Hafiften fantastik olayların döndüğü, eğitim anlayışının öğrencilere sadece bir şeyler öğretmekten ziyade dünyaya daha iyi bir düzen getirebilecek bireyler olmalarını sağlamaya yönelik olan efsane bir okul: Moorim School. Bu okuldaki öğrencilerin gelişimlerini, dostluklarını, bağlarını ve aynı zamanda 4 özel öğrencinin aralarındaki ilişkileri ve kendilerini, kim olduklarını bulmalarını izliyoruz.
Bana o kadar hitap eden bir diziydi ki anlatamam. Hayatımda 2 okula çok gitmek istedim. Birisi Hogwarts diğeri de Moorim^^ Dizinin atmosferi tam benim tarzımdı. Hafif mistik ve fantastik, hem aksiyon hem romantizm dolu. Mekanlar gerçek dışı olmasa da her gün gördüklerimizden çok farklı olduğu kesin... Beni çok farklı bir dünyaya taşıdı.
Öğretmenler, öğrenciler ve hatta kötü karakterlerin her birisi o kadar kendine has o kadar güzel çizilmiş ki aralarında olmak, bir parçaları olmak istedim dizi boyunca. Resmen kıskandım yani ortamlarını. İzlediğimiz vıcık vıcık romantik komedilerden değildi (ki severim onları da), dırırım dırırım gerilim aksiyon değildi, şebelek okul dizilerinden de değil... Hepsi mükemmel bir dengede adeta.
Dizide yabancı uyruklu oyuncu bola bulunduğu gibi ayrıca Abnormal Summit severlere de güzel sürprizler var^^
Dizide yabancı uyruklu oyuncu bola bulunduğu gibi ayrıca Abnormal Summit severlere de güzel sürprizler var^^
Özellikle sopayla dövüşme ve diğer eğitim sahneleri o kadar hoşuma gitti ki dövüş sanatları kursuna yazılmak falan istedim. İnanılmaz görseldi. Aynı zamanda işin sihri şu ki, tüm dövüş anları inanılmaz bir dostluk bağıyla yansıtıldı bize. Nasıl sevmeyeyim???
Eleştirilerim yok mu? Elbette var. Öncelikle Başrol kadrosundaki 4 öğrencinin 3'ünün kesinlikle daha iyi oyunculardan seçilebileceğini düşünüyorum (yukarıdaki 3'lü). Eminim ki o zaman dizinin reytingleri çok daha iyi olurdu.
Sonra bi yerde Moorim Okulu'nda öğrencileri engin bilgi ve kişilikle birlikte dövüş sanatlarında da usta yetiştirmenin esas olduğunu, dövüşçü yetiştirmediklerini, bu yüzden de haftada 1 gün dövüş dersi olduğunu söylemişti dekan. İzlediğimiz tüm dersler dövüş dersiydi yani lütfen... Haa be buna bayıldım orası ayrı. Ama insanın dediğiyle yaptığı bibirini tutmalı di mi??? Ay ben saçma sapan şeylere takıyorum dimi hahahaha^-^
Sonra bi yerde Moorim Okulu'nda öğrencileri engin bilgi ve kişilikle birlikte dövüş sanatlarında da usta yetiştirmenin esas olduğunu, dövüşçü yetiştirmediklerini, bu yüzden de haftada 1 gün dövüş dersi olduğunu söylemişti dekan. İzlediğimiz tüm dersler dövüş dersiydi yani lütfen... Haa be buna bayıldım orası ayrı. Ama insanın dediğiyle yaptığı bibirini tutmalı di mi??? Ay ben saçma sapan şeylere takıyorum dimi hahahaha^-^
İlk bölüm ilk sahne öyle fantastik ögelerle başladı ki, beklentim çok büyüktü. Dizi malesef beklediğim kadar fantastik çıkmadı, yine de çok sevdim ama o başlangıçtan daha çok şey beklemiştim açıkçası.
Ha sonra, bi Hogwarts bi Moorim dedim yaa...Dizi sonlarına doğru bi ara cidden Harry Potter'a bağladı. Kaçıncı filmdi hatırlamıyorum ama bi ara Dumbledore dekanlıktan alınmış yerine bakanlıktan şeytani bir dekan atanmış ve kendi kadrosuyla okulu eski havasından oldukça uzakta disiplin manyağı bir hapishaneye dönüştürmüştü ya hah işte o senaryonun bire biri burda var. Mükemmel dekanımız bir ara işten alınıyor ve yerine vakfın atadığı şeytani dekan kendi kadrosuyla birlikte okulu bir Nazi kampına çeviriyor. Kopya mı? Bence azcık öyle. Kötü müydü? Asla değil ben çok beğenerek izledim.
Gelelim karakterlerin bazılarına...
Esas oğlanımız, Yoon Shi Woo rolünde Lee Hyun Woo. Daha önce To The Beautiful You da şeker mi şeker bir rolde izlediğimiz Lee Hyun Woo her zaman öyle kalmalı sanırım. Pek yakıştıramadım rolüne.
Yoon Shi Woo, ailesini küçükken kaybedip yetimhanede büyümüş, içine kapalı ve soğuk bir karakteri olan, hayatını tamamen müziğe adamış, kötü karakteriyle bilinen ünlü bir idolken çeşitli sebeplerle kendisini Moorim Okulu'nda buluyor ve bu okul sayesinde hem kişiliğini düzeltip hem de gerçekte kim olduğunu öğreniyor.
Şahane yazılmış bir karakter ama şahane bir oyunculuk diyemeyeceğim... Kötü mü? Değil. Ama daha iyisiyle dizi çok daha büyük bir hit olabilirdi. Ayrıca bir bölümde bir sahneden diğerine geçerken sapsarı saçlarının birden siyaha boyanmış olması da acayip sinir etti beni. Yani oyuncular zaman atlaması olmayınca koca yaz tatillerinde bırak saçını; kilosunu, ten rengini bile değiştirmiyor yeri gelince. Bu neydi yani!
İkinci erkeğimiz Wang Chi Ang rolünde Lee Hong Bin. Benim hiç dinlemediğim ama oldukça meşhur olan VIXX grubunun solisti (e tabi dizinin şarkıları da VIXX'den). Yine şahane bir oyunculuktan bahsedemesem de karakter bence çok daha zordu ve az deneyimli birisi için fena değildi diyebilirim.
Yoon Shi Woo nasıl ki ailesiz büyüdüğü için çarpık bir karaktere sahip olmuşsa Wang Chi Ang da ailesinin varlığıyla karakteri bozulmuş bi çocuk. Kötü karakterli ve sert holding sahibi zengin bir babayla her daim ezilmiş iyi kalpli metres annenin oğlu olan Chi Ang her zaman annesiyle birlikte olmanın, aile olmanın özlemi ve baba baskısıyla büyümüş zavallı bir çocuk aslında. Babasının sinsi planları yüzünden zorla Moorim Okulu'na gelse de burada kendisine bir yol çizme fırsatı ve karakterini düzeltme imkanı buluyor.
Binlerce sıkıntısı arasında yüzüne daima kocaman bir gülümseme koyan ve kimseye zayıflıklarını göstermemeye çalışan bir çocuk. Bu cümlemden beni tanıyanlar anlamıştır ki benim favorim yine ikinci erkekti bu dizide.
Wang Chi Ang ilk gördüğü andan beri başrol kızımız Shim Seon Deok rolündeki Seo Ye Ji'ye aşık. Başlarda sevimli gelen bu karakter sonraları biraz abartı geldi bana. Hoşlaşmadım pek. Hayatında herkesi küçük gören, kimseyi sevmeyip yanına yaklaştırmayan Chi Ang'ın aşkı bana o kadar özel geldi ki onun karşısında Shi Woo'yu sevmesi bana bi ters geldi bi taraf tuttum zaten hahaha...
Başlarda birbirinden nefret edip sonra çok güçlü bir dostluk kuran Shi Woo ve Chi Ang arasında bu aşk büyük bir engel oluşturdu elbette. Bu da kıza gıcık olmama sebep olmuş olabilir. Ama dostunu ilk tanıdığı andan beri kıza aşık olduğunu bilmesine rağmen kendisini birazcık bile geri çekmeyen Shi Woo bence büyük suçluydu ve bayaa söylendim ekran karşısında ona. Kızdım yani epey^^
Peki bu dostluğa zarar vermeye ve Wang Chi Ang'ı bu kadar üzmeye değecek kadar büyük bi aşk mıydı derseniz, cıx yok bence değildi. Ama gençlerin içini bilemem tabi günahlarını almiyim şimdi hiihih
Hani 4 başrolden 3'ü daha iyi olabilir demiştim yaa. İşte bu son 1, gerçekten iyi olan! Daha önce hiç izlemediğim birisi, Hwang Seon Ah rolünde Jung Yoo Jin. Geçmişini hatırlamayan, okulda doğmuş büyümüş, dekanın biricik kızı. O da arkadaşları sayesinde geçmişini, kim olduğunu öğreniyor. Güzel bir kız, iyi bir oyunculuk, zaten şahane yazılmış bir karakter, daha ne olsun!!!
Neticede ben diziyi çok büyük zevkle izledim. Kadrosu, karakterleri çok hoşuma gitti ama ondan öte dizinin hafif fantastik bi tutam romantik azıcık aksiyonlu konusu ve mistik atmosferi beni benden aldı. Keşke 2. sezonu olsa diyorum gerçekten. Bana kalırsa klasik çok tutulan dizilerden farklı şeyler de izlemeyi seviyorsanız mutlaka ama mutlaka bir şans verin!