''If you want the rainbow, you have to deal with the rain''
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

29 Eylül 2015 Salı

İzledim: Masked Prosecutor

Sanırım sahalara döndüm! Dönüşümü de merakla beklenen bir dizinin yorumuyla taçlandırmak istedim. Tabiiki de tatilden önce izlemiş, kenara koymuştum. Sırada çooook dizi var izlemem gereken. İnşallah su gibi akar hepsi^^


Gündüzleri savcı akşamları ise maskeli bir adalet koruyucusu ola Ha Dae Cheol ile, ilkeli polis Yoo Min Hee, ortak düşmanlarını hapse tıkmaya çalışırken aralarında da duygusal bir ilişki gelişir.


Ha Dae Cheol rolüne Joo Sang Wook gibi mükemmel bir adamı;


Yoo Min Hee rolüne Kim Sun Ah gibi mükemmel bir kadını koy...


Sonra dünyanın en sıkıcı senaryosunda oynatıp izlenmesi imkansız bir dizi yap...


Hayatındaki bütün sıkıntılara, dertlere rağmen her daim gülümseyen, sevdiği kızdan 15 yıldır vazgeçmeyip yörüngesinden ayrılamayan dünyalar tatlısı bir adam. Suratsız, ruhsuz, duygusuz, adama her daim kötü davranıp tersleyen bir kadın. 


Azcık ucundan Healer, azcık ucundan Spider Man esintileri...

Her gün yanında durup yüzünü gördüğü halde; sesini bile değiştirmeden maske takınca, adamın boyundan posundan, ağzından kaşından gözünden ve en önemlisi inanılmaz tipik olan sesinden adamı tanıyamayan garip bir kadın var bu hikayede. Her bölümde ayrı sinir oldum.


Epeydir bir diziyi bu kadar uzun sürede bitirmemiştim. Uzun zamandır izlediğim en sıkıcı ve zor ilerleyen diziydi.


dizileri yarım bırakamama takıntım ve başrollere olan sevgimle, ruhum kemirile kemirile izledim.

İzlemeyin!

Bu insanları seviyorsanız da izlemeyin.

Amaaaan, bir dizilerini de izlememiş olun canım nolucak...


Dizide tek sevdiğim şey ilk bölümdeki konuk oyuncu Siwon oldu. Yüzümün gülümsediği tek andı.

Koskoca 16 bölüm boyunca...

17 Eylül 2015 Perşembe

V App Live Aplikasyonu, Bigbang ve CNBLUE

Bu aralar çok enteresan rastlantılar ardı ardına geliyor.

Öncelikle geçenlerde Bigbang canlı yayınlarını takip etmek için VApp diye birşey yükledim telefonuma. Nerden duydum nasıl öğrendim hatırlamıyorum keza stalker tadında sapıklarıyım Bigbang'in.

Bu aplikasyonda her hafta belli bir zamanda bir Bigbang üyesi canlı yayın yapıyor. İzleyip canlı canlı yorum ekleyebiliyorsunuz. Aslında sadece Bigbang değil pek çok ünlü, şarkıcı, oyuncu canlı yayınlar yapıyor. Ben de çok sevdiğim için, hayranı boldur diye tahmin ediyorum, birkaç tane Lee Jong Suk yayını bile izlemiş bulundum benden size söylemesi ^^

Bigbang'den şimdiye kadar G Dragon , Taeyang ve TOP yaptı. Bu hafta ise Seungri yapacak.. 


G Dragon'la yarım saat birlikte müzik dinledik, boş boş takıldık, sohbet ettik.


Taeyang ise hepimizin kalbini yerinden oynattı. Bir hayranının evinde gidip inanılmaz hediyeler götürdü, birlikte hayranının annesinin yaptığı yemekleri yiyip üstüne de şarkı söyleyerek bulaşık yıkadı... 1 saat boyunca Taeyang'ın evleneceği hayali kadını kıskanıp kıskanıp durdum.



TOP ise yarım saat boyunca hayranlarından gelen soruları enteresan bi atmosferde cevapladı. En garip soruları seçip en garip cevapları verdi. Gerçekten değişken ruh halini, enteresan espri anlayışını ve değişik karakterini apaçık ortaya koydu. Samimi ve sıcak kanlı olmaya çalışırken çok zorlandığını hissettim sanki, malum TOP soğuk bir adam. Ama yine de en sevdiğim yayın bu oldu çünkü en sevdiğim TOP!!!

Bu yayınları önce canlı canlı, anlayabildiğim kadar Koreceyle izledim, sonra da birkaç gün sonra İngilizce alt yazılı kayıt yayınları tekrar izledim^^ Ezberledim gibi bişey yani ^^



Neyse efendim bu arada 'haftanın şarkısı' postunda da bahsettiğim en sevdiğim 2. grup olan CNBLUE yayınları başladı, malum yeni albüm sebebiyle. Bu aplikasyon sayesinde yeni şarkılarını ilk defa canlı canlı dinleme fırsatı buldum, onlarla aynı masada yemek yedim, otel odalarında sohbet ettim.


Bu fotoğrafta gördüğünüz, Japonya'daki akşam yemeği yayını sırasında Jung Shin 'Türkie'den çok yorum alıyoruz, inanılmaz çok hayranımız var orda, bir an önce Türkiye'ye gelmek istiyoruz' gibi bir şey söyledi.

Ben şok! Canlı yayın sırasındaki yorumları o kadar az okuyorlardı ki buna dikkat edeceklerini hiç düşünmemiştim!


Adamlar yeni albüm çıkarmış heyecanlıyım zaten, alarm falan kurup canlı yayınlarını izliyorum. Bir de Türkiye'ye gelmek istiyoruz deyince ben kazık kadar kız, ergen modunda koşup anneme bağıra çağıra 'anne CNBLUE gelicekmişşşş biletler kaç para olursa olsun gitmem lazım' diye çıldırdım. Annem alışkın tabi bana, 'he he tamam' dedi^^


Peki sonra ne mi oldu? Bikaç gün önce 28 Ekim'de CNBLUE'nun cidden Türkiye'ye geleceğini öğrendim.  Şöyle ki Eurovision'a trip atan Türkiye geçen seneden beri AsiaVision yani Abu TV Song Festivali'ne katılma kararı almış. Hem Asya da hem de Avrupa'da topraklarımızın olması bir işe yaradı sonunda ^^

Geçen sene Manga'yla katıldığımız yarışmada bu sene bizi Murat Dalkılıç temsil edecekmiş. Tamam tüm bu ayrıntıları geçelim, Kore'yi CNBLUE temsil ediyor!! Şaka değil gerçek!

Durumun gerçekliğine hala inanamasam da mutluluktan havalara uçtum.


Nasıl gidilir, bilet mi alınır, davetiye mi olur bilemediğimden şimdiden tanıdık zibilyon insan araya sokmaya çalışıyorum ki beni oraya soksunlar ^^ Ayıp mı? 

Kimse kusura bakmasın ama gitmeyi cidden istiyorum. Bu arada katılanlara bir baktım da Eurovision'da zibilyon kat daha sevimli. Sanki daha iyi olmuş gibi.

Siz de diğer katılımcılara bakmak isterseniz BURAYA tıklayıp bakın.

Bu sene çooooook eğlenicezzzz =))

NOT: Bu sene hep İstanbul'da kalmış olmanın verdiği psikoloji bozuluğuyla kendime 10 küsür günlük tatil izni verdim. Bir süre buralarda yokum. Aslında birkaç dizi yorumu hazırlayıp kaydettim ama kendimi dağlarla denizin birleştiği bir doğal hayatın içine bırakacağım için hem internet bağlantım sıkıntılı olacaktır hem de laptopumu götürmeyeceğim bile. O yüzden, görüşmek üzere arkadaşlar...

Haftanın Şarkısı / Song of the Week 38

Cıstak cıstak şarkıların kızı olmadığımı hep söylememe rağmen, bakıyorum da hep öyle şarkılar paylaşmışım.
Eğlenceli şeyler paylaşasım gelmişse demek...

Ama Bigbang hariç! Onlara ölürüm nokta com.

Belki biyerlerde demişimdir, lafı geçmiştir. Bigbang'ten sonra enn sevdiğim grup, esas müzik tarzımı yansıtıyor. Onları, nedendir nasıldır bilinmez, çok daha eskiden beri takip ediyorum.

CNBLUE!!

Ve gel gelelim bu şahane 4 adam yeni albüm çıkardı. Bugünlük çıkış şarkısını paylaşacağım çünkü 11 şarkıyı henüz sindiremedim. Sanırım haftaya da albümdeki en beğendiğim şarkıyı paylaşırım ki içiniz dışınız iyice bir CNBLUE olsun ^^


Jung Yong Hwa kalplerin efendisi. Herkesin sevdiği, sempatik, güler yüzlü adam. Onu sevmemek neredeyse imkansız.

Lee Jong Hyun benim kalbimin efendisi ^^ Hele ki We Got Married sonrası bayaa bayaa yaktım abayı. Böyle soğuk, çekingen tiplerin içinden yumuşak bi kalp çıkınca eriyorum ben. Baştan sıcak olan insanlara o kadar ilgim yok nedense :/

Kang Min Hyuk özellikle Heirs sonrası kafayı yedirdi genç kızlara. Heralde grubun en aktif oyuncusu. Tam güzel yüzlü yakışıklı efendi çocuk profili.

Lee Jung Shin, asi tipi ardında aslında grubun en sevecen adamı. Yakından tanımak lazım sanki onu. Benim de 2. favorim. 

Nedense size kabataslak bi tanıtasım geldi grup üyelerini. Daha önce CNBLUE şarkısı paylaşmıştım ama yeni albümleriyle bi keyiflendim, neşe geldi bana ^^

Bi bakmışsınız ben hafta hafta 11 şarkıyı da paylaşmışım. Olur mu olur? =P

14 Eylül 2015 Pazartesi

İzledim: The Time We Were Not in Love


17 yıldır ayrılmaz dostlukları olan iki kişinin ilişkisinin yavaş yavaş aşka dönüşmesini izliyoruz.


Dizinin bütün afişleri çok güzeldi, hepsini paylaşasım var. 


Diziyi izlememe sebep mükemmel kadın Ha Ji Won. Bir kadın yüzünden dizi izlemem nadir olan bir durumdur. Bu kadın istere tatlı, isterse asabi, isterse ciddi, isterse sevimsiz olabiliyor. Karakter çeşitliliği, oyunculuk kabiliyeti akıllara sığmaz!

Ama Oh Ha Na... Ah Oh Ha Na... Her ne kadar ustalıkla canlandırılmış bir karakter olsa da kararsız halleri, mırın kırın tavırları beni benden etti, zaman zaman gıcık oldum hahahaha...Ama sevimli olduğunu kabul etmek zorundayım.


Çok iyi bir oyuncu olduğunu kabul etsem de Lee Jin Wook a bir türlü içim ısınamadı. Sanırım onu en çok I Need Romance 2'de sevmiştim. Yalnız bu adam kadar gözleri, hatta gözlerinin içi gülen bir insan dana görmedim. Gözlerine bakmaya bayılıyorum.

Choi Won'a gelince, mükemmel adam. Herkesin hayatında istediği fedakar, anlayışlı, düşünceli, her şeyini senin önüne sermeye hazır adam... Ama canım benim, 17 yıldır aklın nerdeydi? Neden kızın karşısına başka mükemmel birisi çıktığı anda aklın başına geldi de her şeyi zorlaştırdın? Hem 17 yılı boşu boşuna kaybettin hem de ilişkiye ağrısız sızısız başlayabileceğin onlarca zamanı...


Ve bayılarak izlediğin dizinin 2. erkeği olan Cha Seo Hoo rolünde Yoon Kyun Sang. Tam benim kalemim, aşırı aşık, karizmatik, romantik, ağır başlı, esrarengiz havası olan bir profesyonel piyanist.

Tüm hayatından aşkı için vazgeçmeye hazırdı, çoğu zaman istemsizce onun tarafını tuttum ^^ Ama canım senin de 3 yıldır aklın nerdeydi? Hiçbir şeyi açıklamazsan, sessizce gidip sessizce dönersen bu kız sana nasıl güvensin???

Evet, her karakteri ayrı ayrı sevdiğim ama ayrı ayrı da gıcık olduğum doğrudur, hahahaa...

Diziyi bikaç yanıyla I Need Romance 2'ye bire bir benzettim. Öncelikle okul yıllarından beri en yakın arkadaş olan, hatta dipdibe! yaşayan iki kişinin aşkı olması... 
Hatta en yukarıda gördüğünüz karşılıklı camdan birbirlerine baktıkları afişin birebiri I Need Romance 2'de de var!!!
Sonra, birbirlerinin hayatına adamakıllı doğru bir insan girince anca değerlerini anlamaları. 
Yani temel olarak tüm konu benziyor, hahaha... Tabi şeytan ayrıntılarda gizli^^


Dizi sayısız güzel romantik/çift sahnesiyle doluydu. Birbirine çok yakışan, kimyası uçmuş gitmiş bir çift...


Herkesin hayatında istediği bir aşk mı? Herkesin hayatında istediği bir dostluk mu?...


Çok fazla sürprizi, gereksiz draması olmayan; sessiz sakin ilerleyen, olay ve aksiyondan çok bireyler arasındaki ilişkileri, hayatı anlatan bir dizi.
Yer yer hüzünlü, yer yer eğlenceli, sempatik.


Çoğu zaman içlerindeki aşkı görüp, kaybettikleri zamana içinizin sızladığı...


Pek bir sürprizi olmadığı için ortalarda azıcık sizi sıkan, ama sonra tekrar hikayeye kapıldığınız, içinizi ısıtan, gerçek sevgiye, aşka, dostluğa tekrar inanmanızı sağlayan bir dizi...

Kafanızı uzaklaştırın biraz ağır dramlar, gereksiz üzüntülerden, samimi saf bir ilişkiyi izleyin derim. Yalansız dolansız, üçkağıtçı kötü adamlar olmadan ilerleyen bir dizi.



Bazı duyguları yeniden hatırlamanızı sağlayabilir...

10 Eylül 2015 Perşembe

İzledim: Mask

Aslında bugün haftanın şarkısı günü. Ama benim yayınlayasım yok. Esasen benim hiçbir şey yayınlayasım yok.

Malum konulardan bahsederek, zaten kafa dağıtmak için blog okumaya gelenlere sıkıntı yaratmaya niyetim yok. Bu günlerde ne tv açıp haber izleyebildim, ne de boş zamanlarımda dışarı çıkıp gönlümden geldiğince gezip eğlenebildim. Gönlümden gelmedi...

Ben de bol bol dizi izledim. Uzun zaman sonra yazmak için dizilerim var bol bol. Bir tanesini yazarken benim kafam, okurken de sizin kafanız dağılsın dedim.

Buyrunuz, tam kafa dağıtmalık iç şişiren bir dram (ironiye gel): MASK


Küçüklüğünden kalan psikolojik sorunları ile boğuşan Choi Min Woo ile, mecburen zengin bir ailenin kızı ile yer değiştiren Byun Ji Sook arasındaki aşk hikayesi.


Uzun zaman sonra aklı başında bir dizi izledim diyebilirim öncelikle.


Dizi hakkındaki güzel yorumların yanı sıra Ju Ji Hoon da diziyi merak etmeme sebep oldu. Princess Hours'dan sonra kendisini sadece Running Man'de konuk olarak izlediğim düşünülürse ilk yorumum şöyle oldu: Vuhuuu Ju Ji Hoon bayaa büyümüş 
hahahah

Öncelikle obsesif kompulsif bir karakter çok güzel canlandırmış. Ağır dram dizide yer yer sempatik sahneler vardı ve bu sahnelerin tamamı Ju Ji Joon'un karakterine dayanıyordu. Dolayısıyla hem dramı hem de komediyi aynı anda çok iyi kaldırdığını söyleyebilirim. Ben çok beğendim.

Karaktere gelince Choi Min Woo kadar anlayışlı bir adam görmedim desem yeridir. Ayrıca dizilerde en sevdiğim karakterlerden birisine sahipti. Soğuk ve antipatik kişiliğini aşık olduğu kadınla birlikte kıran ve değişen adam! E haliyle ben de eridim kendisine ^^


Soo Ae ise Byun Ji Sook/Seo Eun Ha isimlerinde birbirine benzer iki kadını canlandırıyordu. Karakterlerle ilgili diyecek hiçbir lafım yok.

Soo Ae ile ilgili var ama. Birkaç dizisini ve filmini izledim. Kadın her filmde aynı sanki. Sanki aynı karakter farklı senaryolara girip çıkıyor. İşin içinde oyunculuğa dair eser yokmuş gibi hissediyorum her seferinde. Hep soğuk, hep yapay bir gülümseme. Henüz sevimli, sempatik ne bileyim sakar, şapşal bi yanını göremedim. Sanki yapamayacağını bildiği için sadece kendisine benzeyen soğuk kadınların rollerini seçiyor gibi.


Çift olarak hiç yakışmayacaklar gibi gelmişti.


Yakıştılar...


Nasıl oldu bilmiyorum ama kimyası asla tutmayacakmış gibi görünen iki insan mükemmel bir çift oluverdi ekranda. Yine de Ju Ji Hoon'un marifeti gibime geliyor ^^


Dizideki tüm yan karakterleri anlatmak istemiyorum ama


Takıntılı aşkı yüzünden herkesin hayatını gözden çıkarıp kendi hayatını mahveden abla ile


İntikam almayı bu denli kafasına takarak hayatındaki her şeyi kaçırıp sonunda elleri boş kala kalan enişteye selam çakmadan olmaz ^^


Sonuç olarak dizi son zamanlarda izlediğim en ağır ama güzel dramlardan birisiydi.

Aralara serpiştirilmiş Ju Ji Hoon'un olduğu gülümseten sahneler vardı. Onların eksik kaldığını, biraz daha fazla olması gerektiğini düşünüyorum. Zira ortalardan sonra karakterin obsesif kompulsif hali yeteri kadar ilgi çekmemeye başladı.

Son olarak her zamanki gibi sonuyla ilgili bazı sıkıntılarım var.

Sonunda yaptıkları 'şey'i (spoiler vermemek için acayip kasıyorum), madem yapabiliyordunuz en başta yapsaydınız da herkes bu kadar eziyetten dertten kurtulsaydı be anacım!


Güzel işlenmiş dramları seviyorsanız bu diziye mutlaka ama mutlaka bir şans vermelisiniz.

PS. bu sahnede Ju Ji Hoon'un doğum günü şarkısı söylemesini izlemek paha biçilemez ^^

3 Eylül 2015 Perşembe

Haftanın Şarkısı ;/ Song of the Week (37)

Bu aralar yazasım yok belli oluyodur. Bir de hayatını dizi izleyerek geçiren, reality showlara kıçıyla gülen ben deli gibi reality show izler oldum. 

Herşeye rağmen şarkı köşemi ihmal etmek istemiyorum. Baktığım zaman en az okunan yazılar bunlar olsa da geçmişe dönünce neler dinlediğime görmek benim de hoşuma gidiyor.

Bir nevi kendim için yazıyorum yani ^^

Bu hafta kendi çapımda yaptığım ufak bir keşfimi tanıtacağım size. Super Junior bilmeyen yada az da olsa dinlemeyen yoktur değil mi? Ben bile severek dinliyorum yani =)

Peki ya Super Junior-M ?  İşte onu hiç dinlemiyordum. Nedense yıllardır Çince-Mandarin diline karşı inanılmaz bir antipatim var ve çok benzer dil olan Taycayı bile bazı dizilerde kıvrana kıvrana dinliyorum.

Peki ben kimi keşfettim? Annesi Tayvan'lı, babası Hong Kong'lu, kendisi ortaokuldan itibaren Kanada'lı olan bir müzik dehası. Super Junior-M'den Henry. 

Öncelikle size yaptığı muhteşem ötesi cover'ını izletmek istiyorum. Cho Yong Pil'in meçhur bounce şarkısında başka bir boyut kazandırmış.


Müziği yaparken yüzündeki haz alma, kendini kaptırma hali; videonun başınada ve sonundaki sevimli gülümsemesi ölmeye değer.

Bu video her ne kadar müzik dehası olduğuna dair ufak bir ipucu verse de ben size mükemmel birşey göstermek istiyorum.



Çocukluğundan ber keman çalan Henry için keman, kolunun bir uzantısı gibi. Keman çalan bir adam kadar seksi ne var bilemiyorum. Yemek yapan adam? hahaha

Ayrıca piyano da çalıyor, Perküsyon da... Şarkı da söylüyor. Bu adam müzik dehası değil de ne?