''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

27 Ağustos 2016 Cumartesi

İzledim: Beautiful Mind Yorumu


Lee Young Oh, tüm duyguları hissetmekten yoksun bir adamdır. Hiç bir hissi algılayamaz ve empati de kuramaz. Bunları yapamadığı için başkalarının da hangi durumlarda ne gibi duygular içinde olduğunu anlayamaz. Lee Young Oh, tüm bu eksikliklerini kapatmak ve sıradan bir insan gibi yaşamak için hayatı boyunca eğitilmiştir. İnsanlar gülünce ne yapar, mutsuz olunca ne yapar, kaşların, dudakların, göz bebeklerinin hareketi, her bir mimik ne ifade eder... Onun farklı olduğunu anlamasınlar diye o nasıl davranmalı... Çünkü o, etrafındaki insanları sadece vücut dillerini okuyarak anlayabilir. Hayatını, normal bir insan nasıl olunur, bunu öğrenerek yaşamış ve sonunda mükemmel bir beyin cerrahı olmuştur. Yeni çalışmaya başladığı hastanede garip ölümler meydana gelir. Bu ölümleri çözerken polis Gye Jin Sang ile tanışır ve yavaş yavaş hayatı boyunca hiç hissetmediği-hissedemediği şeyleri hissetmeye başlar.


Başroldeki Gye Jin Sang rolünde Park So Dam var. Allaşkına kim bu kız? Gerçekten tanımadığım bu kızı, oyunculuk anlamında da pek beğenmedim. Daha sonra da bahsedicem ama karakter zaten oldukça zayıf ve yetersizdi. Bir de öyle bir karaktere, Jang Hyuk karşısında böyle silik bir kızı koyunca... Ben pek beğenemedim maalesef.

Gye Jin Sang ise başlarda her şeye burnunu sokan vede yanlış anladığı için mahveden yeni yetme bi polisken sonlarda... Sonlarda pek yoktu bilemiyorum hahaha


Lee Young Oh rolünde Jang Hyuk. Bu adamın karizması nolcak? Cidden nolucak yani??? Yine aşırı kuvvetli oyunculuğuyla harika bir Jang Hyuk izledik. Rahatlıkla söyleyebilirim ki dizinin tek başrolü oydu. Tüm diziyi tek başına yürüttü. Yalnız karakter sebebiyle o özlediğimiz Jang Hyuk kahkahasını göremiyoruz burda artık napalım -_-
Jang Hyuk bu dizide, kaşlarının üzerine adeta bir martı gibi konmuş saç stili dışında bir harikaydı!

Lee Young Oh'a gelince, gerçekten çok ama çok zor bir durummuş bu duygusuzluk... Öyle üzüldüm ki. Yalnız kalmak, dışlanmak, psikopat diye görülmek... Ama tüm bu duygusuzluğu sayesinde hastaları objektif olarak değerlendirip en doğru teşhisleri koyan bir doktor... Kendisini insanların vücut dilini öğrenerek eğittiği için hastaların da vücudunu okuyup hatasız değerlendiren bir doktor... Mükemmel kurgu! Gerçekten çok iyi yazılmış bir rol ve karakter olduğunu düşünüyorum. 


Jang Hyuk ve Park So Dam arasında 15 yaş varmış. Böyle karizmatik bir adam hiçbir yaş farkını gözümüze sokmuyormuş onu öğrendik.

Dizinin konusunda dediğim gibi, Lee Young Oh, Gye Jin Sung sayesinde tekrardan hissetmeye başlıyor. Ama bence öyle olmadı. Hastane deneyimi, birlikte çalıştığı insanlar, hastaları ona bu yetiyi kazandırdı. İkisinin arasında öyle büyük bir aşk hikayesi yoktu. Gye Jin Sang bence çok silik ve eksik yazılmış bir karakterdi. İkisinin bir araya geldiği zamanlar o kadar azdı ki... Dizinin ortasına kadar hiçbir etkileşim bile yokken birden bire Lee Young Oh, Gye Jin Sung'dan hoşlanmaya başladı ki bence çok garip oldu bu hız. Saki senaristler 'aaa aşk hikayesini koymayı unuttuk, çabuk çabuk bu bölüme hoşlanma sahnesi yazın' demişlercesine...

Bence kız da doktor olsaydı, daha çok etkileşme fırsatı olurdu bu çiftin, daha güzel sahneler ve bir aşk hikayesi çıkardı. Yanlış yazmışlar hahahahaha^^


Bırakın aşkı, her bölüm ikisinin birlikte en fazla 2 dk görüntüsü vardı bile diyebilirim. Yani bana göre bu dizi medikal-romantik değil direk medikal dizi olarak isimlendirilip tek başrolü de Jang Hyuk denilebilir. Gayet de güzel olur o zaman.

Jang Hyuk, böyle kötü bir hastalığı olan bir adamın, bir hastanede yaşadıklarıyla yavaş yavaş nasıl insanlaştığını ve hayat nasıl tutunduğunu izletti bize. Konu buydu!


Diziye hevesle başlama sebeplerimden birisi de sevdiğim oyunculardan Yoon Hyun Min'in olmasıydı. Doktor Hyun Suk Joo, ilk birkaç bölümde çok boy gösterdi. Kesinlikle 2. erkek olacak, bir aşk üçgeni göreceğiz diye düşündüm ama olmadı. Birden bire ilkelerinden sapıp yanlış yola giden bir adam oldu, sonra da yavaş yavaş silindi dizide. Arada bir figüranmışçasına yüzünü gördük, bir de son 2 bölümde ortaya çıktı sağolsun, o kadar. Açıkçası onu çok sevdiğim için hayal kırıklığına uğradım. Hem onun da olduğu bir aşk üçgeni hem de onun gülen yüzünü daha çok görmek isterdim.


Her dizide bi grup vardır ya hani, yan rollerden oluşurlar, onun iş arkadaşı, onun kardeşi, cafenin sahibi bilmem ne... Böyle hep aynı mekanda toplanıp (ev, balkon, cafe), olayları masaya yatırır, komik konuşmalar yapar bizi güldürürler. Hatta içlerinde her zaman sevimli tavırlarıyla ''ay ben şunu çok sevdim çok tatlı ve komikti'' dediğimiz bi tip olur. İşte o grubu burda hastanenin doktorlarıyla yaratmaya çalıştılar. Mekan da doktorların dinlenme odasıydı. Ama o kadar iticlerdi ki anlatamam. Bi de dizinin ortasında bu gruba birden isim takmak aklına gelmiş senaristlerin, Power Rangers diye fırlatıverdiler ismi. Hiç ama hiç sevmedim. Bu klasik konsepti kesinlikle uygulayamamışlar.


Bana kalırsa Jang Hyuk tüm diziyi tek başına sırtlandı, tek karakterin üzerine. Ve çok ama çok iyi bir iş başardı. Bu hasta adamın değişme hikayesini çok sevdim ben. Ama dediğim gibi, bu hasta adamın aşk hikayesi değildi bu kesinlikle. Kendini bulma, hissetmeye başlama hikayesiydi.

Nadir aşk sahnelerindeki o aşkı hissetmekle hissedememek arasında sıkışmışlığı, duygularına karşılık bulamayacağından korkan ama korkmak duygusunu bilmeyen bir adamın şaşkınlığını, her şeyi her şeyi çok iyi yansıttı ekrana. 


Dizi toplam 14 bölümdü. Reytingleri düşük olduğu için ani bir kararla 16'dan 14'e düşürülmüş havası direk vardı yani. O cinayet olayı, her şeyin huzura kavuşması çok hızlı sarıldı sanki. Birden hoooop her şey bitti. 

Ay bi de en son sahnede Jang Hyuk'un papyonlu hali vardı ki ''Allah'' dedim ''burdan çıkıp düğüne gidecek bu adam, en sevdiğim düğün sahnesiyle bitiyo bu diziiii!'' 
Ama olmadı tabi. O an, sadece bi kostümcü azizliğine uğramış Jang Hyuk yanılsamasıymış.



Ben şahsen saydığım tüm olumsuzluklara rağmen diziyi sevdim. Yada Jang Hyuk'un oynadığı karakteri sevdim. Bu adamı daha çok izlemek istedim. Hiçbir şey anlamadığı için boş boş baktığı anları, hastalarla kendini beğenmiş konuşmaları, özgüveni, alaycı halleri, hissedip hissetmediğinden emin olamadığı ve hissettiğinde de ne olduğunu bilmediği duyguları... Bu adamı izlemeyi sevdim ve merak ettim.

Dizide bir tutam mizah eksikti -ki onu sanırım 'Power Rangers' ile katmaya çalışmışlar ama olmamış- o da olsaydı çok daha iç rahatlığıyla tavsiye ederdim. Yine de kendisini Jang Hyuk'un karizmasına kaptıran herkesin izlemesi gereken bir dizi. Neden bilmiyorum ama -epey olumsuz fikir sundum malumunuz- çok beğendim ben.

Sizin de diziyle ilgili fikrinizi çok merak ediyorum ama böyle ilginç bir karakteri kaçırmayın derim ben.

23 Ağustos 2016 Salı

Song Jae Rim Diye Bir Gerçek Var


Song Jae Rim ve Kim So Eun'ı bilir misin sevgili okur? Bu çift 2014-2015 sezonunda yaklaşık 9 ay kadar We Got Married adlı programdaydı. Pek çok kişi tarafından (ben dahil) programın gelmiş geçmiş en iyi çifti olarak kabul ediliyolar.


Pek bilmeyenler için: We Got Married, Kore'de ünlülerin bir araya gelip evli bir çift olsalar hayatlarının nasıl olacağını gösterdikleri bir variety show. Çeşitli sürelerle farklı ünlüler eşleşerek bize kendi evlilik hayatlarını canlandırıyolar. Böyle bir programda bunca zaman evli gibi davrandıktan sonra gerçekten aşık olmamanın mümkün olmadığını düşünüyodum ama şimdiye kadar sadece 1 çiftin gerçeğe dönüştüğünü duyunca da şok oldum!!!


Neyse efendim, bu programda Song Jae Rim ve Kim So Eun büyük yankı uyandırdı. Böyle bir aşk, böyle bir romantizm yok o derece!!! Hatta balayı tatillerini Türkiye'de yapmaları da epey duyulmuştu belki ordan da hatırlarsınız. Benim Song Jae Rim'e ufak bir 'saplantı' geliştirmemin ve We Got Married'i izlemeye başlamamın -onlar bitti ama ben hala izliyorum- sebebi de oldular bu arada.

Bu çifti programla eş zamanlı izlerken öyle bir Song Jae Rim hayranlığım vardı ki, onunla ilgili bir yazı yazmaya kalkıştım. Yazdığım yazıyı 10 kere yazdım sildim, 20 kere yeni şeyler ekledim. Ne yazsam az geldi, yetersiz geldi bu adam için. Yazı bir türlü bitmedi, tam görünmedi gözüme. En sonunda da onunla ilgili eksik bir yazı yazacağıma hiçbir şey yazmayayım diyip sildim hihihi^^


Çiftin başarısının %110 oranla Song Jae Rim'den kaynaklandığını söylesem haksızlık etmiş olmam sanırım. Zira Kim So Eun kadar buzdolabı bi kız daha görmedim. Bu adamı bir izleyin, onun gibi davranan birisine ne aşık olmamak mümkün ne de yelkenleri suya indirmemek. Ama Kim So Eun yani mübarek taştan duvar, olabileceği kadar soğuk durdu hep. BUNA RAĞMEN!!! Song Jae Rim bu çifti gelmiş geçmiş en iyi çiftler arasına sokmayı başardı ki sanırım eşi Bülent Ersoy da olsa başarırmış bu adam!


Bu kadar 'lovey dovey' bir adam olması acaba rol mü diye düşünenler oldu hatta. Ama adam diyo ki 'Yaptığım bazı şeylerin insanların içini gıcıklattığını biliyorum ama ben normalde kız arkadaşlarıma daha da fazlasını yaparım. Sürprizler yapmayı, çiçekler almayı çok severim. Benim kadınım her zaman en üstte ve mutlu olmalı. En büyük amacım sevdiğim kadının yüzünü güldürmektir. Bu show aracılığıyla da dizilerde oynadığım katı ve suratsız karakterlerin gerçek halim olmadığını, gerçekte nasıl bir insan olduğumu gösterdiğim için çok mutluyum'.

Sırf bu yorumla bile aşık olunmuyo mu adama???


Neyse efendim, program bitti, bütün millet dikkat kesildi bunlardan ilişkilerini gerçek hayata taşıdıklarına dair açıklama bekliyo. Yani her çiftten bu durum beklenmiyo elbette ama bunları bi izleseniz anlarsınız sebebini. O Song Jae Rim'in bakışları Mecnun'da yok yani. Ayrıca programda böyle aralarda röportajlar veriyolar, bunlar devamlı kalplerinin gerçekten nasıl çarptığından, ne kadar heyecanlandıklarından, gerçekten çok hoşlandıklarından falan bahsedip duruyo. Gerçek bi ilişki beklememek elde değil.


Bir süre bekledikten sonra bu çiftten malesef mutlu bir haber gelmedi. Song Jae Rim bir röportajında 'Programda ayrı dışarda ayrı bir insan değilim. Program bitti diye ertesi gün So Eun'a karşı duygularımı unutamam. Biraz zamana ihtiyacım var.' gibi bir şey söyleyip hepimizin yine kalbimi yerinden oynattı, kendine bir kez daha aşık etti. Adeta filmlerden fırlayan romantik beyaz atlı prens gibi bir adam... Ama bu sırada odun prenses, 'İlişkimizin gerçeğe dönmesi asla mümkün değil, haftada bir gün program çektik diğer günler ise meşguliyetten pek görüşemedik, ben tamamen profesyonel olarak bitirdim' diye bir açıklama yaptı. Herkes şok!!! Buzdolabından da böyle bir yorum beklenirdi elbet. 


Bu olayların üzerinden 1 sene geçti ve hepimiz bu efsane aşkı unutup 'Amaaaan Song Jae Rim daha iyilerine layık zaten' derken yepyeni bir haber geldi. Song Jae Rim'in başrolü olacağı Our Gap Soon dizisinin başrol kadın oyuncusu diziden çekilince onun yerine Kim So Eun'ı almışlar -casting adeta reyting avcısı, burdan bir alkış!!!- ve bu ikisi yine yeniden aşık ve hatta evlenme hazırlıkları yapan bir çifti canlandıracaklarmış!!!! Ben şok!!! Senaryo okuma videolarını izledim de yine Song Jae Rim 'Variety showdan daha iyi bir kimya ile daha güzel bir aşk göstericez' gibi tatlılıktan komaya sokan bir yorum yaparken Kim So Eun, Balkanlardan esen soğuk hava dalgalarının etkisiyle tüm katılığını korumuş.


Bu ilişkiyi bir şekilde Kim So Eun'ın istemediğine dair düşünceleri olan birisi olarak diyorum ki, şimdi bu ikili 50 küsür bölüm dizi çekecekler, So Eun'ın bahane ettiği gibi haftada 1 gün falan da değil yani her gün çekim olacak, şimdi de gerçekten aşık olmazlarsa, bu kadın şimdi de bu mükemmel adama aşık olmazsa bu kadında kesinlikle bir sorun var!!! Hayır yani imkansız. 

Ciddi anlamda Our Gap Soon dizisini merakla bekliyorum, izlediğim ilk 50+ bölümlük dizi falan olucak sanırım. Sırf Jae Rim'in hatrına!

19 Ağustos 2016 Cuma

İzledim: Mirror of the Witch Yorumu


Image result for mirror of the witch

Kısır olduğu için kraliyet ailesine bir veliaht veremeyen kraliçe Shim, şaman Hong Joo'dan yardım ister ve kara büyü yardımıyla dünyaya bir kız bir erkek ikizler dünyaya getirir. Yalnız bu ikizler, kara büyü yoluyla dünyaya geldiği için lanetli doğarlar. Kraliyete acilen bir veliaht gelmesi gerektiği için oğlan çocuğundaki laneti kız çocuğuna aktarıp, kız çocuğunu, öldürmesi için kraliyetin dini işlerden sorumlu şaman Choi Hyun Seo'ya verirler. Choi Hyun Seo, lanetli bu bebeğin, yine bu laneti ortadan kaldırmak için tek anahtar olduğunu anlar ve onu gizlice büyütür. Yıllar sonra bu bebeğin yaşadığını anlayan şaman Hong Joo, kendi kişisel nefreti ve intikam duygusuyla Joseon'u ele geçirmek için prensi öldürür ve prensesi de öldürerek laneti tüm Joseon'a yaymak ister. 

Bin bir tılsımla saklanarak, lanetini ve prenses olduğunu bilmeden büyüyen Yeon Hee'yi, babası zannetiği şaman Choi Hyun Seo ve onun yanındaki keşişler korurken, aynı zamanda lanetin kaldırılması için bir yol ararlar. Bu sırada Yeon Hee, Heo Jun ile tanışır ve bir yandan şaman Hong Joo'dan saklanıp bir yandan da laneti birlikte kaldırmak için uğraşmaya başlarlar.


Heo Jun rolünde benim şahsen çok da favorim olmayan Yoon Shi Yoon vardı. Dizideki en zor rol onundu bence ve oldukça iyi bir oyunculuk çıkardı. 
Komik sahnelerdeki mimikleri, duygulu sahnelerde doğal akan gözyaşları ve endişeli ifadesiyle benden sınıfı geçti diyebilirim.

Bir de kamera arkası görüntüleri izledim ki orda bir tatlış, bir sıcak kanlı, bir sevimli. Birden bire kalbime giriverdi o zaman. Böyle aynı ortamda olmak istedim öyle sevimli bir adammış kendisi.

Karakter olan Heo Jun ise gerçekten hayatı çok zor olan, fedakar ve geniş gönüllü bir insandı. Çok sevdim Heo Jun'u.


Yeon Hee rolünde ise Kim Sea Ron vardı ki inanamadım! Tüm aktrislerin çocukluğunu canlandıran bu ufaklık ne zaman büyüdü de başrol oldu bilemiyorum! Yani sanki başrol olması için sırada başkaları vardı gibi gibi bence...

Yeon Hee ise başlarda hiç söz dinlemeyen, tılsımların dışına çıkma dedikçe ısrarla çıkıp başını derde sokan bir kızdı ve etrafındaki insanlar olmasa pek de bir işe yaramaz bi insandı sanki. Ama o kadar garip bi hayatta, pek de suçlamak olmaz sanırım...


Kim Sea Ron 16, Yoon Shi Yoon ise 23 yaşında... Casting'e içimden geçen tüm küfürleri saydırdım haberleri ola.

Böyle bir ikili hangi akla hizmet çift olarak başrol yapıldı cidden bilmiyorum. 16 yaşındaki kızın ne işi var böyle bir rolde? Hiçbir sahnede ne bir çekim ne bi elektrik... Dizi boyunca aşk hikayesi olmasına rağmen herhangi bi yakınlaşma yada öpüşme sahnesinin olmadığından bahsetmeme bile gerek yok heralde...
Koskoca adam orta okul çocuğuyla öpüşecek değil ya... Peki o zaman neden!!! Neden böyle bir eşleştirme? Cidden kafayı yedim izlerken!

Ben tüm diziyi; ikisinin birbirine aşık olduğu, bir çift olduğu gerçeğini yok sayarak, dizinin fantastik/macera türünde olduğunu, romantizm barındırmadığını kabul ederek izledim. Aralarında hiç kimya olmadığı gibi hiç yakınlaşma sahnesi de olmadığından -ayıp yani ufacık kızla- çok da zor olmadı bu algıyla izlemek. 


Dizide kara büyü kullanan şaman rolünü Yum Jung Ah canlandırıyordu ki oyunculuğuna edecek laf bulamıyorum, mükemmeldi.

Şaman Hong Joo, saf bir kötüydü. Vakti zamanında kendisine yapılanların öcünü almak için herkese acı çektirmeyi, öldürmeyi, kara büyüsüyle her türlü pisliği yapmayı hakkı gören ve yaptıklarını açık açık söyleyip kraldan bile korkmayan bir kadındı. Ve ben bu kadından nefret etmedim! Amacını, yaptıklarını dürüstçe söyleyen bir kadındı. Esas nefret ettiklerim ona gelen, onun kara büyüsünden medet umup ondan yardım isteyen bencil insanlar oldu bu dizide.

Sanırım esas konu da oydu: 
Kendi çıkarları için, kendileri direk bir kötülük yapmasa da, kötülük yapabilecek insanlardan yardım isteyecek insanlar var oldukça, kara büyü olmasa bile, lanetler yok olsa bile, bu dünya mahvolmaya mahkum!


İşte tam da bu yüzden benim asıl nefret ettiğim adam kral oldu. Tamamen cibiliyetsiz bir adamdı. Zayıf, korkak, taht sevdasıyla dolu, işe yaramaz bi adamdı. İşin kötüsü, bunun farkında olup bunun acısını çıkarmak için etrafındakilere ölüm tehditler savuran, kendi çıkarları için şamanı çağırıp ondan yardım da isteyen kişiydi. Ve hatta, şaman tarafından kandırılıp lanetlendiğini öğrendikten sonra bile yine sırf kendi çıkarları için, tahtını korumak için bir kez daha ona güvenip suçsuz bir insanı öldürmeye kalktı.

Bu dünyada gerçekten de en çok koltuk sevdası olanlardan korkmak gerekiyor bence!


Başrollerdeki inanılmaz saçmalığın haricinde -ki en önemlisi o değil mi?- dizinin kadrosu, oyunculuklar çok güzeldi. Özellikle Kwak Si Yang izleme sebeplerimden birisiydi. We Got Married'de gerçek haline bayıldığımdan beri takip ediyorum. Burdaki rolü cidden çok zor hayatı olan bir adamdı...

mirror of the witch yoo kwang ile ilgili görsel sonucu

Yine en sevdiğim karakterlerden birisi olan keşiş Yo Kwang rolünde Lee Yi Kyung. Bu adam her dizide tatlı ve karizmatik sanırım. Farklı bişey mümkün değilmişçesine... Burda da en sevdiklerimden oluverdi^^

Bu kadar kalabalık bir kadroyla böyle tempolu, heyecan dolu ve uzun bir hikayeyi nasıl ayakta tuttular gerçekten çok şaşırdım...  Çok başarılıydı bence.



Çekim mekanlarına da bayıldım dizinin. Tamam tarihi mekanlar her dizide var, ama ormandaki evler veya o saklandıkları, iksir yapıp mum diktikleri tapınak gibi yere ne demeli!!! Orda beni bıraksınlar 10 gün kalayım bi. Adeta peri evi gibi bir yer, bayıldım! Kamera arkasından gördüğüm kadarıyla da öyle bir ortamı bayaa bayaa yaratmışlar: sarmaşık köprüler, ağaç kovuğu dolaplar, mağara odalar falan... Çoook ama çok güzeldi.


Büyüler, tılsımlar, kehanetler, iksirler, lanetler, hayaletler dizide bol bol göreceğiniz şeyler arasında. %100 supernatural bi dizi ve ben buna tav olarak geldim açıkçası. 

Olağanüstü de olsa her şeyin en azından kendi içinde bi mantığı olması gerekir ama yine de değil mi?

 Mesela Heo Jun'un birden bire şans eseri korucuyu tılsımın insan olmuş hali çıkması, ne büyük tesadüftü öyle! Yeon Hee'nin lanetinin kimde ne zaman görünüp ne zaman görüneceğinin pek belli olmaması nasıl bir durumdu peki?

 Ayrıca Yeon Hee başlarda kitabı hoop uçurmuş, kılıcı keşişin boğazına -şakayla- vuup savuruvermişken ilerleyen bölümlerde birden bire bu nesneleri havalandırma özelliğini canı istedikçe kullanamaz oldu, nasıl oldu anlamadık. İlla biri tehlikeye girecek, ölüm tehlikesi yaşayacak, Yeon Hee hiddetlenecek de öyle gücü ortaya çıkacak... Kimse ölüm tehlikesi yaşamadan düşmanları görünce ellerindeki kılıçları hiyuvvv diye uçursa dert tasa yok halbuki. Bu mantıksızlığı sevemedim, anlamlandıramadım. Yani kızın güçleri var ama orda olay çıksın, birileri yara alsın da senaryo ilerlesin diye o an yokmuş gibi olmuşmuş havası...


Dizi 20 bölüm ve başlarda bu bana çok uzun gelmişti. Ama sonra daha kısa olsa olmazmış, anladım. İlk 10 bölüm, çok samimi söylüyorum kim kimin nesi, neler oluyor, kim iyi kim kötü anlamakla geçti. Ben 10 bölüm olduğunu hiiiç anlamadım bi baktım yarısı bitmiş. Cidden karışık olaylar var diyebilirim. 
Ama son 10 bölüm de heyecanı ve gerilimiyle ömrümden ömür aldı. İyi mi diceksiniz şimdi bu hahahahah. Dizi içinde rahat bi 5 kere mutsuz son oldu. ''Ahanda bitti daha da 4 bölüm oldu, nasıl ilerlicek bu dizi 16 bölüm daha'' dedim. En az 5 kere! Ama devam etti. Hem de öyle bi etti ki, daha meraklandırıp heyecanı daha da arttırarak. Cidden ekrana yapıştıran, heyecanlı, ''oha şimdi nasıl çıkacaklar işin içinden'' dedirten bi diziydi. Son bölümün son anına kadar aynı merakla geldi dizi.

Bana göre tek eksiğinin ufak bir mizah olduğunu söyleyebilirim. Evet komik sahneler yer yer vardı, özellikle bazı belirli karakterlerin olduğu sahneler... Ama az geldi gibi, azcık daha mizahı kaldırırdı bu dizi, saha müsaitti yani^^


Sona gelince... Ne oldu sonda? Öyle kekremsi öyle gıcıktı ki. Tamam tüm sorunlar çözüldü, kehanet kalktı, Joseon kurtuldu ama bu mutlu son mu? Hiç de mutlu olmadım ben şahsen. Sevenler kavuşamıyorsa ona mutlu son denilmez arkadaş!

Hadi arada kalmış bir son diyelim tamam. E öyle bitirin ozaman burun kıvıralım sevmeyelim di mi? Yooook olmaaaaz. Daha da boka sardırmak lazım. Biz bi zaman atlatalım, sonra adam yaşlanınca birden kızı görsün, ama kız genç olsun, sonra öyle bitirelim. Ve sen, seyirci! Öyle baka kal ekrana boş boş, anlama, gözlerini kırpıştır salak salak, ee ne oldu şimdi de. ''Kavuştular mı? Kız ölmemiş mi? E o zaman neden 40 sene ayrı kaldılar? Kız yaşlanmamış mı yoksa? E kız genç adam yaşlı mı? Yoksa adam da mı gençleşti? Yoksa bunların hepsi bir hayal miydi? Hayalse o evin ne işi vardı orda?'' Biz de senaristler olarak göbeğimizi pohlata pohlata gülelim 20 bölüm sonraki o senin dumur olmuş haline. 

Yemin edebilirim ki böyle bir son yazan bir senarist ancak bunları düşünmüş olabilir.


Senaryo çok güzel o kadar güzel ki zorlasalar bir Gu Family Book kadar çıkar o derece. Yan roller de şahane, efektler falan... Ama sen gel en saçma başrolleri bul, elele bile tutuşurken abi kardeş gibi dursunlar, sonra dünyanın en anlamsız finalini koy... Dizi çok güzel ya keşke başrolleri farklı olsaymış diye diye izledim ama cidden çok ciddi söylüyorum bütün diziyi bu kadar rezil edecek bir son beklememiştim. 

İzleyin desem bi türlüüüüü sonunda bana küfredebilirsiniz, izlemeyin desem bi türlüüüü böyle güzel hikayeli, heyecanı tükenmeyen ve sürükleyici diziler az bulunuyor. Artık ne diyim bilemedim sevgili okur... Sen okuyup karar ver en iyisi.

17 Ağustos 2016 Çarşamba

İzledim: Girl of 0am / Midnight's Girl Mini Dizi Yorumu


Şarkıcı olmak isteyen ama devamlı reddedildiği için hayellerinden vazgeçen Ji Dan bir karaoke barı işletmeye başlar. Bu bara her gece tam 12'de Se Ra adında bir part-time çalışan gelir. Bu kızda bir gariplik olduğunu anlayan Ji Dan yavaş yavaş olayları çözer.


Başrolde Winner grubunun üyelerinden Nam Tae Hyun var. Benim gibi bir Kpop özürlü birisi bu çocuğu tanımıyor olabilir ama çok fazla hayranı varmış. Genelde idol olup birden bire oyunculuğa atlayanlarda karakterler çok eğreti duruyor bence. Ama Nam Tae Hyun'un oyunculuunu çok beğendim ben. Hem doğal hem de samimiydi. Eminim ki en kısa sürede daha uzun ve çok bölümlü bir dizide bir rol kapar kendisine.


Se Ra rolünde ise Seo Min Ji vardı. İlk defa izlediğim oyuncu çok güzel ama %99 ihtimalle dolgu olan dudakları cidden dizi boyunca dikkatimi dağıttı, hiç hoşuma gitmedi. Güzelim kızın doğal dudakları olaymış bin kat daha iyiymiş yani.


Güzel bir olay örgüsünü 15'er dakikalık 8 bölümde zirveye çıkartıp sonra akıcı bir şekilde olayları çözen ve gereksiz soru işaretleri bırakmayan diziyi ben çok beğendim. Mini dizilerden genelde çok yüksek performans beklemeden düşük beklentiyle izlemeye başlarım. Bu diziye de öyle başladım ama beklentilerimin çok üstünde çıktı.


Buraya yazıyorum ki bu dizi Winner grubu üyesi Nam Tae Hyun'un oyunculuk kariyerinin başlangıcı olur. Pek çok yeni/yan rol oyuncuya taş çıkardı.

Dizi de oldukça sevimli, konusu, işlenişi güzel bir diziydi. Uzuuuun dizilerle vaktini harcamak istemeyip kısa kaçamaklar yapmak isteyenlere tavsiyemdir^^

10 Ağustos 2016 Çarşamba

İzledim: Lucky Romance Yorumu


Şanssız kaderiyle etrafındaki herkesin hayatını mahvettiğine inanıp sadece şamanların öğütlerine göre hayatına devam eden Shim Bo Nui ile kendisini dış dünyaya ve de özelliklere kadınlara tamamen kapatmış, süper zeka-deha Je Soo Ho arasındaki aşkı izliyoruz bu dizide.


Öncelikle hemen herkesin diziyi izleme sebebi olan Hwang Jung Eum'la başlamak istiyorum. Birisi şu kadına şu kafasına plastik tas geçirmiş şekilli saç kesiminden vazgeçmesini söylesin artık lütfen!!! 

Hwang Jung Eum'u hemen hemen bütün dizilerinin senaryosu güzel olduğu için yakından takip ediyorum ama sanki her dizide aynı karakter oynuyormuş gibi bir etki bırakıyor bende. Sanki Full House 2'deki kız ordan Secret Love'a, ordan Kill Me Heal Me'ye, ordan She Was Pretty'ye ve en sonda da buraya fırlamış gibi bir his... Hep aynı karakter hep aynı mimikler hep aynı hep aynı gibi...

Oyunculuk iyi elbette, ağlama sahneleri falan inanılmaz dehşet(oyuncuların hep ağlama sahnelerindeki gerçekçiliğine dikkat etmişimdir) ama... Bilemiyorum işte...

Image result for lucky romance shim bo nui

Shim Bo Nui'ye gelince, kafayı yemiş desem yeridir. Yani hayatını şamanlara, tılsımlara bu kadar bağlı yaşamak, geçtiği yerde arkasından okunmuş tuzlar bırakmak, heykeller, mumlar, dualar, üfürmeler... Gerçekten aşırının aşırısıydı. Tamam insan kardeşini, canını kurtarmak için her şeyi yapar ama Bo Nui'nin yapmaya çalıştığı şey... Hmmm bilemiyorum ya ne desem... 

Bi de iki adamla da 'AŞIRI' ilgilenip sonra ikisine de pabucunun altını göstermek... Pek sevemedim yani.

Bir de Shim Bo Nui'nin tarzı! Aman allahım! O nasıl bir kafa karışıklığıdır. Bu kadar kötü giyinen bir başrol daha da görmemiştim. Güzelim elbiselerin içine uzun kollu garip bluzlar giymek, kısa da olsa gayet uzun da olsa bütün elbise ve eteklerin altına pantolon giymek! Cidden yani böyle bir vahşet, dehşet daha da görmedim hayatımda ben! Ayakkabılar desen ayrı bir mide bulantısı. Yani karakterin kafa karışıklığını yansıtmak isteyen bir kostümcü mü vardı yoksa kostümcünün direk kafası mı karışıktı bilemiyorum...


Diziye Hwang Jung Eum için geldim, Ryu Jun Yeol için kaldım diyebilirim. Daha önce Reply serilerini (büyük bir inatla) izlemediğim için tanımıyordum ve şoka uğradım! Yani ''şanslı çocuk, ünlü kadınla başrolü kaptı alır burdan yürür valla'' yada ''neden daha ünlü, karizmatik bi adam koymamışlar ki başrole'' diyordum ama Ryu Jun Yeol oyunculuğuyla beni benden aldı. Tek kelimeyle bayıldım!!!


Je Soo Ho şapşirik halleri, şekilden şekle giren mimikleriyle beni benden alan bir karakter oldu. Bo Nui'nin aramasını, mesajına cevap vermesini, önünden geçmesini, yanına gelmesini beklerkenki hal ve hareketleri, kendi kendine konuşmaları, kendisini ''ben bu kızı sevmiyorum''a inandırmaya çalışmaları o kadar tatlıydı ki! 

Bi de böyle dahi insanların kendilerine has bi boşlukları vardır ya... Bazı zamanlarda anlamsızca konuşurlar yada bazı şeyleri normal insanlardan çok farklı açıklarlar, zaman zaman nereye yürüyeceklerini, ellerini kollarını nereye koyacaklarını bilemezler... İşte Soo Ho tam öyle bir şapşirikti ve ben o adama bayıldım! Dizi bence %90 Je Soo Ho üzerinden ve Ryu Jun Yeol'ün mükemmel oyunculuğuyla yürüdü o yüzden.

Image result for lee soo hyuk and hwang jung eum

Bir de dizide Gary Choi rolünde Lee Soo Hyuk vardı. Birisi artık bu adama başrol versiiiiiiiin!!!! Ben böyle erkeksi, kemikli suratı olan adamlara bayılıyorum ve bu adamın da devamlı 2. erkek olmasından bıktım usandım gerçekten. Gary Choi gibi mükemmel bir karakterin de Bo Nui gibi gıcık bir kız tarafından devamlı unutulması, ikinci plana atılması, önemsenmemesi çok sinirimi bozdu dizi boyunca. Yani hem oyuncuya hem karaktere çok haksızlık vardı, bu duruma bir dur demeli!!! hahahaha^^


Çift olarak Bo Nui ve Soo Ho dan bahsedersek... Hmmmm inanılmaz bir kimyada bahsedemicem malesef ki. Soo Ho, yaşadığı ilk aşk olmasına rağmen oldukça girişken, atik, sıcakkanlı ve aşkına sahip bir adamken Bo Nui'nin soğuk halleri çifti çok sevimli yapmaktan uzak tuttu.

Image result for lucky romance kiss episode

Diziye göre Bo Nui 91'li Soo H ise 86'lıydı!!!!! Yani yok artık!! Hwang Jung Eum bariz bir şekilde Ryu Jun Yeol'dan büyük gösteriyor, büyük de zaten. Aslında sadece 2 yaş büyükmüş ama bence kesinlikle çok daha fazla duruyor yaş farkı. Bu yüzden bu görüntü de pek hoşuma gitmedi.


Dizide özellikle cafe'nin başkanı ve en büyük hissedar!!! Ryang Ha ve Dal Lim arasındaki ilişki çok hoşuma gitti. Çok bariz bir aşk olsa da onların sahnelerini daha çok görmek istedim. Yine en sevmediğim zaman atlama teması vardı ve bunların daha doğru düzgün bir ilişki yaşadığını bile göremeden birden evlenmeye karar vermiş olmalara üzdü beni. Accık daha göreydik yaaaaaaaa^^


Genel olarak dizinin konusu ilginç ama oldukça saçmaydı. Özellikle 'kız kardeşinin yaşaması için kaplan burcundaki bir adamla bir gece geçirmelisin' kısmı. Tamam bundan bahsetmedim size ama hikayenin asıl başlangıcı böyle bişey ve bunu konu kısmına yazsaydım aşırı garip olurdu^^ 

Bir de sonu pek anlamadım. Yani o kötü şans gerçek miydi? Gerçek değilse şamanın bütün söyledikleri neden çıktı? Her dediği çıktı da en sonunda söylediği neden çıkmadı o zaman? Nasıl birlikte oldular? Hayır kızın kötü şansı yoksa çocukluğundan gösterdikleri o kesitler neydi? Anlayamadım cidden.


Dizi genel olarak biraz ağır ilerledi bence. Je Soo Ho karakteri olmasaydı asla izlenmezdi. Dediğim gibi zaman atlama vardi ki neffffffret ediyorum bu durumdan. Hwang Jung Eum'un da son 2 dizisiyle beklentileri çok yükselttiği için burda biraz faka bastığını düşünüyorum. Biraz ara versin, oyuncu koçlarıyla falan çalışsın kendini değiştirsin bence hahhaa

Diziyle ilgili özet fikrim budur sevgili okur. 

Yazıma Je Soo Ho'nun söylediği ve kendimle özdeşleştirdiğim bir cümleyle son veriyorum:

''Dünya beni anlamayan insanlarla dolu!''

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Love in the Moonlight Heyecanı


Evet, uzun zamandır bir dizi için bu kadar çok heyecanlanmamıştım. Ne var ya normal beklediğim bir dizi, W yada Uncontrollably Fond'un bitmesi için ne kadar sabırsızsam bunu da aynı heyecanla bekliyorum derken Park Bo Gum şu teaser ile çıtayı Allahuekber dağlarına çıkardı!

Yani şu videodaki mimiklere, o ağzını kıvırışına, omuzlarını oynatışına bi bakın allaşkına!!!


Herkes çoktan izledi bunu biliyorum ama ben her gün açıp açıp izler olunca, kafayı sıyırınca buraya da yazmak istedim. Yani daha dizi başlamadan Park Bo Gum'a hem aşık hem de hayran kalmış bulundum. Kamuoyuna duyurulur!

4 Ağustos 2016 Perşembe

İzledim: Beautiful Gong Shim Yorumu


Her zaman ablasının yanında çirkin görülmüş, hayatta pek bir şey başaramamış Gong Shim'in hayatı çatı katına taşınan Ahn Dan Tae ile tamamen değişir. Bu hikayeyi Gong Shim'den hoşlanan Seok Joon Soo'nun varlığı ve Ahn Dan Tae'nin unuttuğu geçmişi tam bi çıkmaza sokar.


Yazıma öncelikle diziye adını veren, Bang Minah'ın canlandırdığı Gong Shim'le başlamak istiyorum. Bang Minah'ın sesi azcık kulaklarımı tırmaladı benim başta ama sonra bir de ne göreyim, kız şarkıcıymış!!! Zaten izledikçe alıştı kulağım.
Gong Shim sarsak tavırları, şapşikliği ve çirkin olmasıyla çevresinde pek değer görmeyen bir kız. Dizilerde böyle tatlı, sevimli ve oldukça güzel olan kızlara hangi akla hizmet 'çirkin' sıfatını uygun görüyolar cidden anlayamıyorum. Senaryo bile olsa bu kızın 'çirkin' olmakla uzaktan yakından alakası yok. 


Hayır şu kızın güzelliğine bakar mısınız? Kafasında kimsenin göremediği 1TL büyüklüğünde bir saç dökülmesi yüzünden dizi boyunca peruk taktı. Bir Allah'ın kulu da çıkıp takma ne gerek var görünmüyor orası demedi. Hayır işin garibi o peruk da o kadar çok yakışmıştı ki, milletin saçına başına laf etmesine gıcık oldum. Gong Shim'i çok sevdim hala anlamadıysanız^^ İnanılmaz yumuşak kalpli, iyi niyetli, naif bir kızdı. Dizi sonunda 1 yıl içindeki ani tarz değişimini saymazsak o salaş, özensiz ama tatlı giyim tarzı da çok hoşuma gitti. Özellikle ayakkabıları ve elbiseleri. Bir de herkese adının yazılışını tarif edebilmek için (Korece'de bazı harf/karakterler çok benzer duyulsa da farklı yazılır) özellikle Gıooongşim demesi çok sevimliydi. 


Nam Goong Min'i Ahn Dan Tae rolünde izledik. Çok samimi söylüyorum, ilk defa Nam Goong Min'i gerçekten severek izledim. Yani şimdiye kadar oynadığı rollerden midir bilmem hiç sempati duymamıştım (We Got Married reality show hariç). Burda da başlarda içinden her an bir psikopat çıkacakmış gibi hissettim (malum en iyi yaptığı şey psikopat rolleri) ama tamamen şaşırttı beni.


Aşırı sempatik hatta sempatiklikten ölecek bir adamdı Ahn Dan Tae. Evet, ismi Kore dizi tarihinde gördüğüm en garip isim ama kendisi koca koca mimikleri ve Korelilerin aegyo dedikleri sevimli konuşmalarıyla tam bi canımdı. Yer yer büzük dudakları, sonlara doğru da bunca zaman peşinde koştuğu kıza kendini ağırdan satması beni gıcık etse de geçiyorum bunları. Çünkü bu dizi Nam Goong Min'i gerçekten sevdiğim ilk dizi olarak tarihe geçecek.


Dizinin en sevdiğim karakteri On Joo Wan'ın canlandırdığı Seok Joon Soo oldu. Evet karizmasından çarpıldığım bir 2. erkek sendromu yaşamadım ama çoğu zaman 'ben olsam Joon Soo yu seçerdim' diye düşündüm. Gözlerinin içi parlayan, güldüğü zaman gözlerinin içi gülen inanılmaz sıcak bir adam! Ben hayatımda bu kadar iyi kalpli, saf, karıncayı bile incitemeyecek kadar temiz bir insan görmedim.


Gong Shim'de aynı saflıkta bir kız olunca onları ekstra yakıştırdım. Bunca para pulun içinde büyümesine rağmen mütevaziliğini, büyükannesi tarafından ezilerek ve küçük görülerek yetişmesine rağmen saygısını yitirmemiş gerçekten mücevher gibi bir adamdı. 
Gong Shim için yaptıkları, adalet için kendi annesinden bile vazgeçecek duruma gelmesi, en ufacık bir konuda bile büyük bir samimiyetle defalarca özür dilemesi...Çok sevdim çok!


Her ne kadar onları yakıştırsam da başrol çift yine de aşırı tatlıydı. İlişkilerinin çok, çoook, çoooook çok ağır ilerlemesinin sinirlerime dokunduğu kısmı saymazsak oldukça şirinlerdi diyebilirim.


Birçok dizide gördüğümüz, çocuğun yurt dışına gidip uzuunca bir süre dönmemesi ve kızı hiç aramaması ama sonra hiçbir şey olmamış gibi geri dönmesi hikayesi vardı. Bunu cidden anlamıyorum. Yani her ne olursa olsun bir insanın 1 dk'cık bir telefon konuşmasına 1 yıl boyunca vakit bulamamış olmasına asla aklım ermiyor, kabul edemiyorum, ben olsam affetmezdim! Ama tabii ki yumuşak kalpli Gong Shim 2 güne tav oldu orası ayrı.


Bir de hani 'kızın iyiliği için kızdan uzak durmak' diye bir klasik vardır yaa, işte o da burda var! Ahn Dan Tae durmadan Gong Shim'den kaçarken çok güzel bir soru sordu Gong Shim ki bu soruyu kendisinden birden bire uzaklaşılan tüm başrollere tavsiye ediyorum:
1) Ölümcül bir hastalığın mı var?
2) Unutamadığın ilk aşkınla karşılaştın da beni onunla kıyasladığın için mi uzak duruyorsun?
3) Tefecilerden borç aldın da onlardan mı kaçıyorsun?
E bunların hiçbirisi yoksa benden ne diye kaçıyorsun be adam!!!! (tabi tatlı Gong Shim böyle isyan etmedi ama ben ettim yani)


Dizide mükemmel bir çatı katı var, Aman Allahım yani! O kadar beğendim ki anlatamam, kutu kadar aşırı sevimli bir yer. Ama gariptir ki mutfağı yok... Neyse, Ahn Dan Tae, Gong Shim ve Seok Joon Soo'nun birlikte orda takıldığı sahnelere bayıldım. Gong Shim herkes tarafından aşağı ve çirkin görülen (nedense bunu da anlamadım), yalnız bir kızken birden bire dünyanın en iyi iki erkeği etrafında dört dönmeye başladı. Azcık kıskandım açıkçası yani, çirkin diyolar ya bal gibi kıza, çirkin şansı bu olsa gerek^^


Gong Shim'in içten pazarlıklı, sinsi, mıkır mıkır konuşan ve herkesin çoook güzel dediği (ki ben o kadar da güzel bulmadım bence Gong Shim daha güzeldi) ablasına da sinir oldum. Sadece kendilerini düşünen bencil ailesi de ayrı olaydı! Gong Shim'i umursamamaları, sadece ablasına değer vermeleri, hele de kızcağızın odasını ablası için giyinme odası haline getirmeleri beni gıcık etti!!! Ama en azından sonlara doğru azcık sevimli oldular, ablasıysa şeytandan bozmaydı. Sevimsizzzzz!!! Dizinin sonunda onunla Seok Joon Soo arasındaki ilişkiyi havada bıraktılar ama ben aralarında hiçbir şey olmadığını hayal ederek mutlu sonlandırdım diziyi kafamda^-^

Beautiful Gong Shim: Episode 11 » Dramabeans Korean drama recaps:

Dizinin ilk 7-8 bölümün öyle bir zevkle izledim ki anlatamam. Genelde diziler tutuk başlayıp sonradan açılırlar ya bu dizi tam tersiydi sanırım. Başlardaki komedi, romantizm gerçekten çok sevimliydi. Salak salak sırıtarak ve hevesle geçtim her yeni bölüme. Sonradan diziye Ahn Dan Tae'nin geçmişi araştırma olayları girdikçe tabii ki gerilim baş gösterdi ve o sevimlilik azcık yok oldu. Ahn Dan Tae'nin şapşirik tavırlarının kaybolması, bu 3'lünün arkadaşlığının bozulması derken dizi azcık ağırlaştı, karalar bağladı ama sona doğru çok şükür ki eski temposuna kavuştu.



Dizide malesef hiç anlamlandıramadığım, yakıştıramadığım garip bir şey vardı: Ahn Dan Tae'nin insanların hareketlerini ağır çekimde görme yeteneği... En başta bir kaç kere değinildi buna, 1-2 kavgada işe yaradı. Sonra bi anlamı olucak zannettim ama böyle samimi bir şeye öyle doğaüstümsü bir güç o kadar yersizdi ki... Aksiyon dizisi falan olsa anlarım da! Sanırım senaristler de bunu farketmiş olacak ki bu yeteneğin yavaaaş yavaş adı anılmaz oldu, son bölümlerde de tamamen unutuldu, yok oldu.


Benim gözümde en büyük kusur dizinin 20 bölüme uzamış olmasıydı. 16 bölümde bitirilebilecek bir diziydi. 20 bölüme uzaması, sıkıntılı olayların geçtiği bölümlerin de daha fazla olmasına sebep olmuş ki böylece başlardaki o coşkudan azcık koptuk. Sona mutlu sonla her şeyi toparlasa da düğünlü dernekli bir sonu tercih ederdim açıkçası keza zaman atlamalı sonlar mutsuz sonlardan sonra en sevmediğim son çeşidi (çok 'son' dedim ama anladınız siz olayı di mi ^-^)

Yine de sevdim diziyi, çok rağbet görmemiş belli ki ama Gong Shim çok izlenesi bir karakter bence.
Neticede bu dizi benim Nam Goong Min'i çoook severek izlediğim ilk dizi olarak tarihe geçecek, bu da burda dursun ^^