Bir haftalık ufak bir yurt dışı tatiline çıktım. Deşarj oldum geldim. Bu aralar çok düzensizdi yazılarım. Umarım eski tempoma geri dönebilirim. Bu diziyi geçen haftalarda izleyip yorumunu yazmıştım aslında. Hemen düzenleyip yayınladım bugün.
Dizi oldukça ses getirdi, ama reytingleri o kadar da yüksek değildi.
Başrolde Jung Kyung Ho var, en bi sevdiğim adam! Yani bana izlemek farzdı.
Buyrun şevkle yazılmış bir Missing Nine yorumuna:
İçerisinde bir ajansın patronu, menajerleri ve ajansa bağlı ünlülerin olduğu bir uçak ıssız bir adaya düşer. Kazazedeler geçmişten gelen sorunları ve adada yaşadıklarının üstesinden gelmeye çalışır. Ada öncesi, ada ve adadan sonra bu uçaktaki 9 kişinin hayatını izliyoruz.
Diziye başlama ve devam etme sebebim, bir tanecik Jung Kyung Oh! Bu adamı ve oynadığı her diziyi nasılll sevdiğimi anlatamam. Bireysel olarak düşünürsem bu dizide de beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Sempatik ve komik sahneleri, ağlamaları, o sevgi dolu bakışları... O kadar güzeldi ki bu adam.
Ama daha önce başka bir yazımda da bahsetmiştim, ishal bebek kakası rengindeki saçıyla hiç ama hiç hoşlaşmadım. Dizi biter bitmez değiştirirse sevinirim!!!
Jung Kyung Oh'nun partneri ise Baek Jin Hee idi. İlk defa izledim, çok beğendim.
Ama bu ikilinin dizideki hikayesi ile ilgili sorunlarım var. Aşık oldular mı? Oldular. Ama tek bir aşk sahnesi yok. Tek bir öpüşme sahnesi yok. Yan ben şunu anladım, bakarak sevgi olmuyor. İnsan sevginin ifade edildiğini izlemek istiyor. Özellikle adadayken ilişkilerinin azıcık ilerlediğini, aralarındaki hoş sohbetleri falan izlemek istemiştim, olmadı hadi şehirde olsun dedim, savcıyla ufak kıskançlıklar olur mu acaba diye bekledim... Yok yani son ana kadar hayal kırıklığı...
İzleyenler bilir, gözüme hoş gele tek sahne adadaki gece ceket verme sahnesiydi. O kadar.
Kötü adam Choi Tae Ho rolünde Choi Tae Joon. Aslında ilk bölümde bu karaktere girmekte zorlandım çünkü paralel olarak We Got Married izliyordum ve ordaki çiftlerden birisiydi Choi Tae Joon. Orda bi sevimli, bi şapşik ki inanamazsınız. Ama iyi oyuncuymuş vesselam hemen nefret ettirdi kendinden hihihi^^ Özellikle her türlü pisliği yaptıktan sonra masum ve patronunun kurbanı ayağına yatıp en sonunda da tüm arkadaşlar tarafından affedilip birlikte takılmalarına gıcık oldum. Yani bayaa soğuk kanlı bi katildin sen, kendini kurtarmak için bayaa isteye isteye öldürdün milleti, sonra senin öldürmeye çalıştığın adamlar seninle gülüp oynuyo??? Yok artık!
Aslında bu Choi Tae Ho, bana dizideki en büyük mantık hatalarını hissettirdi, sinir etti. Mesela:
- Adadaki 8 kişinin şu adamla başa çıkamaması, her seferinde affetmesi, çoğunluk olmalarına rağmen korkup toplucana dayak yemesi saçmaydı. Gemide de aynı şekilde topluca kendilerini öldürmesini beklediler resmen.
- Şehre döndüklerinde de hepsinin bunların tehdidinden korkup yalan ifade vermesi hem şerefsizlikti hem de saçma. Yani siz kaç kişisiniz orda, çıkın medyanın önünde yalan ifade vereceğinize hep birlikte 'bu adam bizi tehdit ediyor, yalan ifade vermezseniz böyle böyle yaparım diyor, halbuki adadaki herkesi bu öldürdü, birisi bize yardım etsin' desenize! Tüm ülkenin önünde sorun çözüldü işte!
- Adam uçurumdan düştü yaşadı, kuyudan düştü geri çıktı, ağaca bağlandı ordan kaçtı, tekneye yandaki lastiğe tutunarak girdi, bıçaklandı... Hatta bıçaklandıktan sonra bir ordu profesyonel mafyayı dövdü. Yani kaç canlı bu adam? Herkesi öldürüyor ama kendisi asla ölmüyor!
- Bi de ülkedeki en ünlü adam, hastanelere-otellere peşinde 20 kişilik mafyayla girip birilerini arayıp dövdürüp çıkıyor kimse bişey demiyor. Basında yok. Girdiği mekanlarda çalışanlara rüşvet veriyor da müşterilere noluyo? Halka noluyo? Saçma ya işte saçma napiyim -_- Gıcık yani!
Dizinin kadrosuna burdan edecek iki çift lafım var
(size de diziye adını veren 9 kişiyi şeeeeeyle bi görün):
1) Sen ki şımarık tatlı adam nasıl da büyüyüp olgunlaştın dizinin sonunda...
2) Koca yürekli adam!
3-6-7) Hiç mi utanmadınız be! Adam gerçekten ölseydi sonsuza kadar hain olarak kalacaktınız!
4) Çok erken gittin be... Yazık oldu sana!
5) Ben böyle sakince adam öldürüp sonra da ilk cinayetine pişman olan yüzsüz bir katil görmedim!
8) Sen de az pislik çıkmadın! Gerçekleri bilmene rağmen zavallı bir adama yıllarca vicdan azabı çektirmişsin -_-
9) Ne güçlü kızsın sen. Ayrıca sen olmasan adada kimse hayatta kalamazdı.
|
Bu da, kendisini canice öldürmeye çalışan ve hayatlarını mahveden adamla gülüp oynayan insanları gösteren saçmalık öbeği son sahne! |
Dizi kafamda genel olarak iki parça benim için: ada sahneleri ve şehir (kurtulma sonrası) sahneleri. Ada sahneleri ne kadar mükemmelse şehir sahneleri de bir o kadar sıkıcıydı. Adada hayatta kalma anları, birbirleriyle olan iletişimleri falan çok eğlenceliydi. Ama eğlenceli anlar hızlıca geçip gerilim başladı. Çok acele ettiler. O eğlence azcık uzasaydı, gerilim biraz daha geç başlasaydı o zaman ada sahneleri daha uzun olacaktı, doğal olarak dizi de daha güzel olacaktı. Şehir sahneleri çok fazla olduğundan sıktı beni. Zannediyorum ki bu, düşük reytinglerin de ana sebebi. Çünkü ilk bölüm, ada çekimleri, uçak kazası görüntüleri falan bi şahane.
İşin özeti konu mükemmel, senaryo vasat!
Son olarak aklımdaki bir soru işaretine yer vermek istiyorum. Dizinin tanıtım bölümünde, yönetmen, adaya düşen herkesin kıyafetinin aynı renk skalasında olmasının bi anlamı olduğunu, diziyi izleyenlerin bunu anlayacağını söylemişti. Ben anlamadım. Hatta adaya düşenler aynı tonlarda giyinirken sonradan bavullarını buluyorlar ve içerisinden rengarenk kıyafetler çıkıyor. Yani adaya düşmeselermiş rengarenk giyineceklermiş aslında. Yani bu tonların anın umutsuzluğunu perçinlemesi ve kasvetli bir psikolojiyi yansıtması dışında ne gibi bir anlamı vardı bilemedim. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın lütfen^^