonrada öyle olmadı. Cha Seung Won, tüm mükemmelliğiyle oyunculuğunun her rengini gösterdi bu dizide. Şapşal mimiklerden ağlama sahnelerine, duygusal konuşmalardan sinirle ortalığı birbirine kattığı şiddetli anlara kadar çok ama çok büyük bir oyunculuk izledik. Sonuç olarak ben Ma Wang'a bayıldım!!!


Goblin'den beri gelmiş en iyi bromance hikayesiyle karşılaşıyoruz burda. Çok ama çok komik, sıcak, ters köşe yapan, aşırı eğlenceli bir dostluk bu. 

Aslında Cha Seung Won ve Lee Seung Gi'nin hikayesi daha eskiye dayanıyor. Lee Seung Gi, The Greatest Love dizisine konuk oyuncu olmuştu, sonra da You're All Surrounded dizisinde Lee Seung Gi başrol oynarken Cha Seung Won 'başrolümsü yanrol' olmuştu. Aynı bu dizideki gibi. Yine Cha Seung Won başrolümsü yanrol burda. Her dizide ve filmde başrol olan koskocaman bir oyuncu iki dizidir Lee Seung Gi başrol olurken yanrol olmayı kabul ediyorsa aralarında gerçek hayatta da büyük bir bağ var diye düşünüyorum.


Ayrıca söylemeliyim ki dizinin inanılmaz bir yan kadrosu vardı. Hem oyuncular hem de her birine yazılmış karakterler çok ama çok güzeldi.

Aynı bedende yaşayan kız ve erkek kardeşi canlandıran Sung Hyuk;
Ara ara enerji kazanıp arada ölme noktasına gelen zombiyi canlandıran Lee Se Young;
Zarif bir aktristken içine bir erkek iblis kaçınca kabalaşan Alice'i canlandıran Yoon Bo Ra;
Düşünmeden hareket eden dışardan bakınca ünlü bir şarkıcı ama aslında iblis olan PK'i canlandıran FTIsland'ın cağnım solisti Lee Hong Gi
ve bu fotoğraf dışında
Sadık bir köpek olan Sekreter Ma'yı canlandıran Lee El;
Büyük bir elektronik firmasının CEO'su olsa da aslında temizlik ve yemek yapma hastası sadık bir iblisi canlandıran Jang Kwang
Ve tüm bu manyaklıkların arasında tek normal insanı canlandıran Kim Sung Oh...

Ve sayamadığım başkaları... Belki siz okurken bu isimler çok anlamsız gelecek, yazmasaymış da olur diyeceksiniz ama sanki o oyuncular bu yazıyı okuyacakmış gibi, yazmazsam haksızlık olur gibi hissettim. Çünkü her birisi en az başrol oyuncuları kadar dizini kemiğiydi, diziyi ayakta tutan kolonlardı. Çok beğendim çok!

Not: Ayrıca bir sürü eğlenceli karakterden bahsettim belki merak edersiniz de canınız izlemek ister^^


Dizi birbirinden eğlenceli repliklerle doluydu. Ayrıca bildiğimiz oyuncuların, TV programlarının adı geçti devamlı. Mesela Yoon's Kitchen programının bağımlısı bir Son Oh Gong vardı. Sonra farklı farklı eğlenceli konuların içinde Jang Nara, Hyunbin, Yoo Jae Suk, Jang Dong Geun, Jo In Sung ve Taeyang gibi büyük ünlülerin adı geçti. Hatta bazılarının iblis olduğundan bahsettiler. Jang Nara iblis olduğu için o kadar genç kalıyor, Yoo Jae Suk o yüzden herkesten daha eğlenceli olabiliyormuş falan... Cidden ok eğlenceli diyaloglar vardı. Hepsinin üstüne bir sahnede de 'iblis' oyuncu Jang Keun Suk'un gül yüzünü görmüş olduk^^ 


Dizide kim var kim yok uzun uzun anlattım da dizinin kendisinden çok bahsetmedim sanırım ^-^

Baştan sona %100 fantastiklik içinde yüzen bir hikayeden bahsediyoruz. Tam benim kalemim yani. İblisler, ruhlar, tanrılar, kutsal objeler havada uçuşuyor. Her şey çok ilgi çekici ve inanılmaz hızla akan bir hikaye var. 

Bu hız ve fantastiklikten kaynaklanan bir kafa karışıklığı olabiliyor bir ara tabii. Kimi iblis tanrı olmaya çalışırken kimisi canı istediği gibi yaşıyor; kimisi insanlara zarar veremezken öbürü verebiliyor falan... Sonra işe yaramayan tanrılar, insanlara görünmeyen ruhlar, görünüp ele geçirebilenler felan... 

Nerde çokluk orda b.kluk hesabı karakter ve hikaye kalabalığı bi an beynimizi ambale ediyor. Ama sonrasında hikayeye kapılıp gerekli olan her şeyi rayına oturtuyoruz çok şükür^^ Zaten ondandır ki, bi bildikleri varmış, 20 bölüm yapmışlar diziyi. Anca sindirdim çünkü^^


Sonuç olarak ben diziyi çok sevdim. Biraz bu ikiliden dolayı biraz da fantastik ögeler, efektli sahneler, bol komedi, birbirinden renkli yan karakterler, imkansız aşk, sonsuz dostluklar felan felan işte.... Tam benlik yani.

Mutlaka göz atılmalı derim, sonuçta bu kadar komikli fantastik bir hikaye ve böyle efsane oyuncular ne zaman bir araya gelir ki???






12 Mart 2018 Pazartesi

İzledim: Just Between Lovers


Lee Kang Doo ve Ha Moon So aynı kazadan kurtulan ve o kazada ailelerinden birisini kaybederek hayatı boyunca ağır travmayla yaşayan iki mutsuz insandır. Yıllar sonra yolları kesiştiğinde önce birbirlerinin yarasını deşer, sonra da yavaş yavaş birbirlerinde huzuru bularak o yaraya merhem olurlar.


Ha Moon So rolündeki Won Jin Ah'nın ilk dizisiymiş. Oldukça donuk, mimiksiz bir kızımız kendisi ama rolüne cuk oturmuş. İleriki zamanlarda bıcır bıcır bir karakteri canlandırabilir mi pek emin değilim ama...

Ha Moon So çok çekmiş be... Çok çekmiş ama hiç pes etmemiş, yalandan da olsa gülümsemeye, dayanmaya çalışan, annesine destek olan, işinde gücünde, hayata tırnaklarıyla tutunmaya çalışan zavallı bir kızcağız. Bunca derdin üstüne Lee Kang Doo'nun da peşinde az koşmadı garibim^^


Lee Kang Doo'da çok çekmiş. Hatta belki Ha Moon So'dan daha çok. Ama o pes etmiş işte... Kendisini akışına bırakmış hayatın, günlük yaşıyor. Rüzgar nerden vursa oraya savrulan bir zavallı. Çok sert, duygusuz gibi görünse de aslında sevgi isteyen, sokağa atılmış bir köpek yavrusu gibi. Sevmeye çalışınca başta ısırmaya kalksa da sonra başını kucağına koyuyor insanın... Öyle bir şey işte...

(Bu tiplere olan zaafımı iyi okuyucularım bilir^^)


Lee Jun Ho, ki kendisi benim için 2PM JunHo'dur, Chief Kim'de oynarken çok övgü almıştı, hatta ödül de aldı ama izlemedim ben diziyi. Bu kadarını beklemiyordum!!! Artık benim için şarkıcı 2PM JunHo yok, oyuncu Lee Jun Ho var! Kesinlikle sektöre inanılmaz bir taze kan. O kadar beğendim, o kadar başarılıydı ki oyunculuğu anlatamam. Bundan sonra çıkan ilk dizisini izleyeceğim mesela. Artık kaçırmak yok. 


Birbirlerinin gizli kalmış yaralarını önce ortaya çıkartıp sonra onları saran, birbirlerini olduğu gibi-tüm iyi ve kötü yanlarıyla seven, gerçekten 'AŞK' ile birbirine bağlı çok uyumlu bir çiftlerdi.

Böyle şey... Birbirlerine ihtiyaçları vardı. Hah! Doğru tanım tam da bu!

Romantik sahnelerin hepsi çooook duygusaldı. Hepsi çok anlamlıydı. Ama jtbc dizisi olması dolayısıyla daha çok samimi sahne beklemedim değil yani... Jtbc dizilerinde hep gözümüzü bayram eden, aşka doyuran çift sahneleri olur ya hani, burda beklediğimden biraz azdı ama olsundu... Yine de çok güzeldi.


Bahsetmeden geçemeyeceğim, dizi boyunca kalbimde özel bir yer edinen, favori karakterim Sang Man. Kimilerine göre biraz eksiği olsa da bana göre çok fazlası vardı. Üstün zekasının yanı sıra bu kadar kocaman bir kalbi ve bu kadar büyük bir sevgiyi taşımayı herkes beceremez. İlk sahnesinden son sahnesine kadar, Lee Kang Doo'nun peşinde 'hyung' diye koşuşturduğu her an kalbimi fethetti. Ayrıca beklenmedik anlarda beklenmedik şeyler yapması, kimsenin bilmediği şeyleri bilip herkesi şaşırtırcasına anlatması çok tatlıydı^^


Dizide, başrolden en ufak yan role kadar herkes hayattan kocccaman bir tokat yemiş aslında, öyle yada böyle.

İşte bu insanların bir şekilde hayata, birbirine tutunuşunu izliyoruz. Her şey o kadar gerçek ki... Herkesin sorunu o kadar hayattan ki... Asla kendimizle bağdaştıramayacağımız taht kavgaları, aşırı kötü adamlar, şeytani kayınvalideler felan yok. Hepsi, her şey, herkes bizden.


Bu sahne dizide en çok sevdiğim, beni en çok etkileyen, izlerken durdurup bir süre fotoğrafa baktığım bir sahne.

Hayattan ümidini kesmiş, serseri mayın gibi yaşayan bir adam; ruhu neredeyse ölmüş, yalandan gülümsemelerle başkaları için hayata tutunmaya çalışan bir kadın; eski tefeci bir halmoni; bir genelevin yöneticisi madam; tekerlikli sandalyeye bağlı bir yazar; internette başkalarına kötü yorumlar yazan bir asistan ve 'zeka' sorunları olan çok zeki bir 'deli'... Çoğu insana göre pek de dikkate alınmayacak bir grup gibi değil mi? Ama o öyle değil işte! Farklı hayatlar yaşayan bu insanlar böyle bir anda o kadar kocaman bir aile oldular ki, imrendim ya ben işte ona... Gözlerim doldu, çok sevdim. 

Benim gibi kalabalık ailelerde yada büyük arkadaş gruplarında yaşamayanlar hissedebilir bunu sanırım sadece. Çok güzel bir sahneydi. Kimin ne olduğu önemsiz, tamamen çıkarsız, sadece sevgi etrafında bir araya gelen insanlar...


Diziye genel olarak bakacak olursak:
İyi oyuncular, güzel mekanlar (yukarıdaki çatıya bayıldım), başarılı bir senaryo. 

Konu her ne kadar aşk çevresinde dönse de aslında dram, hatta psikolojik dram. Bu yüzden de hızlı bir dizi değil, oldukça ağır ilerliyor. Karakterler ağır ağır açılıyor, geçmişi anlatılıyor, bize yavaş yavaş işliyor her birisi. Hareket yok, aksiyon yok. 

Ama duru, gerçek, güzel. 


Ben diziyi çok sevdim. Ama dediğim gibi, ağır bir psikolojik dram. Her daim romantik komedi izlemeyi sevenlerin kaldırabileceği bir senaryo değil. Sanırım yaş olarak biraz daha büyüklere hitap ediyor, ergen dizisi değil. 

Şöyle tarif edeyim, Uncontrollably Fond tadında bir dram düşünün, o kadar ağlatan ve insanın içini daraltan, ama onun gibi sadece bir aşk üzerinde dönmüyor, çok farklı sorunlar-hikayeler var, ama en az onun kadar da güzel. Belki bu benzetme daha açıklayıcı olmuştur.

Dediğim gibi ben çok severek, çok anlayarak ve karakterlerle gönül bağı kurarak izledim. Devamlı gerçek dışı ponçik romantik komedileri izlemekten azıcık sıkılan, gerçek ve hayattan bir şeyle ufak bi ara vermek isteyen okuyucularımın çooook seveceğini düşünüyorum.

5 Mart 2018 Pazartesi

İzledim: The Boy Next Door (Web Drama)


Dizinin adına bakıp da Flower Boy Next Door ile karıştırmayın sakın. 6-7'şer dakikadan 15 bölümlük dizi, oldukça popüler bir webtoon'dan uyarlanmış.


Park Kyu Tae ve Sung Ji Jae aynı blokta komşulardır. İstemeden ve farkında olmadan öyle talihsiz-garip durumlara düşerler ki etraflarındaki herkes onları gay bir çift zanneder. İşin kötüsü onları bir ilişkide zannedenlerin içinde her ikisinin hoşlandığı bir kız da vardır.


Dizinin başrolünde Choi Woo Shik (sol) ve Jang Ki Yong (sağ) var. O kadar ama o kadar iyi bir iş çıkarmışlar ki anlatamam! İkisi de komedi için yaratılmış diyebilirim. Özellikle Jang Ki Yong'u Go Back Couple'da kalbimizi fetheden bir ikinci erkek rolünde gördükten sonra burda komedide izlemek çok şaşırttı beni. Ama bayıldım!!!


Dediğim gibi bu ikili kendilerini oldukça yanlış anlaşılabilecek garip durumlar içerisinde buluyorlar. 

Şekil A yukarıdaki Şekil B aşağıdaki fotoğraf gibi hahahaha^^


Dizi çok çok çoooook komikti!!!! o kadar çok güldüm ki izlerken, zaten tek oturuşta bitti. 6-7 dakikadan 15 bölüm hepi topu. Youtube'da İngilizce altyazılı olarak da var bu arada. Mutlaka ama mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum. Yani hiç vaktiniz yoka işe giderken, işten dönerken bile izleseniz biter. 

Hem de azcık güleceksiniz işte daha ne, belki gününüz daha güzel geçer^^