Yeni yetme olduğum şu blog aleminde pek popüler değilim malum. Derdim de yok bununla, popüler olmak için yazmaya başlamadığım gibi popüler olabilecek şeyler de yazmıyorum pek. Bi avuç güzel takipçim var. Ona da şükür^^
Her ne kadar amatör olsam da artık hangi yazılarımın okunma sayısının 2 basamaklarda kalacağını, hangilerinin ise yüzlerce kez okunabileceğini kestirebiliyorum. Eee, az okunacakları neden yazıyorum o zaman? İçimden geldiği için... Canım istiyo diye...
İşte bu yazı da az okunacaklardan bir tanesi olacak. O sık sık yorum hatta bazen mail atan, tahminen her yazımı okuyan ufak kitle okuyor bunu şu anda. İşte o kitleyi seviyorum. Yani seni! Seni seviyorum sevgili okur.
Tam da bu yüzden de bu yazının adı böyle garip oldu. Biz bizeyiz şu anda, yabancılar yok bu yazıda çünkü.
Evet çok yüksek kalite bi yazar değilim, biliyorum. Buraya yazmadan önce taslak oluşturup sonra grameriymiş imla hatasıymış yüz kere kontrol edip ağızları açık bırakacak bir yazı yazma derdinde değilim. O anda sanki yanımdaki bi arkadaşıma anlatırmış gibi yazıyorum her şeyi. Bu üslubumu beğenmeyip 'Bu kız ne diye yazıyo yaa' diyenler de olabilir elbet ama ben yazar değilim ki... Naçizane blog yazıyorum, günlük gibi. Sevdiğim bazı şeyleri paylaşabileceğim insanlar olmadığı için etrafımda internete döküyorum içimi. Benle aynı ilgi alanı olup yazdıklarımı okuyanlar varsa ne mutlu bana.
Yine de tabii ki, mutlaka kendimi geliştirmek istiyorum. Yazar olmasam da daha iyi yazmak istiyorum. Çok okunma derdim olmasa da okuyanlar çok beğensin istiyorum. Öyle bişeyler işte...
Neyse... Konudan sapmayalım...
Bu yıl ne vatan-millet ne dünya ne de şahsi olarak benim için güzel bir yıl değildi. 2017 gelince birden flaş gelişmeler olmayacak elbette ama umut fakirn ekmeğidir diyelim.
2016'nın son yazısında bir iki temennide bulunalım. Adettendir.
Şimdi almak istediğim çanta, ayakkabı, kozmetik falan wishlist yapsam sayfalar yetmez. Yapmicam, gerek yok. Param olursa alırım elbet. Tatil desem... Dünyayı gezmek en büyük hayalim (dünyadaki insanların %75'i gibi). Onu da yazmaya gerek yok.
O yüzden daha ciddi şeylerden bahsedelim.
Sanat: Rachel and Chuck/Twin Flames Resmin hikayesi için : http://www.collapsingduality.com/Rachel_Chuck.html |
Benim 2017'den isteğim bana ruh ikizimi göndermesi!
Evet ilki bu. Ama öyle aşk meşk hikayesi değil mevzu. Cinsiyetmiş, yaşmış, dinmiş, dilmiş, ırkmış farketmeden, sadece ruhumun diğer eşini istiyorum gerçekten varsa...
Hayatım boyunca ayrılmayacağımı bildiğim/tahmin ettiğim, kardeşim gibi arkadaşlarım var birkaç tane. Ama istediğim bambaşka bir şey...
Kolay kolay anlaşamıyorum, bağ kuramıyorum insanlarla. Genelde asosyal, kendi dünyasında yaşayan, tüm boş vakitlerini kendi kendine odasında geçiren birisiyim. Resimdi, kitaptı, kendin yap projeleriydi, Kore dünyasıydı derken öyle geçip gidiyor hayatım. Dediğim gibi, etrafımda bunlarla ilgilenen kimse de yok. Tüm hobilerimi kendi kendime yaşıyorum.
Ayrıca ben biraz da garibim galiba. Nasıl desem... Nevi şahsına münhasır... Bi şeker alındığında, yüzlerce liralık bir ayakkabıdan daha mutlu olabilirim. Yada bir şeker alınmadığında, pençesinde olduğum hastalıktan daha mutsuz... Saplantılıyım, insanlara değil; karakterlere, nesnelere kolayca bağlanıyorum. Hayvanları insanlardan çok seven gıcık tiplerdenim. Ne bileyim zorum işte...
Tüm bunlara ayak uydurabilecek birisi çıksa karşıma diyorum. Hayatın temposundan, insanların kalabalığından, metropolün ışıklarından, bencillikten, kendini beğenmişlikten, aşırı özgüvenden uzak birisi... Böyle bir insan verse bana 2017? Ne güzel olurdu...
Tabi insanoğlu bu, açgözlü! Bir şey istemekle olmaz. Çok şey istemek lazım. Kişisel hassasiyetim: Çevre!
Şu genç yaşımda (o kadar da genç değil), daha çocuk yapmayı düşünmeden, çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakıcaz diye düşünüyorum. Daha doğrusu endişeleniyorum. Bu yıl şahsi hedefim kendi geri dönüşüm miktarımı arttırmak olsun. Tüm dünyaya, önce de kendi ülkeme bilinçlenme diliyorum. Yoksa bu gidişle bugün petrol için olan savaşlar yarın su için olacak.
Savaş demişken...
Ve aslında söylenmeye gerek olmayanlardan, yada hiç söylenmemesi gerekenlerden: Barış!
İnsanlar bi durup ne yaptığına baksın istiyorum. Neden ölüyoruz? Yada bizim olmadığımız başka bi yerdeki başka birisi neden ölüyor? Hepimiz aynı gezegendeki aynı canlılar değil miyiz? O zaman neden herkes farklı hayatı yaşamak zorunda? Azcık dursak belki, düşünsek elimizi vicdanımıza koyup, böyle olmazdı. 2017'de herkes bi durup düşünsün istiyorum.
2016'da, tepeme bomba düşmediği için dua, ateş düşen yüreklere sabır diledim hep. 2017 böyle olmasın.
Neyse... Karamsar bir yazı oldu ama şerefsiz 2016 haketti bunu! Umarım 2017 sonundaki yazımda (nasip olursa) almak istediğim çantalar, ayakkabılar gibi boş beleş şeylerden bahsedebilirim sadece.
Herkese mutlu yıllar.
Unutma ki sen çok değerlisin ve seni seven birileri var, benim canım okurum^^
NOT: Yep yeni bir yılın gelişini, yeni umutları kutlamak dinle imanla alakalı değildir sevgili okur. Buna inanma, sana öyle olduğunu söyleyenle de ilişkini tekrar bir gözden geçir.
Yarın sen de kendine bir iyilik yap. Güzel bir şeyler ye, güzel bir şeyler izle/dinle. Kendince coşkuyla kutla yeni yılın gelişini. Her şey daha güzel başlar belki de....
Herkes kendisini mutlu edebilse, kimseyi mutsuz etmeye çalışmazdı...